Ana Menü

Mehmet Ali Birand, İstanbul ve Marmara Üniversitelerinin iletişim fakültelerinde

Başlatan freedom forever, Ocak 21, 2007, 00:31:50

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

freedom forever

 :sigara

Öğrenciler, Birand'ın gevezeliklerine pek meraklı değillerdi.

Ona o pek demokratik Avrupa Birliği'nin askeri müdahalelerini, saldırılarını sordular.

Fransa'nın Fildişi Sahili'ne asker yollamasından bu ülkenin Fransa tarafından bombalanmasından söz ettiler.

Birand, "ben öyle bir şey bilmiyorum" dedi. "Önemsiz bir ülkedir, bilmiyorum" dedi. "Öyle bir şey yok" dedi. Öğrencileri cehaletle suçladı!
Bununla kalmadı ertesi gün yazdığı köşe yazısında suçlamaya devam etti. Öğrenciler cahildi. Fransa'nın Fiji'yi bombaladığını sanıyorlardı. Oysa Fiji dünyamızın "küçücük şirin bir beldesiydi. Turizm ülkesiydi."

Müthiş!


Birand Fildişi Sahili'nde geçtiğimiz yıllarda yaşananları bilmediği gibi, ülkenin adını da yanlış hatırlıyordu. Öğrencilerin kendisine sorduğu ülkeyi Fiji olarak hatırlamıştı!

Sahi ne olacak bu iletişim öğrencilerinin cehaleti!


***

Fildişi Sahili, Batı Afrika'da 322 bin 463 kilometrekarelik bir alana yayılmış bir ülke. Küçük sayılmaz, turizm ülkesi de değil. Türkiye'deki köşe yazarlarının AB'den müzakereler için tarih alınması sürecinde çığlık çığlığa fikir yarıştırdığı bir dönemde bu ülkedeki iç savaşa Fransa müdahale etti. Müdahaleye yönelik tepkilerse, Fransız hava bombardımanıyla yanıtlandı. AB'ci köşe yazarları bunu farketmedi.


Mehmet Ali Birand'ın "Çok küçük bir ada ve turizm ülkesi" olarak bildiği Fiji'nin ise, konumuzla ilgisi yok. Turizm ülkesi olabilir, ancak "çok küçük bir ada" değil. Hadi bu kadarını cehalet olarak nitelemeyelim.


Ama, Fildişi Sahili'ni Fiji olarak algılamak/anlamak/hatırlamak için özel bir beceri gerekiyor. İşte o "beceriye" cahil cesareti diyoruz! Bu durumdaki bir köşe yazarının başkalarını "cahil" olmakla suçlamasını ise "Amerikan küstahlığı" olarak niteleyebiliriz.


***


Köşe yazarı Mehmet Ali Birand, Marmara ve İstanbul üniversitelerinin iletişim fakültelerinde düzenlediği AB konferanslarında yaşadıklarından kendi cehaletine dair çıkarması gereken dersleri çıkar(a)mamış. Bununla da yetinmiyor ve köşesinden AB karşıtı öğrencileri cahil olmakla suçluyor: "İnanılmaz bir bilgi yetersizliği yaşanıyor. Doğru olmayan haberlere, bazı köşe yazarlarında gördüğümüz ideolojik ve sloganlı yorumlara inanıp, AB projesini yerden yere vuran bu gencecik insanlara kimse sahip çıkmıyor. Yalan yanlış bilgileri ne düzelten var, ne de farklı görüşle karşılarına çıkan. Öğrencilerin çoğunluğunun kafası karışık ve sesini yükselten AB aleyhtarlarıyla itişmekten çekiniyorlar.


Çarpıcı bir örnek. Her iki üniversitede de kendilerini 'Yurtseverler', 'Ülkücüler', 'İşçi Partililer' ve 'Ulusalcılar' diye tanıtan bazı gençler, ısrarla 'Geçen yıl Fransa, sömürgesi olan Fiji adasını, bağımsızlık istediği için bombaladı ve yerle bir etti...' dediler.


Buna öylesine inanmışlar ki, böyle bir olayın gerçekleşmediğini, tümüyle yanlış olduğunu anlatamadım. 'Nasıl olur da, böylesine gaddar bir Fransa'nın bulunduğu bir AB'ye gireriz' diye tepki gösterdiler."


Nerden başlamak gerekiyor? Yanıtı zor...


İletişim fakültelerindeki cehalete örnek olarak gösterilen "Fiji vakası"nın ne kadar olabilirse düzeltilmiş hali yukarıda. Bu arada Birand'ın Marmara Üniversitesi'ndeki konferans sırasında "Fildişi Sahilleri mi? Ben Fildişi Sahilleri'nin bombalandığını ilk defa duyuyorum" dediğini, aynı konu ertesi gün İstanbul Üniversitesi'nde gündeme geldiğinde "orası küçük bir ada ve turizm ülkesi" diyerek konuyu önemsizleştirmeye çalıştığını hatırlatalım. Birand yalnızca Fildişi Sahili'nin Fransa tarafından bombalanmasını değil, varlığını dahi kabullenememektedir. Onun yerine Fiji'yi geçirince ise, zaten "bombalanma" sorunu çözülüvermiştir. Köşe yazısındaki öyküde buna eklenmesi gereken "böyle bir olayın gerçekleşmediğini, tümüyle yanlış olduğunu önyargılı, bilgisiz öğrencilere anlatamamış" olmasıdır. Tabi Fildişi Sahili'nin Fiji haline gelmesine karşın Fransa sömürgesi olarak kalması da, yine öğrencilere maledilen bir "cehalet" olmaktadır. "Yalan" ya da "sahtekarlık" kavramları durumu açıklamaya yetmemektedir.


Yurtseverler ile ülkücülerin bir torbaya dolduruluvermesi ise, elbette ki köşe yazarının keyfine kalmış bir tercih sorunudur. Buna ilişkin bir "cehalet" aranışına gerek bulunmuyor.


***


Birand, köşesindeki değerlendirmede cehaletle suçladığı iletişim fakültesi öğrencilerine yaptığına benzer şekilde, yazısında da Aydın Doğan medyası reklamı yapmayı ihmal etmiyor. Yazıda tarif edilen ve Birand'ın "Kanal D haber" ile gurur duymasına yol açan "farklılıkları", ya da gazetecilik-reklamcılık ve etik gibi başlıkları tartışmak bir başka yazının konusu.


Köşe yazarı, telaş içinde ve bu telaşı yayma gayretiyle, AB ve üniversitelerle ilgili yetkililere çağrı yapıyor: "Aman üniversitelerin AB düşmanı olmasını engelleyin."


Bu konuda samimi olduğu açık. Ancak üzücü olan, bir; bu çağrının karşılığının olmaması, iki; Birand'ın yapamadığını çağrıda bulunduğu yetkililerin yapma şansının bulunmamasıdır. Çünkü AB sözkonusu olduğunda sorun Birand'ın bilinçli ya da bilinçsiz biçimde çarpıttığı "bilmeme" sorunu değildir. Aksine daha fazla bilindikçe, AB'nin gerçekte ne olduğu daha açık görülmektedir.


Cahil cesareti ve Amerikan küstahlığı ise, bu temeldeki bir AB karşıtlığının önüne dikilemez. Dikilemeyeceğini 18-19 Aralık günlerinde Mehmet Ali Birand da görmüştür. Bunu gördüğü içindir ki, üniversitelerde kendi "halledemediği" sorunun halli için cümle devlet büyüğünü yardıma çağırmaktadır.


İletişim fakültesi öğrencilerinin soru ve saptamaları çok yalın ve nettir:
- AB'ye girildiğinde ülkenin zenginleşeceği yalandır. Bunun somut örnekleri de mevcuttur...
- AB'ye girildiğinde ülkenin egemenliği Brüksel'e devredilecektir. Bunun somut pratiği son 2 yıldır gözlenmiştir...
- AB'ye girildiğinde bölgeye ve dünyanın farklı coğrafyalarına savaş ve bomba götüren bir ortaklığın içinde bulunulacaktır. (Fildişi Sahili, Fiji'den farklı bir ülkedir ve eski Fransız sömürgesidir. Afganistan ise, Alman askerlerinin vahşetine sahne olunan bir işgal coğrafyasıdır)...
- ABD İran'a saldırmaya hazırlanmakta, demokrasi havarisi AB buna ses çıkaramamaktadır.


Sadece bir bölümüne yer verdiğimiz bu sorular, köşelerde yapıldığı gibi "kıvırtarak" üstünden atlanması mümkün olmayan sorulardır. Gerçek yanıtları vardır ve kürsüye çıkan köşe yazarı tarafından verilemeyecek yanıtlardır.


Bu yanıtları veremeyenler, köşeden cehalet suçlaması yapmadan önce biraz daha tedbirli olmalı, biraz daha "çalışıp gelmeli"dirler.


Hele ki cehaletten hiç bahsetmemelidirler.


Birand'ın köşesinde Fiji olarak hatırladığı Fildişi Sahili ile ilgili Marmara Üniversitesi'nde yaşanan tartışmanın bant çözümü:

Öğrenci: Burası üniversite, burası Brüksel değil kıvırmayın. Benim arkadaşıma hakaret etmeye hakkınız yok. Benim arkadaşıma cahil diyemezsiniz cahil sizsiniz. (alkışlar)
...
Öğrenci: Demokrasiden bahsettiniz, şunu soracağım size...
Birand: Sen soru soracaksan sor, konuşma yapacaksan çocukları toplayıp konuşma yaparsın daha sonra. ( protestolar)
Öğrenci: Küçük bir soruyla başlayacağım. Geçen sene Fransa'nın birebir sömürgesi olan ve bombaladığı ülke Fildişi Sahili miydi? Geçen sene Fransa hatırlarsanız...
Birand: Evet hatırlıyorum.
Öğrenci: Fransa hâlâ birebir sömürgesi olan tek ülkedir, Avrupa Birliği'nin de merkez ülkelerinden bir tanesidir kendisi. Geçen sene bombaladığı ülke ve bağımsızlık istediği için bombaladığı ülke Fildişi Sahilleri miydi?
Birand: Fildişi Sahilleri mi? Ben Fildişi Sahilleri'nin bombalandığını ilk defa duyuyorum.
Öğrenci: ...Cehalet budur işte.
Birand: Bana ne Fransa'nın politikasından, ben Fransa'nın politikasını bilmiyorum.
Öğrenci: Siz demokrasi olarak bize Avrupa Birliği'ni gösteriyorsanız ben de size Avrupa Birliği'nin bombalarını gösteririm.



http://www.youtube.com/watch?v=2FzJB2OOq3s
Paris'te 72 gün boyunca fabrikalar çalıştı, atölyeler üretti, fırınlar yiğit Parislilere ekmek yetiştirdi. Paris'te 72 gün boyunca ücretin, sermayenin, karın, paranın olmadığı bir dünya kuruldu.

noumAmokachi

ELİNE KOLUNA DİLİNE SAĞLIK ARKADAŞIM O ADAMI OLDUM OLASI SEVMİYORUM ZATEN DAHA DOĞRU DÜZGÜN Bİ HABER SUNAMAYAN BİR ADAMDIR KENDİSİ.KALKMIŞ YARINLARIN TÜRKİYESİNİ OLUŞTURACAK KİTLEYİ CEHALETLE SUÇLUYO BU YÜZDEN SENİ TEBRİK EDİYORUM ARKADAŞIM.GÜZEL BİR NOKTADAN YAKALAMIŞSIN BU ŞAHSIN AÇIĞINI SAYGILAR
:alkis :alkis :alkis :alkis :alkis :alkis :alkis :alkis
BEŞİKTAŞ BİR ÖLÜM KALIM MESELESİ DEĞİLDİR ÇÜNKÜ ÇOK DAHA MÜHİMDİR.

free10

BERTOLT BRECHT