Ana Menü

Beşiktaşı yıkmaya gücün mü yetecek Ey Bakan - Reha Muhtar yazdı

Başlatan NoPasaran, Mart 13, 2011, 13:52:25

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

NoPasaran

Gökdelenleri yıkmaya gücün yetmedi de Beşiktaş'ı mı yıkmaya gücün yetecek Ertuğrul Günay?

Pazar günleri genelde "aşk yazıları" yazarım...

Haftanın bu tek gerçek tatil gününün sabahı, insanlar hayatın en iksirli gücüyle, en kutsal sevgisiyle uyansınlar isterim...

Aşk hayatın en güzeli, en kutsalı, en heyecanlısı, en mutlandırıcısı ve en umutlandırıcısıdır...

Bu yazı ilk başlarda size bir spor yazısı ya da bir bakana karşı bir güç gösterme sevdası olarak gözükebilir...

Oysa emin olun bu bir "aşk" yazısıdır...

***
Bizim Ercan İnan, Berlin'de, Kültür ve Turizm Bakanı'nı yakalıyor ve soruyor, karşılığında okkalı ve sindirilemeyecek cevabı anında alıveriyor...

Kars'taki "İnsanlık Anıtı"na, 'Başbakan ucube demedi' diye lafı kıvırıp, Başbakan'ın "Hayır öyle dedim" demesi üzerine, lafı saklayacak yer bulamayan Ertuğrul Günay, ağır esip gürlüyor:

"Swiss Otel yapıldığında Dolmabahçe Sarayı etkilendi...

Ardından Gökkafes ortaya çıkarıldı...

Bunlar uzun vadede Dolmabahçe Sarayı'na zarar veren yapılar...

Swiss Otel ve Gökkafes'i belki buradan kaldıramayız ama stadı büyütmeyin diyebiliriz...

Belki birşeylere inat belki de kasıt, zamanında stat yapılmış buraya...

Beşiktaş kulübüne, stadı terkederseniz, başka bir yerde stat yaptırabileceğimizi söyledik...

Burayı eski dokusuna kavuşturalım istiyoruz...

Ben sonuç olarak tarihe karşı sorumluyum...

Birilerinin rant üretmesine izin veremem...

Kendimi Dolmabahçe Sarayı'nı denize ittiren Bakan dedirtmem..."

***
İnsanın içindeki aşka, bu kadar saygısız sözcüklerle tecavüz edilebilir mi acaba?..

Bakan Bey gökdelenlerin durmasına kullanamadığı gücünü, Beşiktaş'ın tarihi stadını kaldırarak kullanacak öyle mi?..
Şu sözler onundur:

"Birilerinin rant üretmesine izin vermem..."

Rant dediği, Türkiye'nin en eski kulübünün kendi semtinde, kendi çarşısında, kendi dünyasında, kendi insanının ve aşkının ortasında, dünyanın en güzel stadında yaşadığı aşktır...

Onbinlerce insan her Cumartesi ya da Pazar, "sevgiliyle buluşmak niyetine" oraya giderler...

"Aşkları" oradadır...

Balık Pazarı'nda Ahtapot'ta, Turgut'un Yeri'nde, Kazan'da, Babalık'ta toplanır o insanlar, sevgiliyle buluşma öncesi heyecanıyla...

Birşeyler yer, birşeyler içer, "Sevgili"yle buluşmaya, Bakan'ın rant kapısı dediği o yere giderler...

Milyonlarca Beşiktaşlı için Dolmabahçe İnönü Stadı her hafta aşklarını yaşadıkları "kutsal bir mabeddir..."

***
O mabedi oradan kaldıracakmış Sayın Bakan Ertuğrul Günay...

Swiss Otel ve Gökkafes gibi gökdelenlere birşey yapamamış, ama bu rant kapısına yapabilirmiş...

Eğer "rant"sa, gökdelenler ranttır...

Bir kulübün tarihi stadı değil...

Eğer "tarih"se, Dolmabahçe'deki İnönü Stadı tarihtir, gökdelenler değil...

Eğer Dolmabahçe Sarayı'nın denize kaymasını engellemekse, Samsun'dan Yumurtalık'a "deniz yolu" geçirmeyi düşünen bir zihniyet, herhalde böyle basit bir soruna da çözüm bulacaktır...

***
Mesele eğer üzüm yemekse...

Bağcı dövmek değilse...

Eğer bir "dava adamı" olsaydı, Ertuğrul Günay, eminim ki bu sözleri sarfetmeyecekti...

Çünkü "dava adamları", bir kulübün kendi semtindeki tarihi stadın, o statta her hafta tek sevgilisi olan takımıyla karşılıksız bir aşk yaşayan milyonlarca taraftar için ne anlam taşıdığını bilirler...

Dolmabahçe İnönü Stadı, Beşiktaş takımının kutsal davasının, tarihi arenasıdır...

İsmini semtten alan kulübün semtinin göbeğindedir o stat...

İnsanlar o semtin Çarşı'sında buluşurlar, iki tek atıp muhabbet edip, statlarına koşarlar...

"Çarşı" grubu o Çarşı'dan çıkmadır...

İstanbul'un bilmem neresinde yapılacak plazaların yanındaki statlardan değil...

***
Gökdelenlerle savaşmaya elvermeyen kalbiniz, nasıl oluyor da Beşiktaş'ın "kalbiyle" savaşmaya elveriyor sayın Bakan?..

Dava adamları sizin yaptığınızı yapmazlar...

Yanıbaşınızdaki Tayyip Erdoğan beğenilsin veya beğenilmesin bir dava adamıdır...

Ona sorarsanız, size söyler insanların ve siyasetin olduğu gibi, tarihe malolmuş kulüplerin de birer misyonu ve davası vardır...

Sizin siyasette "dava adamı olarak" başladığınız mecra, "kırılmış" olabilir...

Kars'taki insanlık anıtı konusunda da ofsayta düşmüş, lafı saklayacak bir yer bulamamış olabilirsiniz...

Ne ki bunca "kırıklık", size "tarihi boyunca kırılmamış bir kulübün stadını yıkma ve taşıma hakkı" vermiyor...

Beşiktaş'ın misyonu ve davası semtinin yanıbaşındaki tarihi İnönü Stadı'nda cereyan eder...

***
Bakan olabilirsiniz...

Anıtlar Kurulu'nun kararını hiçe sayıp, "Ben yaptım oldu... İzin vermiyorum" diyebilirsiniz...

Ancak emin olun, Dolmabahçe Sarayı kadar tarihi bir kulüptür Beşiktaş kulübü...

Saray'ın denize kaymasını mühendisler engelleyebilir...

Beşiktaş'ın mabedinin elinden alınmasını "tarih affetmez..."

"Çarşı" hiç affetmez...

***
Çünkü orası bir mabed, kutsal bir aşkın filizlendiği, serpildiği ve coştuğu yerdir...

Ertuğrul Günay size Suavi'den bir muhteşem parçanın sözlerini söyleyeceğim bu Pazar günü...

Ne olduğunu ilk başta anlayamayabilirsiniz...

Çevrenize sorun, mutlaka bir bilen çıkacak, sizi aydınlatacaktır...

Yerinizde olsam bu Pazar günü onun "Sevdalı yüreklerde Beyaz Sümbüller" isimli Çarşı versiyonunun görselini Google'dan izlerdim...

Belki "kırılmış mazi" toparlanıverirdi birden kimbilir!..

***
"Bekleme...
Ben senle güneşi bulmaya geldim
Ürkme...
Kavganı sormaya geldim
Gücenme...
Güneşten sunmaya geldim

***
Kapkara geçiyor günler
Hesabı yok,
Ekmeğin az
Tuzun tadı yok
Çocuklar
Belki gülmüyor

***
Kayalık sevdalar, dikenli yollar
Pusu kurulmuş dinmez ağıtlar
Yüzüne kapanıp ağlamak vardı
Oysa ben seni bulmaya geldim
Kalbine güneşi asmaya geldim
Tükenme

***
Bekleme
Ben senle güneşi bulmaya geldim
Ürkme
Kavganı sormaya geldim
Gücenme
Güneşten sunmaya geldim...

***
Kapkara geçiyor günler
Ekmeğin az...
Tuzun tadı yok
Çocuklar belki gülmüyor

***
Sana yepyeni türküler verdim
Uzak dağların ötesinden gelen
Sana yepyeni çiçekler verdim
Kapıyı aç bulutlar girsin
Gülmeyi bilen çocuklar geldi
Tükenme...

***
Alevlerin arasından yüzler geçiyor
Yüzler alevlerden türkülere geçiyor
Günler alevler gibi geçiyor...
Koş...
Aç kapıyı,
Yeni ufuklar getirmiş
Gülmeyi bilen çocuklar
Bak
Çocukların ellerinde güzel günler var
Güzel günler..."

***
Ne acı değil mi, bu sözleri ve bu şarkıyı çoktan unutmuş olmanız Sayın Bakan?..



Reha Muhtar
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

yuNuS1903