Ana Menü

Yusuf Hayaloğlu

Başlatan CHEm !, Aralık 15, 2007, 16:29:55

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

CHEm !

HEM ŞAİR, HEM RESSAM, HEM DE MÜZİK ADAMIYDI AMA YILLARCA BEKLEDİ. EMEĞİNİN GERÇEK KARŞILIĞINI BULMASI İÇİN BEKLEDİ. BU BEDEL YÜKSEKTİ. ÇÜNKÜ BİR ŞEYİN DEĞERİ BEDELİYLE MENKULDÜ. VE O FİYAT VERİLDİ. SADECE DOKUZ ŞİİR İÇİN TAM 125 BİN DOLAR ALDI, KASETE OKUDU. ŞİMDİ KİTAP YOLDA..

Yusuf Hayaloğlu'ndan bahsediyoruz. Onlarca sanatçının okuduğu 'Dağlarda kar olsaydım' yada İbrahim Tatlıses'in meşhur 'Nankör kedi' gibi türkülerinin yaratıcısı.. Veya 'Yorgun Demokrat'ın, 'Nazlıcan ve Bedirhan'ın, 'Hani benim gençliğim'in, 'Bir acayip adam'ın ve yüzlercesinin şairi... Ezilenleri, altta kalanları, tutunamayanları bir baltaya sap olamayanları yazıyor.



AH ULAN RIZA

Neden halâ gelmedi, yoksa

Saati mi şaşırdı bu hıyar?

Gerçi hiç saati olmadı ama

En azından birine sorar.


Cebimde bir lira desen yok,

Madara olduk meyhaneye!

Ah eşşek kafam benim,

Nasıl da güvendim bu hergeleye!


Gelse, balığa çıkacaktık,

Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.

Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp

Enteresan hayâllere dalacaktık.


Bu sandalı geçen hafta denk getirip

Çalıntıdan düşürdük.

Arkadaşlar ısrar etti,

Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.


Saat sekizde gelecekti,

Bana birkaç milyon borç verecekti.

Yoksa o nemrut karısı kaçtı da

Onun peşinden mi gitti?


Eğer öyleyse yandık,

Gudubet gene yaptı yapacağını!

Geçen sene de merdivenden itip

Kırmıştı Rıza'nın bacağını.


Abi, kadında boy şu kadar;

Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!

Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,

Ya horlarken Rıza'yı boğacak!


Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,

Ben olsam, vallahi baş edemem! ..

Hele beş tane velet var ki boy-boy,

Allah'tan düşmanıma dilemem!


Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,

Herkesin suyuna gider.

Yoksa, kalıba vursan hani,

Tek başına on tane adam eder!


Bir keresinde, hiç unutmam

Üç-beş zibidi haraca dadandı;

Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi

Herifleri hastaneye kadar kovaladı!


Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,

Aynı kafadaydık.

Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,

Biz, başka havadaydık.


Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,

Aynı takımı tutardık.

Fener'in her maçına iddialaşıp

Millete az mı yemek ısmarladık! ..


Bir tek askerde ayrıldık,

Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.

Döner dönmez evlendirdiler,

En büyük salaklığı da bu oldu! ..


Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.

Hep tek tabanca gezdim.

Benim beğendiğimi anam istemedi,

Onun gösterdiğini ben sevmedim.


Neyse, bunlar derin mevzu...

Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.

Ufaktan yol alayım

Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..


Gittim, vurup kafayı yattım;

Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.

Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp

Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..


Vay be Rıza! ..

Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!

Dün, boşuna günahını almışım,

Ne olur, kızma bu kardeşine!


Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler

Ne kolay söylediler!

Sanki dev bir taş ocağını

Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!


Ah dostum... o kocaman gövdene

O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?

O zalim tabutun tahtalarını

Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?


Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,

Yani bir daha olmayacak mısın?

Yani bir daha borç vermeyecek,

Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?


Peki, beni kim kızdıracak,

Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?

Peki, beni bu köhne dünyada

Senin anladığın kadar kim anlayacak?


Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,

Ne acayip şeyler yapacaktık...

Totoyu bulunca dükkân açacak,

Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.


Talih yüzümüze gülecekti be! ..

Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.

Hafta sonu iki yavru kapıp

Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!


Ah ulan Rıza... bu mahallenin,

Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?

Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,

Benim en kıral arkadaşımdın! ..


Ah ulan Rıza... ben şimdi,

Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?

Senden ayrılacağımı sanma,

Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..







BİZ ÜÇ KİŞİYDİK

Biz üç kişiydik;

Bedirhan, Nazlıcan ve ben

Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...

Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,

Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...


El tetikte kulak kirişte

Ve sırtımız toprağa emanet...

Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi,

Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.

Deniz çok uzaktaydı

Ve dokunuyordu yalnızlık.

Gece uçurum boylarında,

Uzak çakal sesleri

Yüzümüze, ekmeğimize,

Türkümüze çarpar geçerdi.


Göğsüne kekik süredi Nazlıcan,

Tüterdi buram buram.

Gizlice ona bakardık,

Yüreğimiz göçerdi...


Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı,

Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.

Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,

Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...


Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı,

Nazlıcan saçları fırtınayla taralı,

Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine,

Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...


Nazlıcan serin yayla çiçeği

Nazlıcan deli dolu heyecan

Göğsümde bir sevda kelebeği

Nazlıcan ah Nazlıcan...


Artık yenilmiş ordular kadar

Eziktik, sahipsizdik

Geçip gittik, parka ve yürek paramparça,

Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,

Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...


Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...

Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları,

Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca,

Titredi ve iki yana düştü kolları....

Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını

Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi

Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine

Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...


Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,

Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı

Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah

O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...


Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası,

Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası

Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana,

Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...


Bedirhan mor dağların kaçağı

Bedirhan mavi gözleri şahan

Zulamda suskun gece bıçağı

Bedirhan ah Bedirhan...


Biz üç kişiydik

Üç intihar çiçeği

Bedirhan, Nazlıcan ve ben

Suphi...







YÜREĞİM KANIYOR

Sakin göllerin kuğusuyduk

Salınarak suyun yatağında

Yarılan ekmeğin buğusuyduk

Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor

Olmasaydı sonumuz böyle...

İkimiz birer yolcuyduk

Aynı ormanda kaybolmuş

Aynı çıtırtıya ürperen iki serçe

Hep aynı yerde karşılaşırdık

Tesadüf bu

Dedim ya!

Hiç yoktan susturuldu şarkımız

Göğsüm daralıyor

Yüreğim kanıyor

Bitmeseydi bizim öykümüz böyle

Olmasaydı sonumuz böyle

Dağlarda çoban ateşiydik

Dolanarak suyun yanağından

Ceylanın pınara inişiydik

Olmasaydı sonumuz böyle...
Allah kitap Beşiktaş

SATUKBLADE

nalan şiiri

benim gözümde kendini bitirmiştir.
edebi tarz olarak görmüyorum

CHEm !

edebi tarz değil zaten bir yaşam biçimi.
edebi tarz olması için üstünden yıllar geçmesi lazım.
Allah kitap Beşiktaş

SATUKBLADE

neden edebi tarz için dediğin gibi illa üzerinden uzun yıllar geçmesi mi lazım

bedirhan gökçe yaşıyor
anne ve uyan baba şiirleri ile edebi tarzını ortaya koymuştur  :ok

CHEm !

ne bedirhan gökçe ne yusuf hayaloğlu ikisi de gözümde edebiyatçı değildir.edebiyatçı olmak 3-5 şiirle gündemde olmak değildir,radyoda yayın yapmak değildir.
edebiyatçılık hayatın kendisidir.ondan başka hiçbirşeyle uğraşmamak demektir,hayatını ona adamak demektir.edebi tarz da böyle ortaya konulur,böyle özgün olunur.

misal ahmet haşim(ki ben kendisini fazla sevmem) fransız edebiyatını örnek almıştır.orhan veli ve onun yandaşları yeni bir biçim getirerek edebi tarz yaratmıştır

demek istediğim edebi tarzı 3-5 şiirle yakalayamazsınız.hayatınızı adamak gerekir.
Allah kitap Beşiktaş

SATUKBLADE

ya belkide ben yanlış bi ifade kullandım

şairliklerinde ki tarz diyeyim o zaman ;)

+ dediğinde haklısın

CHEm !

şimdi oldu yazım tarzı da olur :)
Allah kitap Beşiktaş

freedom forever

Cem sana katılmıyorum , Ah ulan Rıza şiiri yeter.
Paris'te 72 gün boyunca fabrikalar çalıştı, atölyeler üretti, fırınlar yiğit Parislilere ekmek yetiştirdi. Paris'te 72 gün boyunca ücretin, sermayenin, karın, paranın olmadığı bir dünya kuruldu.

keskinli

güzel siirleri var,siirlerini sarki yapipta söyleyenler dolayisiyla sevilmiyor
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

carlito1903

Ahmet Kaya nın söylediği şarkıların yarısından fazlasının söz yazarı Yusuf Hayaloğlu'dur...
Daha çok şiir olarak okurken değil,şarkı olarak dinlerken beğenirim şiirlerini...