Ana Menü

Alen Markaryan: Çarşı Gezi olaylarının içinde olmamalıydı!

Başlatan eebjk, Ağustos 23, 2013, 21:18:47

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

eebjk


Beşiktaş’ın sembol isimlerinden Alen Markaryan, ‘Bugüne kadar, insanlık adına sosyal mesajlar verdik. Beşiktaş’ı seven tribünde siyaset yapmaz’ diyor.

Türkiye Gazetesinden Fatih Vural’ın Alen Markaryan ile gerçekleştirdiği röportaj şu şekilde;Beşiktaş’ın Çarşı grubu denildiğinde akla gelen ilk isim hiç şüphesiz Alen Markaryan’dır. 1990′dan geçtiğimiz yıla kadar, ara vermeksizin Çarşı’nın tribün liderliğini yürüten Alen; konuşmaları, verdiği konferanslar ve spor yazarlığı gibi farklı kimlikleriyle de bir amigodan çok daha öteye geçti. O artık sadece bir spor yazarı ve Beşiktaş için farklı hedefleri var; yöneticilik gibi! Gezi Parkı olayları sırasında Çarşı’nın adını hep duyduk ama Alen Markaryan’ın adını hiç duymadık. Şimdi konuşma sırası onda… “Çarşı, Gezi Parkı’nda olmamalıydı!” diyen Markaryan, “Beşiktaş’ı seven insan, tribünde siyaset yapmaz!” şeklinde devam ediyor…
Alen Markaryan, şu an Çarşı’nın neresinde? Beşiktaş’ta amigoluk silsilesi var.

Siz ne zaman aldınız bayrağı?


Ben çıktığımda amigo yoktu. Aşağı yukarı 10-15 kişi tribünde öne çıkıyorduk. 1990′dan sonra valilik bir karar aldı. Set dediğimiz taşın üzerine bir kişi çıkacaktı. Çok fazla düşen oluyordu. Bir, bir buçuk sene o 100 metrelik taşın üzerine tek başıma çıktım. Bütün kapalı tribünü geziyorduk, taşın üzerinde. Bu döneme gelen kadar birçok şey değişti. Eskiden ara ara bağırılırdı. 2000′li yıllara doğru devamlı tezahürata başlandı. Tüm tribünlere örnek olduk. Alen’in futbol ve futbol dışı aktörlerle ilişkileri hep pozitif olduğu için bu yönde kanaatler oluştu. Ben bir amigo olarak da ilk defa eline kalem verilen, önüne mikrofon konulan insanım. Amigolara “serseri, çapulcu” diye bakanların görüşleri değişti. 6-7 sene içinde 100′e yakın üniversitede panel yaptım.Gelelim Gezi olaylarına… Orada gördüğümüz Çarşı’daki o siyasi bölünmede, sizin geri çekilmeniz bir etken mi?Ben hayatımın hiçbir yerinde yamulmadım. Hep dik durmaya çalıştım. Benim bir felsefem var: “Sporun içinde siyaset olmamalı!” Siyasetin her kademesiyle sporun içine girdiği bu dönemde, Beşiktaş da ayrıcalığını göstermeliydi. Siyaseti hiçbir şekilde içinde barındırmamalıydı. Öyle arkadaşlarımız da var zaten; ama…SOL’ DEĞİL SOSYAL MESAJ
Etkili mi olamadılar?Gezi olaylarına bir ‘sistem’ olarak baktığınızda, sistem bir günah keçisi arıyordu. “TOMA’lar çalındı, vinçler çalındı” denildi. Gezi’ye gidiliyor, devamlı propaganda yapılıyor. Çarşı’nın buralarda olmaması lazımdı. Ben mesela devam ediyor olsaydım, yapılan her haberde çıkar açıklama yapardım. “Biz orada değil, buradayız” diye. Bir açıklama yapılmalıydı, “Tamam ağaçlar kesilmesin diye eylemler yapıldı; ama bu başka bir yere doğru gidiyor. Çarşı bir çevreci olarak destek verdi ama olması gerektiği yere, tribünlere dönüyor” diye. Olmadı! Çarşı, bugüne kadar hep sosyal mesajlar verdi. Sol mesajlar değil! İnsanlık adına. Şiarımız da oydu bizim; kıyıda, kuytuda kalmış insanların sesi olabilmek. Ondan sonraki görev, kollukların. Çizgilerin dışına çıktığınız zaman, mutlaka dışarıdan size cephe açılıyor. Ne kadar iyi olursanız olun. Benim bu fikir ayrılığım, zaten dolmuş olan bardağı taşırdı. İstemiyordum. Çarşı tribünde olmalı ve bu işlere hiç karışmamalıydı.Bu düşüncenizi beyan ettiniz mi?Bunu beyan edemem; çünkü aşağı yukarı bir senedir, tribün liderliğinin içinde yokum. Bir konuşma ortamı olmadığı için de hep üçüncü laflarla laflar gidip geldi. Bizim surat ifademize bile bir anlam yükleniyor. O yüzden Taksim’e de çıkmadım. Beşiktaş’a inmedim. Evimden dükkânıma gidip geldim, dedikodulara mahal vermemek için.Gezi’de ilk üç günden sonra ne oldu, nasıl okudunuz?Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Ben hayatımda karınca ezmedim. Şiddetin olduğu yerde, istişare olmazdı. İki taraf için de geçerli. Devleti karşınıza almak gibi bir lüksünüz var mı? Çarşı bir tribün kültürüdür, bir tribün hareketidir. Asla ve kat’a sokakta olmamalıdır. Evet, mazlumun sesi olabilmelidir; ama sınırları belli olmak şartıyla. Ana tema, bu. Ben 1 Mayıs’ta Çarşı flamasıyla yürüyenlere de karşıyım!Neden olmamalı?Çünkü o flamanın altına başka mantalite ve renklerde olan insanlar da giriyor. Ben, Beşiktaşlı olmayan birisinin benimle omuz omuza yürümesine karşıyım! Senin isminin altına insanlar giriyor ve kendi egolarını tatmin ediyor.



GEZİ TRİBÜNDE SÜRÜYOR!
Dün görüştüğümüz Çarşı’nın kurucuları da, Gezi’de, Beşiktaşlı olmayanların Çarşı tişörtüyle dolaşıp “Ben Çarşı’lıyım” dediğini söyledi.Yeni bir moda var: “Ben Fenerbahçeliyim ya da Galatasaraylıyım; ama yükselenim Çarşı!” Bana çok komik geliyor bunlar. Kendi mecranda egonu tatmin edemiyorsun, başka bir mecrada egonu tatmin ediyorsun ve bundan zevk alıyorsun. Beşiktaş camiasına ve kulübüne, hiç kimse gömlek giydiremez! Beşiktaş kimseye kimlik veremez! Böyle bir şeye her Beşiktaşlı ‘dur’ demeli! Beşiktaş’ı seven insan da, tribün içinde siyaset yapmaz! Yeni bir şey çıktı: “34. dakikada bağırın.”Çevik Kuvvet, hesapta, statta flama açmış: “Biz buradayız, Çarşı nerede?” diye. Bu aynı, Gezi olayları sırasında atılan yalan, dolan tweet’lere benziyor! Bilgi kirliliğiyle insanları bir arada tutmak, hengamenin içine atmak, provoke etmek… Bunu bana söylediler, güldüm. Çevik Kuvvet’in flama açması mümkün mü? Bunlara insanlar kanmamalı. Gözlemci raporlarında da var. Statta üç kere,15′er saniye bağırılmış. Zaten esas tribün çocuklarının bağırmadığını da biliyoruz. Bu olaylara karışmadığını da biliyoruz.Araya giren, sızan insanlar mı var?Evet; ama bunlar da bitecektir. 34 maçı kovalayacak halleri yok, bu insanların… BİTTİ
sadece BEŞİKTAŞ

El Colgado


Simurg

Zamanında bunun zıttı çok açıklama yaptı sayın markaryan,
Sen ben yok BEŞİKTAŞ VAR!
Güzel konuşmuş.

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

ERHUN

Alıntı yapılan: "Tribün Dergi Forum"dan bir yorumCesur olmak, dik durmak değil oyunu kuralına göre oynamak, çıkarına göre hareket etmek geçer akçe oldu memlekette. Siz çorbanıza bakın, tepki toplamayın, bakanla milletvekiliyle aranız bozulmasın Allah muhafaza. Nasıl olsa birilerinin yerine ölecek binlerce Ethem, Ali İsmail var. Ama onlar salak, çünkü oyunu kuralına göre oynamadılar, Gezi çok güzeldi de sonra çok bozdu ya, spora siyaset bulaşmamalı diyemediler, demeye fırsatları olmadı. Alen'in bir zamanlar yazılarını bitirdiği gibi: hayırlı işler, bol güneşler.


Yaşasın münferit Beşiktaş taraftarı.



IL Capitano

Ne yalan söyliyim ilk baslarda "yukselenim Carsi" hosuma gidiyordu. Bizim yillarca anlatmays calistigimiz Carsiyi renklilerde anlamaya baslamis gibi geliyordu ama artik bende acayip antipati yapiyor. Kullaniliyormusuz gibime geliyor yada öyle hissediyorum.
Besiktas tribunlerinde sadece Besiktaslilar tepki vermeli. Daha 3 gun önce bizi statlarinda istemeyen cinconlulara gelmesin bi zahmet.
Inadina Gülümse Hayata : Biz ATATÛRK Gencleriyiz !!!....

NoPasaran

Çarşı misyonu farklı bir grup..

Alen artık piyasanın adamı..

Abileri ona yeni bir yer açar bu açıklamaları yaptığı için.

Kim sallar seni Alen der geçerim
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

ilhan mansız_melis

28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.

ERHUN

Yöneticilik istiyormuş, onun için bu açıklamaları yapıyordur o zaman. Bugüne kadar çarşılıyım demişliğim yok ama komik geliyor bu millete ayar vermeye çalışmak. Herkes aptal bir bu akıl verenler akıllı. Yasa dışı bir şey yapmıyor neticede, maçta toplasan 1-1.5 dakika tepkimizi dile getiriyoruz. Buna hiç kimse karışamaz. İsteyen istediği görüşü dile getiriyor sorun yok, farklı biri yapınca "auuuv statta siyaset". Eee sizin ki? Yok onlarınki siyaset değil insanlık.

NoPasaran

İnsanlık değişti..
ölen 5 genç Rabiadan daha değersizdi..
Yapacak bişey yok

Aşk bu Aşk !

volkanca.net

ilhan mansız_melis

Alıntı yapılan: IL Capitano - Ağustos 23, 2013, 22:32:49
Ne yalan söyliyim ilk baslarda "yukselenim Carsi" hosuma gidiyordu. Bizim yillarca anlatmays calistigimiz Carsiyi renklilerde anlamaya baslamis gibi geliyordu ama artik bende acayip antipati yapiyor. Kullaniliyormusuz gibime geliyor yada öyle hissediyorum.
Besiktas tribunlerinde sadece Besiktaslilar tepki vermeli. Daha 3 gun önce bizi statlarinda istemeyen cinconlulara gelmesin bi zahmet.

Stada gelmelerini ben de onaylamıyorum ama çArşı'ya sahip çıkmaları normal abi. Galataraylılar mesela; en bilinen grupları Ultraslan geride durdu, destek vermedi hatta polis abilerinin önünde el pençe divan durdular. Şimdi yeni bir oluşumla uğraşıyorlar sanırım "Tek Yumruk"tu adı.

Fenerbahçe'nin bilinen grubu Gfb onlar da ilk başlarda destek verdiler ama sonra geri çekildiler. "Sol Açık" taraftar grubu destek veriyor ama Gfb kadar destekçisi yok onların da.

Bizimkiler ise daima önde oldular hatta kitleleri yönlendirdiler bile. Diğerlerinin çArşı'ya bu kadar sahip çıkmalarının nedeni bence bu. Adamlar kendi gruplarında bulamadıklarını bizde buldular. Gezi'ye destek veren herkesin sempatisini kazanmaları çok normal.

Saydığım diğer gruplar korkup sinmeseydi herkes kendi taraftar grubuyla olurdu bence ama beraber yani çArşı, Gfb, UA hep birlikte.
28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.

ERHUN

Alıntı yapılan: NoPasaran - Ağustos 23, 2013, 22:44:59
İnsanlık değişti..
ölen 5 genç Rabiadan daha değersizdi..
Yapacak bişey yok

Yok Mısır için yazmadım onu. Sisi insanlık dışı şeyler yaptırıyor orada. Olayların bu noktaya gelmesinde MK'nin payı çok büyük ama dediğim Suriye içindi. ÖSO teröristleri sivilleri katlederken bir şey yok, Esed Esed diye dolaşanlar mazlumlara destek veriyoruz diyor. Esad'ın yanında ÖSO'yu desteklemek komik geliyor. Sivilleri katledenler esas onlar, sırf ideolojik olarak sempati besliyorlar. Esas siyaset o.

keskinli

tinerci deyip alay edenler simdi carsici oldu
taraftarimizi öldürenler kardes oldu simdi
dün carsiya küfredip mafyalasti diyenler simdi en büyük carsici oldu
hayret ediyorum
istedigini yap,kir parcala besiktasa zarar ver yeterki benimle ayni düsünceye sahip ol
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

saldır beşiktaş

"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı." Michael Jordan

ilhan mansız_melis

Çarşı’dan cevap: Biz siyaset yapmayandan korkarız…Kavgada arkadaşını bırakıp kaçmazsın
25 Ağustos 2013
Son günlerde yandaş medyada Çarşı “adına” konuşarak direnişi eleştiren, taraftarlığa “siyaset karıştırdılar” diyen aralarında Alen Markaryan’ın da olduğu kişilerle yapılan röportajlar arka arkaya yayımlanıyor. Bu “operasyon” direnişin önemli parçası olan Çarşı üzerinden “direnişi”  hedef alıyor . Çarşı bu çıkışlara şöyle yanıt veriyor: “Biz siyaset yapmayandan korkarız…Kavgada arkadaşını bırakıp kaçamazsın. Kendi kişisel çıkarların için kimseyi satamazsın”

Cumhuriyet gazetesinden Erk Acarer’in röportajını yayımlıyoruz

Çarşı grubunun “gerçek” sözcüleriyle, en doğru yerde Beşiktaş çarşı içinde buluşup siyah beyaz bir yolculuğa çıkıyoruz. Gezi Direnişi’nde Beşiktaş bayrağının altından hiç ayrılmayan, olaylar biraz durulduğu anda ise gözaltına alınan Cem Yakışkan sorularımızı dik duruşundan hiç ödün vermeden yanıtlıyor. Onun sözü bıraktığı yerde, iki “çarşı çocuğu”, Önder Abay ve Tuncer Döğer boşluğu dolduruyor.

Çarşı tribüne siyaset karıştırdı diyenlere cevabınız nedir?

CY: Biz siyaset yapmayandan korkarız. Çünkü siyaset bir yaşam biçimidir. Yolda yürümemiz, arkadaşlarımızla konuşmamız, işyerindeki ilişkimiz hep siyasetle bağlantılıdır. Evet biz siyaset yapıyoruz. Onlar ise politikayla uğraşıyorlar. Tribüne siyaseti karıştırdığımızı söyleyenler, esas olarak karşı duruşumuzdan ve muhalefetten korkuyorlar. Biz yola bir parti bayrağı alıp düşmedik bazılarının yaptığı gibi. Rantla, tezgâhla işimiz olmadı. Kimilerinin nerelerden geçimlerini sağladıklarından da haberdarız, bana açık açık söyletmesinler.

ÖA: “Aslında muhalif olma” demeye çalışıyorlar. Bunun söylerken bile siyaset yaptıklarının farkında değiller. “Bizim siyasetle işimiz olmaz” diyen “sözüm ona Çarşı sözcülerinin” haberleri ve röportajları çıktı bazı gazetelerde. Bunlara gülüp geçiyoruz. Ama çok da garipsiyoruz. Kendilerini komik durumlara düşürüyorlar. Bu işler, Kazlıçeşme’de siyah beyaz bayraklara “Times New Roman” karakteriyle “Çarşı” yazmaktan farksız. Kendilerinin bile inanmadıkları şeyleri doğruymuş gibi piyasaya sunmaları çok tuhaf oluyor. 1980 yılından bu yana gelen bir gelenek, bir tarz, bir tavır var. Bir şey yapıyorsun, bari doğrusunu yap da karikatürcülere malzeme olma.

TD: Uzun yıllardır, yanı başımda olan arkadaşlarımla kavga bile etmediysem, bu siyaseti doğru kullanabiliyor olmaktan kaynaklanıyordur. Biz politikadan anlamıyoruz ama siyaset yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Kimse karışmasın, kimse bizi susturmaya çalışmasın. Biz siyaset yaparız. Bizi susturmaya çalışanlar dezenformasyon yaratma peşindeler.

- Çarşı nasıl organize oluyor?

CY: İnce ince bir plan yapma durumu yok. Bu Çarşı’nın doğasında var. Çarşı çok çabuk refleks gösteren bir grup. Taksim Direnişi’nde de böyle oldu. Çocuklar Gezi’de olanları haber alıp Kazan’da toplanmışlar. Ayağımda terlikle gittim. Zaten insan sayısı beş yüzü bulmuştu. Ara sokaklardan Taksim’e çıkmaya karar verdik. Osmanbey’e ulaştığımızda sayımız 15 bine ulaşmıştı. Böylece, direnişe dahil olduk. İlk günden son güne kadar da kaldık.

ÖA: Çocuklar uyurken susulur, ölürken değil. Haksızlığa karşı birlik olmak Çarşı ruhudur. Biz tribünden alışığız bazı şeylere. Biber gazıyla içli dışlıyız. Normal insanlardan daha az etkileniyoruz açıkça. Tribün çocuğu daha dayanıklı. Gezi’yle başlamadı mücadele. Daha öncesinde 1 Mayıs vardı. Orada da çok biber gazı yedik. İnönü’nün kapanacağı son günü de yok yere zehir ettiler bize.

TD: Gezi Direnişi sırasında bayrağı olan tek grup bizdik. Flamayı gören geldi. O bayrak oradan dönmedikçe, kimse de geriye dönmedi. Aksine her geçen gün daha kalabalık olduk. Bir vicdan meselesi bu.

- Vicdan neyi ifade ediyor Çarşı için?

CY: Bir insan akıllı olmayabilir, yetenekli ve becerikli olamayabilir ama vicdanlı olmak zorunda. Ben vicdanlı insanla korkmadan, çekinmeden arkadaşlık yaparım. Vicdanlı olan adamdan kimseye zarar gelmez. Çarşı’da da böyle bir ruh hali bulunuyor işte. Bizim haksızlıklara karşı anında gösterdiğimiz bir refleks var. Van’da deprem olduğunda, tribünden bir TIR’ı doldurabilecek kadar malzemeyi üstümüzden çıkarıp fırlatabiliyoruz. Bayramlarda çocuklara giysi dağıtmaktan mutluluk duyuyoruz. Gözlerdeki ışığı görmek bize yetiyor.

ÖA: Ortada duran haksızlıkları, çarpıklıkları görüyoruz. Biz sadece taraftar değil, Beşiktaş taraftarıyız. Anında da tepkimizi koyuyoruz.

TD: İnsanlar, yanlarında olmamızdan mutlu oluyorlar. Bu bize daha büyük şevk veriyor. Bu nedenle “daha çok yere ulaşmamız lazım” diye düşünüyoruz.

Arkadaşını satamazsın

Çarşı içerisinden çıkan bazı isimler, kolektif ruhu dikkate almadan bağımsız röportajlar veriyorlar. İktidara yakınlaşmak gibi bir niyetleri var. Hemen aklıma Alen Markaryan geliyor mesela…

CY: Sene 1996’ydı. İnönü Stadı’nın kapalı tribününde bir set var o zaman. Bütün Çarşı o setin üzerinde. Emniyet dedi ki: “Bu iş böyle olmaz, bir sözcü seçin, setin üzerine o çıksın.” Çarşı çok kimlikli bir yapı. Alen Ermenidir. Bu mozaiği göstermek adına “Setin üzerine Alen çıksın” dedik. Alen’i çıkarma sebebimiz de bu zaten. Oysa bu işi ondan çok daha iyi yapabilecek insanlar vardı. Alen kendisini çok zeki, nitelikli filan zannediyor. Yazar oldum havasında. Hatta Beşiktaş’a yönetici de olacağım diye dolaşıyormuş. Öyle hayallere kapılmasın. Onu kimse yönetici yapmaz. Önce de biz izin vermeyiz. Beşiktaş o kadar küçük değil. Biz Alen’i çıkararak bir mesaj vermek istedik. Bunu da herkes anladı. Ama gördük ki Alen bazı şeyleri iyi algılayamamış. Geçen gün bir gazetede röportajı çıkan arkadaş da kendisinden kurucu üye olarak söz etmiş. Çarşı’yı 1982 yılında Ercü, Optik ve ben birlikte kurduğumuzda bu konuşan arkadaşlar yeni doğmuştu henüz. Bizden duyduklarını anlatıyorlar. Hiç kimseyi kandırmaya kalkmasınlar, komik duruma düşüyorlar. Ne yazık ki Çarşı ruhunu anlamamış bu arkadaşlar. Kavgada arkadaşını bırakıp kaçamazsın. Kendi kişisel çıkarların için kimseyi satamazsın. Biz böyle öğrendik.

Zulüm görenin yanındayız

- Çarşı’nın bu karşı olma hali nasıl gelişti?

CY: Buradaki herkes semt kültürüyle büyüdü. Bu başka bir şey. Biz apartman çocuğu değiliz. Sokakta büyüdük. Düşeni kaldırmayı öğrendik. Bizi fırına yolladıklarında iki ekmek aldırırlardı. Çünkü birini eve gelene kadar sokakta paylaşırdık. Herkes ucundan bir parça koparırdı. Paylaşmayı da burada, bu mahalle kültürüyle büyüdüğümüz için öğrendik.

ÖA: Eşitlik formadan geliyor. Beşiktaş formasının eşitleyici bir özelliği var. Kendi kimliğini umursamayan bir taraftardan söz ediyoruz. Popüler kişiler var aramızda. Fakat onlar da Beşiktaş formasını giydiğinde kimliklerini, unvanlarını çıkarırlar. Zeki Demirkubuz’a, Emrah Serbes’e locada, formasız maç seyrettiremezsiniz mesela. Beşiktaş alçakgönüllü bir yaşam biçimini öğretir. Bizde “yaratılmak istenen” alışılmış bir ağabey kültürü olamaz. Bizde sen ben de yoktur, Beşiktaş vardır. Bu bazı formaların da üzerinde yazar. Semtte, üzerinde Beşiktaş formasıyla terbiyesizlik yaptırmazlar adama. Önce o formayı çıkar derler. Bunların hepsi dayanışma kültürüyle yakından ilişkili. Çarşı’nın solcu oluşu da buradan geliyor zaten. Vicdanla alakalı. Biri öldüğünde bir şey söylemen lazım, susmaman lazım. Biz de asla susmuyoruz. Formanla haykırıp, formanla konuştuğunda da başka bir şey oluyor.

TD: Aklımıza ve ruhumuza hitap etmeyen şeye karşı olmayı birlikte, bu semtte yaşadık, öğrendik ve uyguladık. Zulüm gören kimse onun yanındayız. Bizi farklı yerlere koyamazlar. Biz buna karşıyız.

- Çarşı boyun eğer mi?

CY: Deplasmana giden, satırları göze alanlar kuru tehditlerle yılmaz. Taraftar sadece taraftar değildir. Mahalledeki işsizdir, çalıştığı yerde tacize uğrayan kadındır, sokakta horlanan ötekidir. Bunların hepsinin tepkisini taraftar kimliğinde verir. Sen halkın elinden“rahatlama özgürlüğünü” alamazsın. Bu ters teper.

ÖA: Siyasetçilerin, özellikle de iktidarın bizi rakipleri olarak görmesi çok tuhaf. Bu durum daha fazla körüklüyor her şeyi. Bizi öldürdün, gözümüzü çıkarttın, kafamızda bombalar patlattın. Geri gitmedik işte. Akaretler’deki direnişte, gece yarısı mola işareti yaptı çocuklar. Bunun anlamı çok açıktı. Biz size semti vermeyiz, burdan ayrılmayız, bari biraz dinlenelim.

TD: Beşitaşlı bir kız formasıyla polisin karşısına geçip “Sen şehit olduğunda ben ağlıyordum ama…” demişti. Bizi muhalefet yapmayalım, maçlara gitmeyelim diye engellemeye çalışıyorlar ama yılmayız. Siz gece üçte Van’a maç koysanız da biz orada olacağız.

- Gezi Direnişi’nde Çarşı ön saflarda yer alarak bir fenomen oldu. Yaşadığınız farklı olaylardan söz eder misiniz?

CY: O kadar çok şey var ki. Çok acı duyduğumuz, çok kızdığımız şeyler de var aslında. Polis üstümüze “Allah Allah”diyerek koştu. Ne oluyor ya, biz kimiz, siz kimsiniz? Palalı saldırganlar mesela. Bizim semte pala ancak bıyık modelidir.

ÖA: Nişantaşı’ndaydık bir gece. 20-30 kişilik bir grupla en önde duruyoruz. Bir ara çok yorulduk. Sabaha karşıydı. Bir TOMA gelirken geri çekildik. Bu arada güzel, sarışın, şıkır şıkır bir abla geldi. “Arkadaşlar, sadece bir TOMA geliyor, bundan kaçılır mı?” dedi. Herkes birbirine baktı ve durdu. Mecburuz yani, nereye kaçacaksın o saatten sonra. O da bize umut verdi.

TD: Oturduğu evin 5 bin dolar kirası var. Hayatta hiçbir ekonomik kaygısı yok. Ama geliyor kapri şortla TOMA’nın önünde duruyor. Sağ olsun, bizi yan yana getirdi iktidar, barışmamızı sağladı. Bunlar da bize umut verdi.

Hepimiz Davulcu Vedat’ız

- Cevabını bildiğimiz bir soru bu aslında ama yine de yanıtlamanızı isteyelim… Davulcu Vedat kim?

CY: Yoldadır, gelir birazdan. Tribündeki herkesin davul çalmışlığı vardır bir vakit.

ÖA: Çarşı’nın zihninin kıvraklığıdır Vedat. Herkesin aklının çalıştığı yerde duran kişidir o. O anda, o kadar hızlı refleks vermek… İşte bu Çarşı’nın farkıdır, kimseye nasip olmaz.

TD: Hepimiz Davulcu Vedat’ız.

- Çarşı’nın yaratıcılığı nereden geliyor peki?

CY: Davulcu Vedat’tan işte.

ÖA: 13 yaşında bir çocuk geliyor, “süper bir fikrim var” diyor. Biz onu dikkate alıyoruz. Herkesi dinliyor, ortak bir karar veriyoruz.

TD: Ne deniyor bizim için? “Hepsi okumuş çocuklar.”

- Çarşı’ya üye olmanın şartları nedir?

CY: Çarşılıyım dediğiniz anda Çarşı’dansınızdır. Kendinizi ait hissettihissettğiniz anda buradasınız. Çarşı’yı biz kurduk ama bizim babamızın malı değil. Beşiktaş başkanı çıkıp, “Çarışı bir taraftar grubudur, alt kimliktir” diyor. Kardeşim “Biz üst kimliğiz” demedik ki. Bizim için önemli olan Beşiktaş.

ÖA: Her şeyden önce Beşiktaş bir markadır. Ama ne yazık ki kulüp yıllardır acemi ellerde yönetiliyor.

TD: Biz taraftar grubu olarak her türlü yanlış uygulamanın karşısındayız. 110 TL’ye forma satılmaz. İşçi bir baba, asgari ücretle nasıl alacak o formayı oğluna.

‘Çok da masum değiliz’

Cüce Ayhan, Spastik Erol, Parlak Serkan, Koko Cahit, Denyo Yılmaz, Morgöz Selçuk, Deve Erol ve diğerleri… Beşiktaş semti, Çarşı bayrağının üzerine namıyla yaşayanların ve namıyla anılanların yazıldığı yer. Pek çok hikâye var. Çarşı’nın kurucularından Cem Yakışkan “O kadar da masum ve iyi değiliz” diyerek anlatıyor bunlardan birini:

“Bir deplasmana gidiyoruz. Rahmetli Optik Başkan’ın kafası iyi. Koko Cahit yerden bir taş bulmuş, Optik’in kafasının güzelliğini kullanıyor. ‘Bu taş’ diyor ‘öyle güzel taş, böyle güzel kafa yarılır bununla.’ Sonunda taş, başkanın içine sindi ve onu büyük bir paraya satın aldı.”

‘Burada öleceğiz’

Cem Yakışkan’ın hali hazırda sahibi olduğu mekânda Fener tribününden namı diğer Pepe Metin oturuyor. Bu nedenle söz Çarşı grubunun diğer takım taraftarlarıyla olan ilişkilerine geliyor.

“Ben bu semtte doğdum, bu semtte büyüdüm, inşallah da bu semtte öleceğim. Biz semt insanının kendi arasında kavga etmesini istemedik. Beşiktaşlının diğer taraftarlarla kavga etmesini de önlemeye çalıştık. Aileler gönül rahatlığıyla çocuklarını maça göndersin diye uğraştık. Bunun için 1996 yılında diğer tribün liderleriyle oturup barış yaptık. Bu yazılı bir anlaşma değildi. Bir söz verdik ve bu sözden geri dönmedik. Bizim verdiğimiz sözler hiçbir zaman havada kalmaz. İşte bu yüzden severler bizi. Yanlış yapmayız çünkü. Bunu bizim tribün taraftarı kadar Fenerliler, Galatasaraylılar da bilir. Severler sayarlar bizi. Saygı da sevgi de korkuyla yaratılmaz. Bizi kimsenin sevip saymasını da önemsemeyiz aslında. Biz nerede durduğumuzu biliyoruz. Kendimizin farkındayız çünkü.”

Cumhuriyet
28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.

NoPasaran

Benim cümlenin uzun aciklamasini yapmislar iyide yapmışlar

Kim sallar Aleni..

GT-I9500 cihazımdan Tapatalk 4 ile gönderildi

Aşk bu Aşk !

volkanca.net