Ana Menü

Reha Muhtar-- Beşiktaşlı Michael Jackson!..

Başlatan Cem Goren, Temmuz 03, 2009, 15:28:51

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Cem Goren

Hayatının yarısını siyah, yarısını da beyaz geçiren Büyük Beşiktaşlı Michael Jackson... Ruhun şad olsun!.."

Böyle pankart asmış Beşiktaş'ın dünya çapında bir marka haline gelen taraftar grubu Çarşı...

Dolmabahçe'ye "Atam izindeyiz... Hepimiz sirozdan öleceğiz..." diye yazan da Çarşı grubuydu...

Maçlarda yaptıkları cinlikleri ve espirileri saymaya kalksam sayfa yetmez...

***

Hani müthiş esprili, yaratıcı, fırlama kategorisinden, hayta çocuklar vardır mahallede...

Muzbut değildirler, mutedil değildirler, muayyen (ortalama) değildirler...

Halim selim aileler çocuklarına örnek olarak onları göstermezler...

Ve fakat haytadırlar...

Fırlamalıkta üstlerine yoktur...

Espride, yaratacı zekâda, ironide, Ali'nin külahını Veli'ye giydirmede ustadırlar...

İnek Şaban'la dalga geçerken Türkiye'yi kahkahaya boğabilen ve ağlatan, Kel Mahmut'a karşı protest takılırken insanı düşündüren yaramaz Hababam Sınıfı gibidirler...

Çarşı grubu protestliği, kural tanımazlığı, espri yeteneği, tribün zekâsı, soldan yana muhalif duruşu, ezilenden yana haykırışı ve doğru yerde doğru sloganla gerçek değerlere sahip çıkışı ve elbette müthiş şovlarıyla bana Hababam Sınıfı'nın Beşiktaşlı versiyonunu hatırlatır...

***

Herkesin kendisinden ve gençliğinden bir parça bulduğu, herkesin o gençlik ve o yırtıcı protestlik günlerine nostaljik imrenmeler duyduğu bir müthiş gruptur Çarşı...

Takım şampiyon olduğundan beri, İnönü Stadı'ndaki kutlama hariç hiçbir yerdeki kutlamalara gitmeye zamanım olmamıştı...

Geçen hafta cep telefonuma baktım ki Çarşı'nın ve tüm Beşiktaş taraftarının 1 numarası Alen arıyor...

"Hayırdır..." dedim...

"Reha abi" dedi, "14 Temmuz'da Kuruçeşme Arena'da 'Çarşı sabaha karşı'adında şampiyonluk kutlaması düzenliyoruz... Seni yanımızda görmek istiyoruz..."

Ne o günün hangi güne geldiğine baktım, ne ben o sırada, tam Temmuz'un ortasında İstanbul'da mıyım onu araştırdım, ne başka bir randevum var mı onu sordum, hiçbir şey yapmadan tek bir şey söyledim...

"Merak etme, tamamdır..."

***

Biraz gençliğimdeki haytalığımı çağrıştırdığından...

Biraz hayata, kurulu düzene ve güce karşı çıkabilen o protest tavırlarından...

Aslında sadece futbol fanları olabilecekken, siyasi ve toplumsal olaylarda muhalif durabilecek tavrı ve cesareti gösterebildiklerinden...

"Ömrünün yarısını siyah, yarısını beyaz geçirdin... En büyük Beşiktaşlı Michael Jackson..." diyebilecek bir espri yeteneğine sahip olduklarından...

"Pascal bizi diskoya götür..." , "Hepimiz Pascal'ız ve zenciyiz..." diye haykırabildiklerinden...

"Atam izindeyiz... Hepimiz sirozdan öleceğiz..." diyebilecek kadar tabularla dalga geçebildikleri ama Atatürk'ü bir o kadar sevebildikleri için...

Hrant'ın hunharca katledildiği bir ülkede, Alen gibi Ermeni kökenli bir Türk vatandaşının bütün Beşiktaş'ın taraftar lideri olacak, tek bir hareketiyle taraftarı ayağa kaldırabilecek kadar, "ırkçılık karşıtı insanlık yanlısı" bir tavır sergileyebildikleri için...

Elbette o İnönü Stadı'nın kapalı tribününde ilk gençliğimin bütün yıllarından kalan hatırı sayılır bir mazim olduğu için...

Ben Çarşı'yı çok severim...

Ruhumun iliklerinde hissederim...

***

Onlar Hababam Sınıfı gibi, herkes tarafından sevilen, haytalıklarına gıpta edilen bir protest gruptur...

Hayatının yarısını siyah, yarısını beyaz geçiren Michael Jackson'un Beşiktaşlı'lığı bir ironi olabilir...

Ama ruhunun Çarşı'da olduğu kesindir!..


***


ŞİŞHANE DEĞİL ŞEŞHANE!..

Dün yazıyı yazdım bitirirken bir deyim kullandım "Altı Kaval Üstü Şeşhane..." diye...

Biliyorum gazetede tashih yaptığını düşenen akl-ı evvel bir arkadaş çıkacak o Şeşhane'yi Şişhane'ye çevirecek...

Çünkü yalan yanlış biliniyor ve "Altı kaval üstü Şişhane" gibi yalan yanlış hiçbir anlam ifade etmeyen saçma sapan bir deyim kullanılıyor...

Deyimin yanına parantez açtım "editör'e not" diye, "Şeşhane'yi şişhane olarak değiştirmeyin... Şeşhane olarak kalsın..."

***

Sonra editörümle konuşurken, "İstersen kalsın okuyucu da görsün... Dikkat kesilsin... İstersen kaldır, sen bilirsin..."

O da ayıp olur diye kaldırmış...

Sabah gazeteyi açtım bir de ne göreyim...

"Altı kaval üstü Şişhane" yazıyor, üstelik parantez içinde yazılmış editöre not yazısı da yok...

Yani durum kısaca şöyle...

Ben "Altı kaval üstü Şeşhane" diye doğrusunu yazıyorum...

Yanına "Aman" diye bir not düşüyorum, "Şeşhane'yi Şişhane yapmayın sakın..."

Sabah kalkıyorum...

O not yazıdan çıkmış...

Şeşhane de Şişhane olmuş...

Tıpkı zaman zaman "Eski çamlar bardak oldu" lafı, "eski camlar bardak oldu" şeklinde değiştirildiği gibi...

Tıpkı "şarj" kelimesi "şarz" diye inanılmaz bir saçmalıkla seslendirildiği gibi...

Tıpkı "baabında" sözcüğü "babında" halini aldığı gibi...

***

Bu kadar traştan sonra deyimin anlamını anlatayım da bari hayırlara vesile olsun...

Şeş-hane namlusunda 6 adet yiv bulunan tüfek ve toplara denir...

Önceki zamanlarda kaval gibi içi düz bir boru biçiminde imal edilen namlular, kısaca yivin bulunmasıyla kullanılmaz olurlar...

Şaş-hane namlusunda 6 adet yiv bulunanm yeni silahlara verilen ad olmuş o dönem...

Kaval biçimindeki namlular ise tedavülden kalkmış...

Altı kaval üstü şeşhane biçiminde bir silah olmayacağını söylemek için olmayacak şeyleri anlatmada bu deyim kullanılır...

Yoksa Şişhane semtinin altından kaval geçmiyor arkadaşlar!..
altın kapılarımız kan oldu tayfun