Ana Menü

Ali Ece ile Soru Cevap (yeni)

Başlatan CR7, Ocak 23, 2013, 21:19:45

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

CR7





1)"TRT Spor'da hafta içi hergün Mustafa Doğan ve Yusuf Kenan Çalık ile program yapan, Akşam gazetesi köşe yazarı, eski Lig Tv radyocusu ve FourFourTwo dergisi editörü olmakla birlikte çeşitli t-shirt tasarımları yapan Ali Ece..." şeklinde tanımladım sizi fakat  Ali Ece kimdir bir de sizden dinlemek isteriz. (CR7)
İki elektro gitarım var, en yenisi 1972 model. Bir bas gitar, bir org, bir saz-bağlamam, bir de 12 telli akustik gitarım var. Evim, arabam yok ama bir scooter motorum var. Bir de hanımla binlerce kitabımız var, çoğu baba-dededen kalma! Benim için servet bunlar, tüm bunlarla Türkiye, Orta Doğu ve Balkanlar’ın en zengin adamıyım kendimce!
Bana siz demeniz bile garip geliyor, ben mahalle çocuğuyum doğma büyüme. Ece Ayhan, Cemal Süreya, Dostoyevski okur Rolling Stones, Beatles, Stone Roses dinlerim ama kimseye tepeden bakmam. Herhangi birine tepeden bakana da Cantona tekmesi inşallah! Askere hemen gitmeyeyim diye master, doktora falan yaptım ama hayatta en önemli, değerli şeyleri Bingöl’de askerken öğrendim.
Allah’ın her günü rahmetli dedem ve babaannemi çok özlerim, dünyadaki insanların 10’da 1’i onlar kadar temiz ve güzel insanlar olsaydı yeryüzü çoktan cennet olmuştu zaten. Mesleğimle ilgili tek söyleyeceğim ise radyo ve televizyona çıkmaya hiç meraklı değilim, bir ayda aldığım paranın yarısını verseler ve “Bir daha televizyona çıkma” deseler amenna, başımın üstü hemen kabul ederim. Ama çıkınca da kalıcı olayım diye inanmadığım şeyleri söylemem. Gerçekten çok param olsa hiç düşünmeden Beşiktaş’a veririm ama benim bir yılda kazandığım parayı hiç yemeyip içmeyip biriktirsem hesapladım ancak 145 yıl sonra Yıldırım Demirören’e olan borcu ödeyebiliyorum! Bence asıl borçlu olan Beşiktaş değil kendisi! Ama dünya ne kadar adaletli ki?
2)Futbola derin bir tutkuyla bağlısın abi, nereden geliyor bu tutku?(Saldır Beşiktaş)
Futbol kitlelerin afyonudur doğru ama işte afyondan ilaç yapılır ve o ilaç her acıya rağmen hayatta kalmamızı sağlar. Kendimi bildim bilelim futbola tutkuyla bağlıyım. Beni kısmen büyüten rahmetli dedem de çok bağlıydı. Maç olmayınca Cruyff, George Best gibi efsanelerin VHS video kasetlerini bana izletir, ben sordukça masal gibi anlatırdı. Zaten küçükken kekeme olduğum için benle en çok dedem konuşur, hiç sıkılmazdı. Beşiktaşlılığı da önce dedemden sonra da Süleyman Seba’dan öğrendim.
Halen mahallede küçük çocukları maç yaparken görünce içim gidiyor, “Vay adiler bensiz maç yapıyorlar” diye kendi kendime üzülüyorum. Son zamanlarda daha çok evde futbol oynuyorum, kardeşimle küçüklüğümüzden beri antrede maç yaparız. Yatak odası kapısı bir kale olur, salon kapısı diğer kale. Bir ara hanımla da oynuyorduk ama bu röportajı yaptığımız günlerde kendisi 9 aylık hamile olduğu için onunla oynayamıyoruz. Tabii 30’lu yaşlarımın ortasına geldim artık o yüzden halı sahalar, okul bahçeleri ve evdeki naçizane “faal futbolcu”luk kariyerime son verip tamamen sanal teknik direktörlüğe dönüş yapma aşamasındayım. Doğum günümde Football Manager ve Championship Manager CD’leri aldığım en güzel hediyeler olurJ
3)Futbolun gün geçtikçe ekonomisi büyüyor ama buna rağmen seyir zevkinin azaldığı söyleniyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz. Eğer katılıyorsanız bunun sebebi sizce nelerdir (NoPasaran)
Çok doğru bir tespit. % 100 katılıyorum. Futbol yaşadığımız hayatın metaforudur. Hayatımızda ne olursa futbol sahasına yansır. 80’lerde öyle vahşi ve çirkin bir neo-liberalizm dönemi yaşandı ki bunun futbol sahalarına yansımaması imkânsızdı. İçinde bulunduğumuz dönem ise artık “endüstriyel futbol” değil “aşırı endüstriyel futbol” dönemi. Bu aralar futbol hiç de 1974 Dünya Kupası ya da 1982 Dünya Kupası’ndaki kadar güzel değil, futbolcular aşırı fiziksel yüklemeler sonucu “Gladyatör”leştiriliyor. Teknik fazla arka plana itiliyor.
Daha da kötüsü kaynağı belirsiz paralarıyla kulüpleri satın alanlar futbolu iyice çirkinleştiriyor. Yine de Almanya Bundesliga gibi bu aşırı endüstriyelleşme karşısında zamanında önlemini alanlar güzel futbolu bir nebze ayakta tutuyorlar. Roman Abramovich gelip Borussia Monchengladbach’ı satın almak istese asla alamaz çünkü Almanya’daki futbol kanunlarına göre dışarından gelen sermaye kulübün hisselerinin sadece % 49’unu satın almaya yetiyor. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın kalanında da bu uygulama devreye girerse bu aşırı endüstriyel dönemi daha az hasarla kapatabiliriz. Dilerim öyle olur. 
4)Beşiktaş sevgini bilmeyen yoktur sanıyorum, ama Beşiktaşlı olmayan bir çok taraftarın da sevdiği birisin bunu neye bağlıyorsun ?(Simurg)
Ben Beşiktaşlılığı rahmetli dedem ve Allah uzun ömür versin Süleyman Seba’dan öğrendim. Türkiye’de ilk gittiğim maçlar, rakip taraftarların yan yana oturup izlediği maçlardı. Süleyman Seba benim için Beşiktaş’tır, sporun ete kemiğe insan ruhuna bürünmüş halidir! Süleyman başkan için rakibe saygı esastır. Zaten bence sadece bir takımı tutuyor diye o takımın yöneticilerinin yanlışlarını körü körüne savunanlar, en büyük kötülüğü o sevdiklerini iddia ettikleri takıma yapıyorlar.
Beni sevenler meselesine bağlamam gerekirse: Ben olduğum gibi davranıyorum, seven sever; sevmeyen sevsin diye başka türlü davranamam. O karakterde birisi olsaydım zaten Dışişleri Bakanlığı sınavını kazanmıştım, oraya giderdim! Sevmeyenler ya da eleştirenler zerre kadar umurumda olmuyor zaten. Ben yıllarca okula işe minibüsle gittim, o minibüslerin arkasında yazdığı gibi “Duanla yaşamıyorum ki bedduanla öleyim!”
Diğer yandan hayatta olduğu gibi onun yeşil sahaya yansıması futbolda da çok kültürlülüğü, bir arada yaşamı savunuyorum, seviyorum. Eşim hasta Galatasaraylı, güzel sarı saçlarına bakmayın, Senem Ece bildiğin Abdurrahim Albayrak’ın kadın şubesi, ona bazen “Abdurrahime” diye hitap ettiğim bile oluyor! En yakın arkadaşım Kerem Tansever ise ben ne kadar Beşiktaşlıysam o da o kadar Fenerbahçeli, o son maçta şampiyonlukları kaçırdıklarında anında kendisiyle empati kurdum, yanına gittim. Zaten bizim mahalle Kadıköy’de, master-yüksek lisans eğitimiyle beraber 8 yıl da Galatasaray Üniversitesi’nde okudum, futbol takımında oynadım. Bir diğer çok yakın arkadaşım Şenol Güneş’in damadı. Hiçbiri olmasa da ben “Süleyman Seba Beşiktaşlısı”yım, bizi adil ve bizden iyi oynayarak yenen herkesi tebrik ederim sadece. Zaten Beşiktaş’ı bir maçı kazanmaktan çok daha fazla seviyorum. Fevzi’nin Halilagiç’in geri pasını ayağının altından kaçırdığı an, kendimi en az Barcelona’yı 3-0 yendiğimiz ya da Pancu’nun kaleye geçip Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yendiğimiz maç kadar Beşiktaşlı hissettim. Ben isterim ki Beşiktaş ezeli rakiplerini en güçlü oldukları kadrolarla yensin, Alex’li ya da Rıdvan-Aykut’lu Fenerbahçe’yi, Prekazi’li ya da Hagi’li Galatasaray’ı yenmeyi Yaşar-Lukovcan’lı Fenerbahçe ya da Hayrettin’li Galatasaray’a yenmeyi tercih ederim hem de bin kere! Ayrıca Avrupa kupası maçlarında hangi Türk takımı mücadele ediyorsa o takımımızı desteklerim. Feyyaz’dan sonra en sevdiğim forvet olan Robbie Fowler’a Galatasaray’a gol attı diye kızmışlığım var hatta. Benim için Galatasaray, Ergün Gürsoy ya da Mehmet Ağar değil Metin Oktay’dır, Prekazi’dir. Fenerbahçe de kesinlikle Aziz Yıldırım değil, Fenerbahçe Lefter baba, Halit Deringör ve Alex. Trabzonspor zaten Şenol Güneş. Liverpool bize rekor fark attı diye kızanları anlayabiliyorum ama o tarihi farkı yiyen “PAF takımla çıkarız” blöfünü sıkıp lafını yutanlardır, Beşiktaş değil! Ben sadece Gordon Milne gibi bir efsane Liverpool’da yetiştiği için sonra da gelip Beşiktaş’a en güzel yıllarını yaşattığı için Liverpool’a müteşekkirim. Ayrıca biz de Şeref Bey’de adamları yendik kardeşim, biz de 3 puan aldık, onlar da! Bazı rakip taraftarlar sanki onların takımı o farkı atmış gibi geriniyorlar ya kendilerine katılıyorum ama gülmekten katılıyorum! Onlar da benim gibi zor bir yerde askerlik yapsınlar Barcelona, İBB ile bile oynasa sırf Türk diye İBB’yi tutarlar! 
5)İnönü'ye gidip maç izliyor musunuz ? (ilhan mansız_melis)
1983’ten beri. İlk gittiğim maçı asla unutmam, unutamam. Beşiktaş – Fenerbahçe maçıydı. Mahalleden komşularla gitmiştik minibüsle. Minibüsün sahibi bizim apartmanın karşısında dükkânı olan bakkal amcaydı ve benim dedem ne kadar Beşiktaşlıysa o da o kadar Fenerbahçeliydi. Ama minibüsün penceresinden onun oğulları Fenerbahçe bayrakları sallarken biz de yeğenim Aydın ile diğer penceresinden Beşiktaş bayrakları sallıyorduk. Şimdi sizlere masal gibi geliyor biliyorum ama inanın öyle ezeli rekabet şimdikinden bin kat zevkliydi. Tribünde rakip taraftarlarla beraber maç izlemek muazzam bir futbol güzelliğiydi. Mesela Beşiktaş gol atınca anında Fenerbahçelileri kızdırıyorduk, onlar atınca da bizi anında kızdırıyorlardı. En ağır küfürlü tezahürat “Al al al”dı! İnönü’deki en büyük bayrak bizim sülaleninkiydi, hiç unutmam o bayrağı rahmetli babaannem örmüştü hatta. O gün tribünde açtık ve sonra tüm Beşiktaşlıların oldu o bayrak, dönüşte bayrağa çok üzülmüş ağlamıştım ama babaannem 15 gün sonra daha da büyüğünü örmüştü. İlk Beşiktaş formamı da babaannem ördü. Babaannem sabah akşam Beşiktaş için dua ederdi. Yeter ki torunları, oğulları, gelinleri, eşi mutlu olsun, üzülmesinler diye. 1982’de şahit olma mutluluğuna eriştiğim ilk şampiyonlukta Eskişehir maçını kazanıp şampiyon olduktan sonra bile babaannem dua etmeye devam ediyordu. “Eh oğlum onca yıl sonra şampiyon olduk bir şükür namazı farz oldu” demişti. Biz sokağa çıktık kutlamaya ama 12 Eylül faşist darbesi dönemiydi ve şampiyonluğu sokakta kutlayamadık doğru dürüst. Eve geldik akşam olmuş babaannem halen dua ediyordu!
1983’ten 2000’e kadar İnönü-Şeref Bey’de ve Beşiktaş’ın İstanbul’da oynadığı tek bir maçı bile kaçırmadım, 40 derece ateşli olsam bile bir şekilde ağlaya zırlaya babamı olmadı amcam Cem Ece’yi ikna edip maça gittim. Okulu kırdım ceza aldım yine gittim! Üniversiteye hazırlanmak için dershane tercihimi sorduklarında bizim eve değil de stada en yakın dershaneyi seçtim. Deplasmanlara da gittim hatta sık sık. Malatya, Van’a kadar… Sonra 2000’de “Ahmet Dursun Seba gitsin”ciler peydahlanınca ilk kez Beşiktaş’ı tutan ya da tuttuğunu iddia eden birine, birilerine vurdum, onlar da bana vurdular çünkü ben Süleyman Seba’ya asla laf ettirmeyecek kadar seviyordum büyük başkanı, Allah benim canımdan alsın ona versin gani gani! Çünkü Süleyman Seba bana dünyanın en güzel çocukluğunu yaşattı. Süleyman başkan gidince ben zaten mesleğe başlamıştım. Yine de birkaç kez basın tribününe gittim sadece. Basın tribününe gittiğim maçlarda bile mutlaka kapalıdan bilet aldım ya yeğenim Metin Ali’ye ya da bilet alacak parası olmayan birilerine verdim o kapalı biletini. Beşiktaş 2000’den sonra “profesyonel taraftar” ve “bedava bilet” karşılığı birilerinin adamı olanlardan çok çekti.
Bir ara locada bile maç izledim, loca teknik direktörümüz Mustafa Denizli’ye ayrılmış locaydı çünkü 8 yılda bize 80 senelik zarar verenler stada girmemi yasaklamıştı. Mustafa Denizli hocayı çok seviyordum halen de çok seviyorum. Beşiktaş’tayken onu yemek isteyenlere, ona bel altı vuranlara karşı çok sinirliydim. Sonuçta çocukken çok sevdiği Beşiktaş’ın maçını izlemek uğruna 48 saat uyumadan su satan bir adam Mustafa Denizli! Bir de o yıllarda malumunuz Nobre Beşiktaş’ta oynuyordu maalesef, ben de Lig TV’de program yapıyordum ve maçları özellikle Nobre’ye top gelen anları insanca izleyemediğim ve sürekli kameralara yakalandığım için kameralardan uzakta olan Mustafa hocanın locasına gittim. Ama yine de her seferinde mutlaka kapalı bileti aldım, ihtiyacı olan birilerine verdim. Mustafa Denizli’nin 2. sezonunda tribünlerdeki kavgalar malumunuz, hakiki taraftarın üzerine salınan paralı askerler herkesin malumu maalesef. Adam bana vuruyor ben sadece kendimi savunurken ona vuruyorum ama o dönemki yönetim bana yasak getirmeye çalışıyordu. Yine de öyle ya da böyle bir şekilde maça giriyordum, yüzümü tanınmayacak kadar siyah-beyaza boyatıyordum, şapka ve kaşkolle kamufle oluyordum.
Bu sene fazla gidemiyorum çünkü sevgili eşim hamile ve kendisi hasta Galatasaraylı olsa da karnındaki yavru kartalı yalnız bırakamıyorum. Acayip içim gidiyor, maça gidemesem de mutlaka maç günü Şairler Parkı’nda dolanıyorum, Süleyman Seba heykelinin oralarda geziyorum, Çarşı’da rahmetli Ufuk abinin dükkânına gidiyorum. Bir yandan da eşimin karnındaki yavru kartala her maç günü yani neredeyse her Cuma Kartal Yuvası’ndan bir şeyler alıyorum, kızım doğar doğmaz geleceğim. Özellikle Zeki Demirkubuz ve Cem Dizdar abilerimle Şeref Bey’de maç izlemeyi çok özledim. Onlar iyi ki Beşiktaşlılar, Süleyman Seba’dan sonra tanıdığım en güzel Beşiktaşlılar onlar.     
6)Ali Ece'ye göre taraftarlık nedir? Nasıl olmalıdır? ve Beşiktaş tribünlerini nasıl eksileri artıları ne?(Banucan)
Benim için taraftarlık Zeki Demirkubuz ustanın filmlerindeki “kader” misali bir duygu. Hayatta insanlar bazen anne babalarına bile küserler, konuşmazlar, yolları ayırırlar ama tuttuğunuz gönül verdiğiniz takım asla değişmez, değişemez… O yüzden Beşiktaş formalarımın arkasında ismim yerine “kader” yazar.
Taraftarlığın nasıl olması gerektiği üzerine ne desem haddimi aşmış olurum. Beşiktaş tribünleri ile ilgili de artı ve eksileri değerlendirebilecek çapta bir adam değilim. Bu konuyu Süleyman Seba, Güntekin Onay, Cem Dizdar gibi kişilerin değerlendirmesini ve onları dinlemeyi tercih ederim.
8)İleride Beşiktaş'a yönetici veya scout ekibinde olmayı düşünür müsünüz ? Yönetimimizle oyuncu fikir alış verişi yapıyor mu? O tarz bir görev verilirse kabul eder mi?(Erhun,El Maestro)
Ben asla Beşiktaş’tan para alamam hele hele bu Feda döneminde asla ve asla alamam. Yeni yönetimle zaman zaman konuşuyoruz, fikir telakkisi yapıyoruz. Ayrıca diğer taraftarlarla beraber gönüllü scout’lık yapıp listeler hazırlıyoruz. Neyse ki artık bu işlerin başında Semih Usta var. Bence harika bir adam, bana inanmayan İbrahim Altınsay’ın Semih Usta’yla ilgili fikirlerine kulak kabartsın: “Gerekirse, başkan arzu ederse geri dönerim. Ama aslında mesele benim dönüp dönmemem değil, orada pırıl pırıl Semih Usta var, bu işin piri”
9)İlk yarıyı Beşiktaş açısından nasıl değerlendirirsiniz? Nasıl buldunuz takımı? (CR7)
Tek kelimeyle mükemmel. Tam da Vedat Okyar’ın düşlediği özlediği Beşiktaş. Tek üzüntüm rahmetli Vedat abinin bu kadar güzel bir Beşiktaş’ı canlı görememesi. Ama kim bilir cennette belki de bizden bile net izliyor, kendinden geçiyordur Vedat abi. Bu sene en sevdiğim Kartal Yuvası ürünü Yusuf Tunaoğlu abi, Vedat Okyar ve Sabri Dino abinin resimlerinin olduğu kaşkolümüz. Beşiktaşlıyım diyen herkes almalı mutlaka, sırf Vedat abinin o su gibi temiz, cennet gibi güzel yüz ifadesinin hatırına almalı.
Bir de unutmadan altyapının son yıllardaki medar-ı iftiharı Necip’i bu kadar iyi görmek harika bir şey. Mesleğim adına en övündüğüm an ne Ian Rush röportajı ne de Alex Ferguson-Ryan Giggs söyleşisidir, açık ara Necip Uysal’la daha PAF takımdayken ilk röportajını yapmış olmamdır. Ben hayatımda kardeşim dâhil bu kadar düzgün çocuk görmedim!   
10)Fernandes hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum gitmeli mi kalmalı mı? (Simurg)
Fernandes, Jimi Hendrix’in, Neşet Ertaş’ın krampon giymiş hali. Giderse Neşet Baba ölmüş kadar üzülürüm. Ama gitmek zorunda kalırsa kendisine hiç kızmam, her Fernandes adı geçtiğinde elimi kalbime götürür tüm emekleri için teşekkür ederim. Ne biliyim belki sadece Fernandes’e yazılmış şarkılardan oluşan bir müzik albümü kaydederim!
11)Elinizde olsa devre arasında hangi futbolcuları takımdan gönderirsiniz ?(ilhan mansız_melis)
Hiçbirine kıyamam, buna Batuhan da dâhil! Son maçta nefes nefese kalıp geri koştuğu anın hatırına bir devre daha şans veririm.
12)Beşiktaş'ta futbolcu olarak en çok seni yanıltan oyuncu kimdir. Kimden bir şey olmaz dediniz ve buna rağmen sizi fazlası ile şaşırttı..(NoPasaran)
Holosko! Helal olsun hayata karşı bu kadar yetenekli olduğunu tahmin etmezdim. Dilerim aynen devam eder. Bu vesileyle yıllarca tribünde Holosko’yu herkese karşı savunan büyük Beşiktaşlı Zeki Demirkubuz’u haddim olmadan bir kez daha tebrik etmek istiyorum. Hepimize karşı tek başına Holosko’yu savundu ve haklı çıktı.
13) Yıldırım Demirören'e 104 milyon tl borcumuz olmasına rağmen hesap sorulması gerektiğini düşünüyor musunuz ? Yoksa bu dere bitene kadar sessiz mi kalmak gerekiyor..(NoPasaran)
Bence borcu olan kulüp değil kulübe borcu olan Yıldırım Demirören. Eğer “Bunu nasıl hesapladın?” derseniz şöyle açıklayayım: Yıldırım Demirören başkan olmadan önce Beşiktaş’ın ne kadar borcu vardı? Diyelim ki “d” kadar vardı. Peki, Yıldırım Demirören Beşiktaş’a başkan olduktan sonra Beşiktaş’ın ne kadar borcu var? Bu sorunun cevabı da “y” olsun. Y miktarından D’yi çıkardığımızda ortaya çıkan rakam, Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’a olan borcudur. Borcumuzu geri istiyor muyum? Mümkünse evet ama onun yerine Beşiktaş’ta son 8 yılda eğer herhangi bir yolsuzluk yapıldıysa onların denetlenip hesap sorulmasını tercih ederim. Zamanı önemli değil. Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi çok güzel bir huyu vardır. Gerçek zaten ortaya çıkıp belgelenecektir. Bu yönetim bunu yapmazsa yerine yenisi gelip bunu yapar! Dilerim bu yönetim yapar!
14)Sizce Türkiye'de tribünde solcu tribüncü anlayışı ne düzeyde ve nasıl olmasını isterdiniz ?(El Maestro)
Bunun için öncelikle Türkiye solunun toparlanması gerekiyor. Maalesef Türkiye solunun en büyük rakibi Türkiye sağı değil tam tersine Türkiye solunun kendisi! Toplamda bu kadar az oy alırken halen bu kadar parçalanan, saçma sapan iç çekişmelerle “amipleştirilen” bir Türkiye solundan hayatımıza ne kadar hayır geldi ki tribünlerimize gelsin? Yine de siyasi arenada Türkiye solunun başardığının daha fazlasını futbol tribünleri başardı. Buna karşın Türkiye soluna aklınca yön veren isimler halen St Pauli’yi, Livorno’yu, Lucarelli’yi, Socrates’i bile bilmeden “Futbol mu egemen sınıfların oyunu” deme cehaletini gösterebiliyorlar. 
15) Liverpool-Celtic-İrlanda sevginizin nereden geldiğini yaşamınızdaki yerini öğrenmek isterim. (CR7)
Tabii ki! İrlanda sevgim Euro 1988’de İrlanda Cumhuriyeti’nin 40 küsur yıl sonra İngiltere’yi yendiği o harika gün başladı. Kaleci Pat Bonner maçın kahramanıydı, dedeme hangi takımda oynadığını sordum, “Celtic” deyince hiç maçını izlemeden Celtic’i tutmaya karar verdim. Bizim Türkiye, İngiltere’ye 8-0 yenildiği için ve dedem maçtan önce “İrlanda Batı Avrupa’nın Türkiyesi’dir” dediği için İrlanda Milli Takımı’nı tutmaya başladım. Sonra dedem İrlanda Kurtuluş Savaşı’nı anlattı, çok etkilendim. Türkiye olarak aynı yıl İrlanda ile beraber İngiliz işgalinden kurtulmuşuz. Gerisi geldi, şahane İrlanda müzikleri, İrlandalıların hayat tarzı, her şeye rağmen neşeli ve umutlu olmaları vs derken iyice sardım. Liverpool’u zaten dedem de tutuyordu. Zaten dedem hem iç görünüş-ruh hem de dış görünüş olarak aynı Sean Connery ile Bill Shankly’nin sentezi gibiydi.
Liverpool’da yetişen ve Bill Shankly’den teknik direktörlüğü öğrenen Gordon Milne yönetiminde Beşiktaş altın çağını yaşayınca saygı sevgim iyice arttı. Meğerse Liverpool’luların da çoğu köken olarak etnik İngiliz değil İrlanda, Galler, Hindistan, Jamaika göçmeniymiş. Dünyanın en güzel müzik grubu The Beatles’ın Liverpool şehrinden olması da tabii beni iyice ateşledi. Zaten 4 Beatles üyesinden 3’ünün (Lennon, McCartney, Harrison) aileleri İrlanda göçmenidir.
Bazı yerlerde son derece sığ ve iğrenç bir bakış açısıyla “IRA=PKK” yazdıklarını okuyorum. Tarihsel açıdan çok büyük bir saçmalık bu! İrlanda Adası’nı İngiliz işgalinden kurtarmak isteyenler PKK falan değil tam tersine Türkiye’nin İstiklal Savaşı’ndaki Kuvay-ı Milliye Ordusu! Adanın adı İrlanda bir kere!
16)Ali Ece'nin en beğendiği Dünyadan Türkiye'den ve Beşiktaş'tan futbolcuları bizimle paylaşabilir mi?(Banucan)
Türkiye dışından Socrates, George Best, Maradona, Brezilyalı Ronaldo, Paul McGrath, Ian Rush, John Barnes, Zico, Falcao, Careca, Kempes, Archie Gemmill, Ronnie Whelan, Chris Waddle, Glen Hoddle, Robbie Fowler, Marcel Desailly, Jean Pierre Papin, Eric Cantona, Ryan Giggs, Kenny Dalglish, Romario, Rai, Francescoli, Zidane, Madjer, kaleci Zaki, Dasayev, Totti, Gerrard, Roy Keane…
Beşiktaş’tan kaleci Zafer Öger, Recep Çetin, Mehmet Ekşi, Rıza Çalımbay, Metin Tekin, Feyyaz Uçar, (canlı izlemesem de dedem en iyisi diyorsa en iyisidir) Yusuf Tunaoğlu, Ali Gültiken, Mehmet Özdilek, Fabian Ernst, Pascal Nouma, Ulvi Güveneroğlu, Gökhan Keskin, Şenol Fidan, Markus Munch, Stefan Kuntz, Zeki Önatlı, Necip Uysal, Oğuzhan, Fernandes…
“Messi-Portekizli Ronaldo tartışmaları”nda ise iki tarafta da değilim ikisi de harikalar. Birisi Rolling Stones diğeri The Beatles’ın 2013 model futbolcu versiyonları. Falcao da The Who diyelimJ
17)Futbol haricinde takip ettiğiniz spor dalı var mı? Ve tabi ki bu dalda ki favori sporcunuz?(El Colgado) "İdolüm" dediğin, kendine örnek aldığın bir sporcu var mı? (Saldır Beşiktaş) Ali Ece'nin en "sevdiği" faal futbolcu kimdir? (Erhun)
Futbol dışında kasksız oynanan rugby ve hurling’i takip ediyor seviyorum ama yazları futbol maçları olmadığında. Rugby’de 6 Nations Cup’ı sonbaharda da kaçırmamaya çalışıyorum. Futbol dışı favori sporcum Muhammed Ali. En sevdiğim faal futbolcular Iniesta ile Xabi Alonso. İdollerim Socrates, Serpil Hamdi Tüzün ve Feyyaz Uçar. Rakiplerimizin affına sığınarak Metin Oktay ve Lefter Küçükandonyadis’i de belli ölçüde ilham kaynağı ve idolüm olarak görüyorum, onlardan feyz alıyorum. Futbol teorisi açısından ise en çok Cruyff’tan feyz alıyorum. Bir de Brian Clough ile Bob Paisley’den.
18)Ortalıkta teknik, taktik, futbolcu bilgisinden anlamayan birçok teknik direktör varken bu saydıklarıma sahip olduğunu düşündüğüm Ali Ece hiç teknik direktör olmayı düşündü mü? Yanlış hatırlamıyorsam C veya B lisansı aldığını TRT'deki programda söylemişti, ama A lisansı alıp Türkiye'de süper lig kulübü çalıştırmayı düşünmüyor mu? Üstesinden çok rahat geleceğini düşünüyorum. (Erhun)
Fransa’da sınavlara girip aldım ama burada hiçbir işe yaramaz: Beni Türkiye’deki hiçbir başkan teknik direktör olarak falan istemez artı tanıdığım tek bir güç nüfuz sahibi adam yok!
Bir ara 14-15 yaş takımı çalıştırdım çok da güzel bir deneyimdi. O bana yeter de artar. Erhun’a güzel sözleri için çok teşekkür ediyorum ama Yılmaz Vural gibi bir ustayı bile bu kadar delirten futbol düzeni beni ne hale getirir bilemiyorum, bilmek de istemiyorum. Tabii yurt dışında teknik direktörlük yapmak çok isterim özellikle Fransa ve İngiltere’de alt liglerde. Şimdilik sanal teknik direktörlük oyunlarında St Pauli, Beşiktaş ve Marsilya teknik direktörü olarak çok başarılıyımJ bu sanal başarılarda eşim Senem hanımın desteği de büyüktür ona da teşekkür ediyorumJ Önümüzdeki 3 yılı yeni doğacak kızımızı uyuturken ve uyanmaması için nöbet tutarken Football Manager oynayarak geçirmeyi planlıyorum. 
19)Maradona mı Pele mi? (Saldır Beşiktaş)
George Best! Bizzat Pele’ye göre de en iyisi Best. Pele ile Maradona’nın anlaştıkları tek konu da Best! Sahiden de George Best biraz çirkin bir adam olsaydı, Pele’nin esamisi dahi okunmazdı! 
20)En beğendiğiniz Türkiye'deki spor programı ve yorumcusu..(NoPasaran)
Önder Özen’in olduğu her program. 
21)Hiç FourFourTwo'dan ayrıldıktan sonra bir dergi kurmayı (Goal'ün kapanması sonrası Futbol Extra dışında alternatif-pek onu da alternatif görmüyorum- kalmadı) düşündünüz mü? (CR7)
Hiç düşünmedim çünkü harika futbol dergileri bile yeteri kadar okunmuyor. Suyun üstüne yazıyormuşuz hissi uyandırıyor. Ben FourFourTwo’yu da Futbol Extra’yı da her ay alıp okuyorum, zaten topu topu iki tane kaldı, hangisinin diğerinden daha iyi olduğunun hiçbir önemi yok. 
23) bir dönem müzikle uğraşmış biri olarak şu sıralar dinlediği ve başarılı bulduğu Türk ve yabancı şarkıcıları ve grupları bizimle paylaşabilir mi? (Banucan)
Halen müzikle uğraşıyorum, hatta evde tüm aletleri kendimin çaldığı ve kaydettiği bir solo albüm kaydediyorum. Türk grup olarak Replikas, Gevende, Dinar Bandosu, DDR; Erkin Koray, Barış Manço, Moğollar’ın 70’lerdeki muhteşem işleri, Urfalı Babi, Neşet Ertaş… Yabancı olarak tekrar kurulan The Stone Roses, her zaman Beatles, The Doors ve Echo and The Bunnymen.
The Fall, New Model Army, Wild Swans, Can, Kraftwerk, 13th FLOOR ELEVATORS, Joy Division, A Certain Ratio, New Order, Afghan Whigs, The Alarm, Big Country, Neu!, The Pogues, The Dubliners, Ravi Shankar, Ananda Shankar, Alex Turner, House of Love, Asian Dub Foundation, The Auteurs, Kasabian, Vaccines, Libertines, Bauhaus, 1984’e kadarki Simple Minds, Billy Bragg, Happy Mondays, Ian Brown’un solo albümleri, Inspiral Carpets, Brainticket, David Bowie, Brian Eno, Jimi Hendrix, Sisters of Mercy, BRUCE SPRINGSTEEN, The Byrds, Camel, King Crimson, Caravan, The La’s, Primal Scream, The Clash, The Cult, Siouxsie and the Banshees, DAF, The Damned, Miles Kane, Spiritualized, Spacemen 3, Noel Gallagher, The Damned, Pink Floyd, JESUS AND MARY CHAIN, Dali’s Car, gayda müzikleri... Northside, Gary Numan, Mighty Lemon Drops, Television, Flowered Up, Trash Can Sinatras, Gogol Bordello, Serge Gainsbourg, REM, Red Lorry Yellow Lorry, The Stooges, Iggy Pop, Verve, James, Japan, Lightning Seeds, Mazzy Star, Manic Street Preachers, Psychedelic Furs, Pulp, Waterboys.     
artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)

ERHUN

Cevaplar için Ali Ece'ye soru cevabı gerçekleştirdiği için Yiğit'e teşekkürler.

İrlanda konusu ilginç geldi. Bütün Britanya aynı gözüyle bakıyordum, bir ara açıp okumak lazım.

Banucan

cevaplar için bize vakit ayırdığı için çok teşekkür ederiz Ali beye :)
FEDA

El Colgado

İlk sorum sorulmadı mı yanıt mı verilmedi?


CR7

Tüm soruları sordum bir kaç soru eksik :-\
artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)

CR7

varmış ilk sorun. tekrar baktım. no.17
artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)

El Colgado

O zaman ikincisi. Bir tane sorum yok ondan bahsediyorum.


CR7

evet o soru yok.
sormuştum aslında.
sanırım isim vermek istemedi.
artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)

El Colgado


NoPasaran

Teşekkürler Ali Eceye..

Tek tek ayrıntı ile cevaplamış..

Şimdi daha çok sevdim bu adamı..
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

saldır beşiktaş

Çok samimi cevaplar, tekrar teşekkürler.
Fernandes, Neşet Ertaş benzetmesi süper olmuş :)
"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı." Michael Jordan

Simurg

çok samimi bir söyleşi olmuş zevkle okudum yüreğine sağlık :D

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

zizou1903

Gerçekten muhteşem! Beşiktaş'ın haklarını medyada yedirtmeyen nadir adamlardan ve çok büyük Beşiktaşı! Bu söyleşide emeği geçen Yiğit'e çok teşekkürler ve tabii ki cevaplayan Ali Ece'ye de.

keskinli

Söylesi icin tesekkür ederim

fazla tanimadigim takip etmedigim birisi
spor programi seyretmedigim icin olsa gerek
güzel seyler söylemis
lakin anlamadigim bi sey var hem sayin sebayi bu kadar sevip hemde feyyazi sevmek celiskili geldi bana
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

IL Capitano

Hatasiz kul olmaz. Sergende yapmistir, Feyyazda Tumerde ama hepsi sapina kadar Besiktaslidir. Sayin Seba 12 yil boyunca hic mi hata yapmadi? hemde bir suru. Tabii bunlar benim dusuncelerim.

Ayrica muhtesem bi söylesi olmus. Emegi gecen herkese tesekkurler.
Inadina Gülümse Hayata : Biz ATATÛRK Gencleriyiz !!!....