Ana Menü

Yüz yıllık İstanbullu AEK, nasıl uydurma "a-e-ka" oldu?

Başlatan CR7, Ocak 29, 2010, 14:10:32

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

CR7

AEK, 1924 yılında İstanbul'un Beyoğlu semtinden Atina'ya göçenİstanbullular'ın kurduğu bir kulüp. İstanbul'un en eski kulüplerindenPera Club'ın Beyoğluspor'la beraber devamı. Sarı-siyahlı kulüp,Türkiye'de kurulup Yunanistan'a göçmüş tek kulüp değil. PAOK yine birİstanbul kulübü olan Ermis'in devamı. İzmir kulüpleri Apollon vePanionios ise aynı isimle varlıklarını Atina'da sürdürüyorlar. ApollonKalamarias ise Yunanistan'a göç eden Karadeniz Rumları'nın kulübü.Küçük sokaklara, mahallelere daldıkça Anadolu kulüplerinin sayısıyüzleri buluyor. Mübadelenin değdiği her yere taşınıyor Türkiye kökenliYunan futbolseverler. (Bu arada AEK ve PAOK sanılanın aksine mübadelekulüpleri değiller, zira mübadele İstanbul'u kapsamıyordu. Bukulüplerin kurucuları yazılı olmayan bir mecburiyetten dolayı göçmekzorunda kalmıştı.)
AEK'in diğer Türkiye kökenliYunan kulüplerinden farkı, Türkiye'yle olan bağını hiç koparmamışolması. Bunda Beyoğluspor'un da büyük payı var. Günümüzde hâlâ PeraClub'un amblemini kullanan Beyoğluspor, İstanbul Rumları'nın en büyükspor kulübü. Kıbrıs'taki olayların ateşlendiği 1950'lerin sonuna kadarİstanbul'un en önemli kulüplerinden olan Beyoğlu, bu yıllarda Kıbrısbahanesiyle azınlıkların sindirilmesinden çok etkilendi. Türkiye'deyıllardır yaşayan, hiçbir yasadışı faaliyeti olmayan Yunanvatandaşlarının 1964'te yine aynı bahaneyle sınırdışı edilmeleri veberaberlerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ailelerini de götürmekzorunda kalmaları Rum azınlığa ve Beyoğluspor'a büyük darbe vurdu. Aynıyıl takım küme düştü. Beyoğlu'nda oynamayan Rum futbolcular da birerbirer dışlandılar. Yordan ve Sofiyanidis'in AEK'e transferi ve sudansebeplerle vatandaşlıktan çıkarılmaları, Lefter'in futbolu bırakması,bu efsane futbolcuya ellinci kez millî formayı giyen ilk oyuncu olduğuiçin söz verilen ödüllerin verilmemesi, Güney Afrika'da teknikdirektörlük yapmasının engellenmesi hep bu dönemdeydi. Zaten daha sonraazınlık da, kulüp de kalmadı, yandı, bitti, kül oldu.
Budönemin Türkiye'deki spor tarihi için bir önemi daha var. Biz, kendişehrimizde kurulan kulübün adının nasıl söylendiğini bu dönemdeunuttuk. Yunanca'daki bütün tek kelime hâlinde okunabilen kısaltmalargibi kendisi bir kelimeye dönüşen ve AEK olarak okunan kulübün adı,oldu "a-e-ka". Ama nasıl oldu bu? Tesadüfen mi, yoksa kasten mi?
AEK,Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin en iyi olduğu 1950'lerde Türkiye'yeonlarca kez geldi. Üç büyüklerle ve Beyoğluspor'la maçlar yaptı. SahayaTürkiye bayrağı ile çıktı. Türkiye'den de birçok takım AEK'le maçyapmaya gitti. Balkan Kupası maçları öncesi AEK ve Fenerbahçeoyuncuları ortak moral geceleri düzenlediler. Hatta AEK, Can Bartu'yaAtina'daki büyükelçilik binasında müthiş bir transfer teklifi yaptı(bizzat Can Bartu'dan doğrulattığım bir bilgidir). AEK, Türkiye'yle okadar iyi ilişkiler kurmuştu ki Türkiye'de basın onlara AEK biledemiyordu, kendi taraftarlarının taktığı "Enosis" ismini kullanıyordu("Enosis" Yunanca'da "birlik" demektir, AEK'in E'si budur). VeTürkiye'de AEK'in isminin tek bir kelime şeklinde AEK olarakokunduğunu, tek tek hecelenmediğini bilmeyen tek bir gazeteci, tek birfutbolcu yoktu (İnanmayan yine Sinyor'a sorabilir).
Nezaman ki Kıbrıs olayları patladı, her şey değişti. Öncelikle, "enosis"karşımıza "Kıbrıs'ın Yunanistan'la birliği"ni amaçlayan bir irredantistpolitika olarak çıktı. Böylelikle 1955'ten itibaren AEK'in lakabıkullanılamaz oldu. Ama kulübün adı hâlâ AEK'ti ve 1970'lere kadar daböyle kaldı.
Kıbrısolaylarının 1960'ların sonunda iyice şiddetlenmesi, akan kanındurdurulamaması, iki tarafta da artan milliyetçilik Türkiye'yleYunanistan arasındaki tüm sportif ilişkileri kopardı. Beyoğlusporeriyip giderken AEK de Türkiye'ye gelmemeye başladı. İstanbul'dakurulan ve şehirdeki tarihi üç büyüklerden bile eski olan bir kulüp,Avrupa'daki herhangi bir yabancı kulüp hâlini aldı. Bu dönemde AEK'eAEK demeyi bıraktık. O dönemde dilin politik manipülasyonunun vetahribatın başını çeken TRT'nin önderliğinde "a-e-ka" uyduruldu, AEK'inbu şehirdeki geçmişi, yaptığı onca dostluk teması unutturulmakistenircesine. Artık o Canlar'la, Şerefler'le, Ergunlar'la gülüpeğlenen "Enosis"liler yoktu, "a-e-ka" diye soğuk, yabancı, hiçtanımadığımız bir kulüp vardı. Ülkeye kendi tarihi, kültürü yine dilitahrip edilerek unutturuluyordu. Farklı renklerden, çokkültürlülüktenuzak, yapay, steril ve çarpıtılmış millî tarihe bir çentik dahaatılıyordu. Dersimler, AEKler yok edilince, onları yaratanların tarihide yaşanmamış sayılabiliyordu.
Artıko günler geride kaldı. Yunanistan, yine komşu kapısı. Arada hırlaşsakda, yine eskisi gibi gidip geliyoruz. AEK, sekseninci yılınıİstanbul'da kutladı ve kıyamet kopmadı. Aksine bütün camianın tadıdamağında kalan, DVDleri, hatıra bayrakları çıkan bir gezi oldu.Milliyetçiliğin eti tırnaktan koparmaya çalıştığı otuz yıllık o karaboşluktan bir tatsız miras kaldı; kulübün ismi. Hâlâ a-e-ka aşağı,a-e-ka yukarı. Eurosport ve NTV'den Güntekin Onay dışında ismi doğruokuyana rastlamak kısmet olmadı. Kendi şehrinde doğan yüz yıllık bircamianın adını bilmekten aciz bir basın ortaya çıktı. Internet diye birşey var, şu ismin doğrusunu öğrenmek beş dakika bile almıyor. Zatenyine Türkiye kökenli olan efsane Rebetikocu rahmetli Stelyos Kazancidisağabeyimizin yazdığı AEK Marşı da "AEK! AEK! AEK!" diye başlıyor. Üçsaniye dinlemek yeterli.
Bir cehalet ve kötüniyet manzumesinin sonucu olarak çıkan "a-e-ka" garabetini savunanlar,bunu çaresizce Türkçe'nin kurallarına bağlamaya çalışıyorlar. Amanedense PAOK'un neden Türkçe'de PAOK olduğunu, pe-a-o-ka olmadığınıaçıklayamıyorlar. PAOK, pe-a-o-ka değil, çünkü PAOK hiçbir zamanTürkiye'ye AEK kadar yakın olmadı, hiçbir zaman İstanbul'daki Rumkültürünün rengini bu kadar canlı taşımadı Türkiye ve Yunanistan'a.PAOK, Türkiye'deki tek renkli, mozaik-değil-betoncu milliyetçilik içinhiçbir zaman tehlike olmadı. AEK'in adının tahrip edilmesi gerekiyordu,edildi.
Bugün hâlâ gazetelerde,televizyonlarda, diğer medyada ve o medyanın vasatlığının ilerisinegeçiyormuş gibi gözükse de herhangi bir net hayata bakış ve genelkültür üzerine bina edilmeden aynı vasatlığı ancak yeniden üretenInternet sitelerinde AEK'e, canım şehrimin canım kulübüne "a-e-ka"deniyor. Dünyada başka çok az şehre, ülkeye kısmet olan bir değer oysaAEK. Başka bir ülkede doğduğun şehrin kokusunu alabilmek, yaşlıtaraftarların maçlarda Türkçe söylendiklerini duymak, 1950'lerde,60'larda tamamen yok edilen ve yerine şovenizm doldurulan eskiİstanbul'dan izler bulmak demek. AEK, en az Chevrolet dolmuşlar kadar,en az Ikarus otobüsler kadar, en az eski Galata Köprüsü kadar İstanbul.Ve ne yazık, biz artık adını bile söylemekten aciziz.
Bengurbet elde İstanbullu olmanın ama İstanbul'da olamamanın ıstırabınıyaşarken yanımda olan, buram buram İstanbul, Beyoğlu kokan sevgilikulübüm. Biliyorum ki, seni ait olduğun şehrinden kopartan bu karatalih peşini hiç bırakmayacak. Ama senin rengini, armanı burada taşıyanbir tanecik olsun taraftarın var, en çok köklerinden kopartılıp zorlaunutturulduğunda dahi ayakta kalabildiğin için seviyor seni. Ve otaraftarın her "a-e-ka" dendiğinde düzeltip gururla AEK demezse, ulumanitu ona şampiyonluğunu görmeyi nasip etmesin.

http://pikniktedomivole.blogspot.com/2010/01/yuz-yllk-istanbullu-aek-nasl-uydurma-e.html
artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)