Ana Menü

"Bir numaralı şampiyonluk adayım Beşiktaş"

Başlatan eRe, Kasım 26, 2008, 12:07:53

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

eRe

Sıra geldi arkadaşımız Saadet Özcan'ın, Hıncal Uluç ile yaptığı röportajın son bölümünü yayınlamaya... Röportaj dizimizin son bölümünde Hıncal Uluç, Bursaspor-Beşiktaş maçı sırasında yaşanan olayları, geçtiğimiz günlerde bir Karşıyaka taraftarının ölmesiyle sonuçlanan benzin istasyonundaki kavgayı ve Hakan Şükür ile Galatasaray yönetimi arasındaki ihtilafı değerlendiriyor. Türkiye'de yaşanan teknik direktör kıyımında en az kulüp yöneticileri kadar teknik adamlarının da payı olduğu görüşünü dile getiren Uluç, son olarak Mustafa Denizli yönetimindeki Beşiktaş'a değiniyor.   ***  RÖPORTAJIN 1. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN...  RÖPORTAJIN 2. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN...
"BURSA'DA YAŞANANLAR DEVLETİN ACZİNİN İLANIDIR"
- Bursa'da oynanan Bursaspor - Beşiktaş maçına siyah-beyazlı taraftarlar bir kez daha alınmadı. Bu düşmanlık nereye kadar devam edecek? Artık bir çözüm bulunması gerekmiyor mu?
"Bursa'da Beşiktaş taraftarının maça alınmaması Türkiye devletinin bir ayıbıdır. Bursa Valisi, Türk devletinin aczini ilan etmiştir. 'Ben İstanbul'dan Bursa'ya maçı izlemeye gelenlerin sağlığını, güvenliğini garanti edemem' demiştir. Bundan büyük bir ayıp olmaz. Yarın Sivas Valisi, Sivas-Galatasaray maçında aynı şeyi yaparsa ne olacak? Bir de şampiyonluk adayı olsa ikisi!.. Öbür gün Ankara Valisi, öbür gün başka birisi... Valiler amigo oldular. Isparta Valisi'ne 3 haftadır NTV, 90 Dakika'da açık sorular soruyoruz. Cevap veremiyor. Devletin valisi 'Verdiğin cevabı aynen burada yayınlayacağız' diye 3 haftadır üst üste sorulan soruya cevap vermez mi? Bu nasıl vali?..
Ben Mekteb-i Mülkiye'de valilik okudum. İdari Şube'de bizim okuduğumuz bütün dersler; 'Vali nasıl olunur' üzerineydi. Bize böyle bir şey okutmadılar. Bize 'Vilayetin valisi olur. Kokma, bulaşma, otur oturduğun yerde' demedi kimse. Vali orada devlet. Yumruğunu masaya vurur ve devletin orada var olduğunu herkese gösterir. Bursa Valisi 'Gelmeyin' diyor. İnanılmaz!.. Yarın ligin son maçı olsa ve iki takımdan birisi düşecek olsa ne olacak? O şehrin valisi diyor ki 'Güvenlik sağlayamam, gelmeyin.' Haydi bakalım!.. Şike başka türlü nasıl yapılır!.. Vali şikesi!.. O valinin görevi Beşiktaş ile Bursa arasındaki düşmanlığı tahrik etmek mi? Yoksa 'Spor dostluktur, kardeşliktir. Gelin sizi en iyi şekilde ağırlayacağız. Güven içerisinde olacaksınız, merak etmeyin' mi demesi gerekiyor?!."
"KARŞIYAKA'NIN HER DEPLASMANINDAN İNSANLAR TABUTLA DÖNEBİLİR!.."
- Yalnız futbol kültürümüzde de bir sorun var. Maç izlemeyi, takım tutmayı, desteklemeyi yanlış anlıyoruz galiba. Kalp krizi geçiren bir kulüp başkanı için, taraftarlar, 'Öl, geber' tezahüratı yapabiliyor. Karşıyaka'da bir basketbol maçına giderken bir taraftarı kaybedebiliyoruz.
"Tahriklere çok çabuk kapılıyoruz. Senin medyan yangına körükle gidiyor, senin idarecilerin yangına körükle gidiyor, durduk yerde düşmanlık yaratıyor. Bir zamanlar Bursa-Kocaeli kanlı bıçaklıydı. Ben bildim bileli Karşıyaka seyircisinin bir bölümü, gittiği her deplasmanda beladır. Nereden biliyorum. Çünkü benim iki tane yeğenim bundan 20 sene evvel bunların içindeydi. Ağabeyimin iki oğlu, Karşıyaka'nın en belalı deplasman grubunun içindeydi ve zavallı yengem çocuklar eve dönene kadar uyku uyuyamazdı. Dualar eder, adaklar adardı. Öyleydi Karşıyaka seyircisi. İşte Banvit'e basketbol maçına giderken bir kişi ölmüş. Benzin istasyonunda olay. Karşıyaka seyircisi oldum olası böyle. Bu İzmir'de bir yönetici yok mu? Devletin ya da kulübün bir görevlisi yok mu? Bunlar gencecik insanlar, o yaştaki bir insanın tahrike kapılmasından, macera peşinde koşmasından daha kolay bir şey yok. 'Hadi maça gidiyoruz, Bandırma'ya, doluşun otobüslere!'.. Tamam. Doluşun ve gidin. Ama pikniğe gider gibi gidin. Eğlenin ve dönün. Hayır öyle değil. Gir benzinciye etrafı dağıt. Adam da çekmiş pompalı tüfeği. Başbakan'dan da izin var tabi, 'Vatandaşım kendini korur' diye. İşte korumuş pompalı tüfekle: 1 ölü, 3 yaralı!.. Şimdi neresi düzgün devenin de ben boynunu konuşayım, hörgücünü konuşayım. Tuttuğun her şey, baktığın her şey elinde kalıyor. Benim tavsiyem; Karşıyakalı annelere, babalara... Çocuklarını göndermesinler arkadaş!.. Karşıyaka'nın her deplasmanından insanlar tabutla dönebilir."
"BEŞİKTAŞ İYİ OYNUYOR AMA KAZANAMIYOR"
- Mustafa Denizli, Beşiktaş'ın başında 5 maçta 7 puan kaybederek, 6 maçta 4 puan yitiren Ertuğrul Sağlam'ı geride bıraktı. Bu biraz endişe yarattı. Büyük ümitlerle göreve getirilen Denizli, Sağlam'ı aratır mı?
"Orada ilginç bir durum var. Fenerbahçe ve Trabzon hiçbir şey oynamadan kazanıyorlar, Beşiktaş çok iyi oynadığı halde kazanamıyor. Mustafa Denizli'nin eski Mustafa Denizli'ye göre biraz daha fazla savunmayı öne aldığını görüyorum. Benim bildiğim Mustafa Denizli maç 0-0 ise Bobo'yu sokarken, Nobre'yi çıkarmaz."
- Nobre de çok net pozisyonları atamadı ama!..
"Gol kaçırıyordu. 'Kaçırıyordu' demek gol pozisyonunun içindeki adam o demek. Gol kaçırana kızıyoruz tamam, herkes kızar ama bir de düşündüğün zaman bir adım gerisini, o adam pozisyonun içinde. Onun yerine giren ya pozisyona da giremiyorsa! Benim Beşiktaş'la ilgili fazla bir endişem yok. Hala bir numaralı şampiyon adayım."
- Galatasaray yönetiminin Hakan Şükür konusunda edindiği tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Hakan Şükür'e ve ayrıca Hasan Şaş'a yapılan vefasızlık değil. İkisi de takımda lider pozisyonunda adamlardı. Nasıl liderler olduklarını gösterdiler. Galatasaray iki kez antrenör perişanlığı yaşarken şampiyon oldular. İkisinde de Hasan Şaş ve Hakan Şükür takımı topladı. Adnan Sezgin ve Adnan Polat, Hasan ve Hakan'ın nasıl oyuncu lideri olduğunu gördüler. 'Bunların ikisi bir arada olduğunda biz bu takımın lideri olamayız' dediler. Hakan'ı temizlediler. Hasan Şaş'ın da oynamaması için gerekli tembihler yapıldı. Şaş, mecbur kalınmadıkça oynatılmayan bir adam haline getirildi. Ve Galatasaray'da bugün lider yok. Bu kadar basit olay."
"FENER'İN PARASINI DAĞITAN ADAM BUGÜN G.SARAY'IN LİDERİ"
- Galatasaray'ın gerçek patronunun kim olduğunu da buradan çözebilir miyiz?
"Adnan Sezgin... Çünkü, Adnan Polat ona mahkum. Aynen öyle. Aziz Yıldırım'ın İstanbulspor'a 'Galatasaray'ı yenin' diye gönderdiği teşvik primlerini dağıttığının belgeleri TMSF dosyalarında duruyor. Kemal Belgin bunu defalarca yazdı. Belgeleri de yayınladı. Aykut Kocaman itiraf etti, futbolcular açıkladılar. Fener'in parasını Galatasaray'ı yenin diye İstanbulspor'a dağıtan adam, bugün Galatasaray'ın lideri. O futbolcu ona inanır mı?"
"KOVULAN HOCANIN YERİNE GELEN FUTBOL TÜCCARIDIR"
- Ligde 11. hafta geride kaldı ama tam 9 takım hocasını değiştirdi. Hoca değişimi ve takımların aynı hoca etrafında dönmesiyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
"Bu konuda sadece kulüpleri yargılamak hatadır. İşler kötü gittiği zaman dünyanın her yerinde antrenör kafası kesilir. Çünkü en kolay yoldur. Sezonun beşinci, onuncu haftasında takımı değiştiremezsin. Transfer hakkın da yok zaten. Yönetimi zaten değiştiremezsin, motivasyon için bir değişiklik lazımsa, neyi değiştireceksin? Serbest olan antrenör, onu değiştirirsin. Yani Antalya'ya sihirli değnek mi değdirdi Mehmet Özdilek! Hayır. Mehmet geldiğinden bu yana mağlubiyeti yok Antalya'nın.
Jarabinsky ile her maçı kaybediyorlardı ama her maçta da iyi oynuyorlardı. Her maçı son dakikalarda kaybediyordu. 85'ten sonrasını sil Antalyaspor'un, başa güreşir, ilk 5'in içinde olur. Bu kadar talihsiz bir hoca ve gitti. Ne getirdi Mehmet.. Mehmet'in ne getirdiğini ancak 8-10 hafta sonra anlarız. Bir hafta sonra anlıyorsan bu sadece psikolojiktir. İşte o psikolojik değişiklikle Antalya maç kaybetmemeye başladı. Bu normal bir şey. Normal olmayan şey aslında şu: Türkiye'de birtakım adamlar, tüccar antrenör. Dikkat et Türkiye'de hiçbir takımla anlaşmıyorlar, kendilerine yapılan bütün teklifleri es geçiyorlar. Çünkü biliyorlar ki ligin 5. haftasından itibaren 'kurtarıcı hoca' diye aranacaklar. 'Kurtarıcı hoca' diye aranmanın büyük bir getirisi var. Geliyorsun göreve 5. haftasında antrenörlük değişikliği duymuş bir takımdasın. Yani bir enkazdasın. 'Ben enkaz devraldım' demene gerek yok. Senin enkaz devraldığını biliyor herkes zaten. O zaman sorumluluğun da yok. Hiçbir beklenti, hiçbir verilmiş sözün de yok. 'Ben bu takımı kurtarmaya geldim. Ya kurtarırım, ya kurtarmam ama paranızı alırım.'
Bu o kadar karlı bir şey ki!.. 'Efendim bu takımın transferini ben yapmadın, bu takımı ben almadım!' Bahane hazır. Çünkü sene başında gelsen 5. haftada adama sorarlar; 'Hıncal'ı sen aldın, arkadaş. Bak oynamıyor takım.' Hayır. 5. haftada geldiğinde sana bir şey soran yok. 'Onların yaptığı enkaz takımını ben şimdi kurtarmaya uğraşıyorum' diyorsun. Hiçbir sorumluluğu olmadan para kazanmanın yolu bu. Ve bazı hocalarımız bunu adet haline getirdiler. Federasyonun bunun önlemini alması lazım. Ben Federasyon Başkanı olsam birtakım hocaların, hocalık yapmasını yasaklarım. Arka arkaya 5 sene, 6 sene, 7 sene hep aynı kişiler. Kovulan birinin yerine gelen hoca, benim için makbul hoca değildir. Çirkin bir futbol tüccarıdır.
"ANTRENÖRLÜK ÇİRKİNLEŞTİ TÜRKİYE'DE"
Samet Aybaba gidiyor önce Gençlerbirliği ile anlaşıyor, sonra Bursa'dan istifa ediyor. Sen de zannediyorsun ki 'Bursa, Samet'i kovdu.' Hayır, öyle bir şey yok. Esas yanlış kulüplerde değil, esas olan çirkin antrenörlükte. Antrenörlük çirkinleşti Türkiye'de. Ben ne dedim?.. 'Benim bildiğim Mustafa Denizli bu aşamada görev kabul etmez' dedim. O bile görevi kabul etti. Çünkü deve o hale geldi. Ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin!..
- Mustafa Denizli heyecan mı istedi acaba?.. Neden girdi bu işe?..
"Efendim Mustafa Denizli, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ı şampiyon yapan ilk ve tek Türk antrenörü olma hevesinin kurbanı oldu!.."

- İnsani bir şey!...
"Liglere bir baktı, Beşiktaş'a bir baktı. 'Ben bu takımı şampiyon yaparım' dedi."
***
  Sohbet öyle tatlı ki, 1 saati geride bıraktığımızı farkediyorum. 
Esasında konuşmanın ortalarında Yasemin Hanım'ın Hıncal Uluç'a bir randevusunu hatırlatması üzerine saat sınırını zorladığımı anlamıştım.
Lakin, o hatırlatmanın üzerinden bayağı zaman geçti ve biz hâlâ konuşuyoruz.
Kendine has bir kişilikle böylesine bir sohbet hayli keyifliydi.
90 Dakika'dan önce futbol konuşmak da renkli oldu sahiden!..
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama bir Hıncal Uluç'tur karşınızdaki...
Kimi zaman yükselen, kimi zaman gayet sakin ses tonuyla hitap eder size.
Kimi zaman da bir martı sürüsünün seslerini hatırlatan kahkahaları kalır kulaklarınızda.
Ama ortak bir nokta vardır ki, sevseniz de sevmezesiniz de hakikaten herkesin cesaret edemeyeceği sözlerin söyleyen bir Hıncal'dır O...
Hatırlıyorum da, siyah beyaz bir ekranda yıllaarr önce TRT ekranında izlediğimde, 'Benim hakemim cebine koyacağın bu harcırahla görev yerine nasıl gider' diye federasyona veryansın eden Hıncal Uluç ile biraz önce yukarıda okuduğunuz sözleri sarf eden Hıncal Uluç arasında hiç fark yok.
Kendi deyimiyle hâlâ 'Pervasız'...
Ama bakın kalemi ve söyledikleriyle hâlâ bir Hıncal Uluç var...  Röportaj: Saadet ÖZCAN

alıntıdır....
www.erdemeksi.com
www.facebook.com/erdemeksifotografcekimleri
www.instagram.com/erdem_eksi
www.istockphot[edit]om/erdemeksi

[KralKartal]

Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

+18 !

bu adam dediyse kesin şampiyon oLamayız.. ağzına biLe aLmaman gerekiyor Beşiktaş ismini,yakışmıyor..

BerkAy1903

19o3

ilhan mansız_melis

28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.

eren06