Ana Menü

Bir Yürek Kanamasıdır Pakistan

Başlatan erdibatmaz, Şubat 16, 2009, 23:33:44

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

erdibatmaz

bir yürek kanamasıdır pakistan....

daha önce sadece başkent sokaklarında fotoğraf çekerek dolaştığım bir ülkenin, hiç bilmediğim bir şehrinde tek başımaydım. o kadar tek başımaydım ki, kendi dilimde konuşabileceğim tek bir kişinin dahi olmamasından dolayı, söylemek istediklerimi çantamda özenle sakladığım ufak bir not defterine yazıyordum. ısıtmalı bir halk otobüsünde giderken, yolda yürümekten bitap düşüp bir bankta dinlenirken, bir alışveriş merkezinde bütçeme uygun bir şeyler almaya çalışırken, bir çinli'yi kalbimde hissederken, hastanelerin acillerinde oluk oluk kan akan elime bakıp sıramı sessizce beklerken; yani her an yazıyordum. yazmazsam delirebilirdim, anlatmak istediklerim vardı ama beni anlayacak kimse yoktu. anlamak isteyenler vardı ama ikinci bir dilde ne kadar aktarabilirdim ki içimi onlara?

işte yine küçük defterime "özlemek" temalı bir şeyler çiziktirirken, yanıma geldi tariq. yere çökmüştüm, defterime içime sığdıramadıklarımı akıtmaya çalışıyordum, dersin başlamasını bekliyordum. onu yanıma bağdaş kurup oturduğunda fark ettim. başımı defterimden kaldırıp yüzüne baktığımda asla unutamayacağım bir çift ela göz gördüm. hayatımda gördüğüm en samimi gözlerdi, gülümsüyorlardı bana, ve diğerlerinin aksine, çok içten, ta derinlerden gülümsüyorlardı.

"iyi misin" demesiyle başladı dostluğumuz.

pakistanlıydı, abisi farid ile birlikte gelmişlerdi. türk olduğumu öğrenince ayrı bir sevinç doldu gözlerine tarık'ın. tarık diyorum çünkü o da öyle yazıyordu adını. "q harfini sevmiyorum, benim adım tarık." diyordu. ben de tarık diyordum ona, kendisine "tari", "tark", "tağriyk" diyen insanlardan bıkmış olacak ki, çok mutlu oluyordu ben öyle deyince. her neyse. tarık beni önce tek başıma olduğum ve ona hüzünlü gözüktüğüm için (bana öyle söylemişti) sevmişti. sonra da türk olduğum için. o andan sonra, kalabalıklar içinde yalnız hissettiğimi fark eden ve gülümseyerek elimi avucuna alan hep o oldu. bana en zavallı anlarımda "dayan" diyen tek ses oldu. hüzünlerimi "anlıyorum seni, gel bir kahve içelim iyi gelir" diyerek elinden geldiğince dağıtmaya çalışan ilk insan oydu....

zehir gibiydi tarık, inanılmaz bir algı kapasitesi vardı. abisinin de öyle. bölümdeki herkese anlamadıkları konularda yardımcı olur, kaynak gösterir, olmadı abi kardeş tuttukları eve davet eder kampa alırlardı. sınav sonuçları hep a'ydı, hocalar bile zekalarına ayrı bir saygı duyarlar, sordukları soruları bizimkileri geçiştirdikleri gibi geçiştirmez, gerekirse 2 ders işlerlerdi.

benim için apayrı bir yerleri vardı. özellikle de tarık'ın. farid biraz daha içine kapanık biriydi. ben içine kapanık, o içine kapanık olunca biraz kapalı muhabbetimiz olmuştu. ama tarık öyle değildi. hem her daim gülümseyen yüzü (ve en önemlisi gülümseyen gözleri), hem de sosyalliği ile sadece benim değil, tüm bölümün gözbebeğiydi. içerdi de. iyi içerdi. beni bir kere "senin gibi içen kadınla baş edecek tek insan benim" diye düelloya bile davet etmişti. düelloyu kaybetmiştim. o daha iyiydi. o her konuda daha iyiydi.

tek konu hariç; ülkesine olan zaafı. aşıktı ülkesine. ülkesinin onun gibilere ihtiyacı vardı ve o da bu yüzden gavur ülkelerde tam donanımlı bir zeka küpü olup ülkesini iyiye götürme peşindeydi. tarık, pakistan için çok güzel, çok mantıklı ama çok toz pembe hayaller kuruyordu....

abisi, farid, okul bitince kalmalarını, daha iyi bir yere gelene kadar ülkelerine dönmemelerini öneriyordu hep ama hayır, tarık kafasına koyduğundan vazgeçecek bir insan değildi. asla vazgeçenlerden olmamıştı. olmayacaktı.

sonra mezun olduk, araya kilometreler, çukurlar, ovalar, dağlar, tepeler girdi.

facebook, telefon numaraları, emailler gibi teknolojik nimetler imdadımıza yetişti ve hiç kopmadık tarık ve farid'le. ülkelerine dönmüşlerdi, mutluydular, işleri vardı, hayallerine ulaşmaya başlamışlardı.

bir gün bir email geldi tarık'tan, türkiye'ye gelecekti sevgilisiyle. onlara yardımcı olabilir miyim diye soruyordu. "deli misin" dedim, "sizi krallar gibi ağırlayacağım." sonra 1 haftalık program yaptım; "oraya gidelim, buraya gidelim, şurası sonraya kalsın, zaman olursa buraya da gidelim"...

her şey tamam, nereye gelecekleri, kaçta gelecekleri, nerede kalacakları, ne yapacakları...tamamen kontrolüm altında. hayatımda kendim için dahi böyle bir şey yapmamıştım. yapmazdım da. ama tarık ayrıydı. o hem benim kurtarıcım, hem dostum, hem de küçük not defterimin kanlı canlı haliydi. not defterime tek bir satır eklememiştim tarık'ı tanıdıktan sonra...

ve o gün tarık'la sevgilisi gelmedi.

tüm günü havaalanında geçirdim.
önce heyecan ve sonsuz bir mutluluk,
2 saat sonra rötar, aksaklık....
5 saat geçince kaza, felaket....
8 saat olunca korku, dehşet...

sabahın köründe girdiğim alandan zifiri karanlıkta çıktığımda sadece delirmemeye çalışıyordum. ne tarık, ne sevgilisi ne de farid telefonlarını açmıyorlardı ve ulaşabileceğim tek bir kimse daha yoktu. sadece çaresizlikten ağlayabiliyordum. tek yapabildiğim....sanki endişelerimi gözyaşı denizinde boğabilecekmişim gibi, çılgınca ağlıyordum.

mail attım tarık'a, farid'e, tarık'ın sevgilisine....

2 gün sonra farid beni aradı. tarık, buraya geleceği gün kız kardeşini okuldan almak için giderken, bombalı bir saldırı sonucu....

evet, bir yürek kanamasıdır pakistan...benden tarık'ı alan...küçük not defterime kocaman bir kan damlası damlatan...

kızların okula gitmemesi için düzenlenen bir bombalı eylemin yürek burukluğu değil, bir insanlık vahşetidir pakistan.

canım dostum, seni asla unutmayacağıma yemin ediyorum. bombalar beynimi ve kalbimi dağıtmadıkça asla unutmayacağım seni....
bitti, dağılın.

4-8-15-16-23-42 :P