Ana Menü

Yedi Tepe -Gece Gündüz- İstanbul

Başlatan Simurg, Kasım 16, 2007, 18:37:43

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Simurg

Yedi Tepe -Gece Gündüz- İstanbul

I

Şimdi buradan atlar giderim boydan boya İstiklal
Atar giderim gerdanına kollarımı
Sel'ine yürür, içime girer yalnızlığın bakışsız çığlığı
Ben yürürüm, kimse görmez kendini ayaklarımın ucunda
Bir dilencinin sonsuz gözlerinde 'Merhaba'lar, 'İyi akşamlar'
takılırım cevherine sultanlığın- nereden baksam Yıldız'dır
gözlerimin kamaştığı
artık gülcüler mi gelir Kızkulesi'ne, güllabiciler mi
artık bu şehir kısaltır mı uykularımı, ve durmadan
çekerim içime kubbelerin sessizliğini, temize çekilmiş mahyalarda
bir martı simit bekler, ben alıp yerim; kıskanç, habis
bin martı peşime düşer...


Gökyüzü rengini solumuş
kanatların
yağarken görüntüsü kar, yağarken görüntüsü beyaz
gerginliği ucundan ilerler bulutlara ve vapurlar Sirkeci'ye
herkes bilir tramvay yolunun dilinde dünün kırmızı şarkısı
Beyazıt bir eski zaman, süt dişi beyaz oruçlarında günlerin
Ayasofya'dan bir kuş Sultanahmet'e...
Üç turistin sırtını sıvazlamaktadır bakarak yeryüzüne


Kızların sevgilisi,Gri batısı düşlerin
Kimse korkuyu bırakmaz Galata Efendiye
Her şey dizinde bitiyor çünkü o çingenenin.
Deniz dizinde bitiyor ve İstiklal
Beş gül dizinde bitiyor ve İstiklal
Eminönü'nden vapur kalktığı gibi dizinde bitiyor...
Ve İstiklal


Biz sana çok alıştık, tam beş kişiydik trafikte sıkışmış
Birimiz ikinciden içeri ateş bırakıyordu
Kuyruklarda bekletilmiş bir zamanda
Düşlerden denizin mavisi- eski bir nisan
Ve suların en bahtsızı Boğaz'dan kaçan
Bir adamın otuz iki dişiyle güldüğü- en kalabalık
Üçüncüsü tutup ortaya atıyordu bütün caddeleri
Abide-i Hürriyet, Bab-ı Ali ve Eski Meşrutiyet
Bahariyeli bir çalgıcının parmaklarıyla gösterdiği
Dördüncü ateşe veriyordu Sokaklarını yaşanmamışlığın
Yani ki yaşamasak da buradayız diyen anaların
Dudullu'da kara emzirilmiş çocukları
Alemdağ'ın bir sokağında
uzaktan bir maviyi büyüttükleri resimlerde
Toplamışlardı Düşlerinden bir denizi,
Ve sahici bir küskünlükte
nerdeyse bütün Ümraniye ağlıyordu,
denizin uzaklığı kadar ağlıyordu


Nerede yazmıştı tam bilmiyorum
hangi gazetede, tam bilmiyorum
Bir kadının Fatih'teki duasını alır gibi
Bir adamın Eyüp'teki namazında
Beşincisi tepelerde cambaz
alıp hepimizi tek tek alıştırdığı bir İstanbul


Ey ki senin
Bir yanında minareler bir yanında sarhoşluklar
Trafikte sıkışmış bir gül'ü gördüğümüz
Çok gördük kendimizi, seni çok gördük
ey ki sana -uzun zamanların ustası-
alışık selamlar gönderdik Bağlarbaşı'ndan
Sen ki dağınık bakışlarında rüzgar
biliyorum böylesi esrik
merhaba ve iyi martılar...


Daha dün güzel gördüm, ortada fokur fokur
Üsküdarlı bir güneş dans ediyordu Zeytinburnu'nda
Gözümle gördüm dans ediyordu,
hayal meyal çizilmiş bir tuvalin
göğsündeki utangaç kızıl
Tam dört karanfil etrafında Çınaraltı'nın
Alıp şehrayin kuruyordu beynimdeki lâl
Tam dört kez gördüm dans ediyordu

II

Özleyen bir bakıştayım her mevsim
dünyanın en uzak ucundan fısıldıyorum
Allah'ım ne güzeldi İstanbul
bir başka sayfasına uzanıp bir daha görmek istediğim
sayısız yakamozları gecedeki boğazın
sayısız ve binlerce defa kamaştıran gözlerimi
bir balıkçı teknesinin yüz kez öptüğü
masmavi, simsiyah
yakasını açmış; bakımlı, alagöz İstanbul'um
seni bir çınarın altından seyreden güvercinlerle
saatler çabucak akar tik-taksız bir zamanda
biliyorsun böylesi hoş
ve deniz her mevsim sevinçten lâl
her mevsim bambaşka
en başka
çok başka...
Tanrım yitmesin...


Mehmet Şah Erincik

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..