Ana Menü

Uğur Meleke - 2012 Yazıyıdı..

Başlatan NoPasaran, Nisan 26, 2012, 23:33:17

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

NoPasaran



1996 yazıydı. Telekomünikasyonun henüz bu devasa hacme ulaşmadığı, bugün okyanuslar boyutunda olan internetin ancak küçük bir havuz sayılabileceği günlerdi. Hemen hemen hiçbirimizin evinde internet yoktu, olanlar da 14,4 kb modemlerle kullandığı e-posta hesaplarına tonlarca dolar ödüyordu!

1996 yazıydı. Southampton'ın İskoç menajeri Graeme Souness, Liberyalı futbol efsanesi George Weah'tan bir telefon aldı. Daha doğrusu, Weah'tan bir telefon aldığını sandı.

Telefondaki kişi Souness'a, 30 yaşında Ali isminde bir kuzeni olduğunu, Paris Saint Germain'de ve Senegal milli takımında forma giydiğini söyledi. Ve Senegalli milli santrfor (!) Ali'yi Souness'a tavsiye etti.

Souness bu tavsiyeyi geri çevirmedi, 1996-97 sezonu yaz transfer döneminde Ali Dia'yı Southampton'a transfer etti. Souness, hiç tanımadığı Dia'ya ilk kez bir rezerv lig maçında şans vermeyi planlıyordu, ama Arsenal'le oynanacak bu müsabaka, yoğun yağış nedeniyle iptal olunca Weah'ın kuzeninin (!) kaderi değişti: Dia, 23 Kasım 1996'da Leeds United'a karşı oynanan bir Premier Lig maçında 32'nci dakikada sakatlanan Le Tissier'nin yerine oyuna dahil oldu. Sahada 20 dakika kaldı, bir kez dahi topla buluşamadı ! Le Tissier'nin deyimiyle onu izlemek utanç vericiydi, Dia'nın sahadaki koşuşu bile buz üstünde dans eden bir bambi gibiydi!

Zira gerçek bambaşkaydı: Ali Dia, Liberyalı Weah'ın kuzeni filan değildi! Souness'ı telefonla arayan kişi, Milan efsanesi George Weah değil, Dia'nın üniversiteden bir arkadaşıydı. Mükemmel planlanmış aptalca bir oyunla amatör futbolcu Dia, dünyanın en büyük spor organizasyonlarından Premier Lig'de resmi bir maçta sahaya çıkmayı başarmıştı!
* * *
1997 yazıydı. Southampton o sezonu 16'ncı tamamlayarak zorlukla Premier Lig'de kaldı. Souness, mayıs sonunda apar topar İngiltere'yi terk etti. Ali Dia, bir beşinci lig takımında da 8 maç oynadıktan sonra okuluna geri döndü, 2001 yazında 36 yaşında üniversiteden mezun oldu. 2007'nin 20 Temmuz'unda The Times gazetesi onu tüm zamanların en kötü 50 futbolcusu listesinde 1 numaraya yerleştirdi. Tabii Souness'ı da tüm zamanların en saçma transferinde tepeye koymuş oldu bu seçim...

* * *
2011 yazıydı. İnternet dünyanın hemen her hücresine sirayet etmiş, (1996'da yalnızca yüzde 1'ini taşıdığı) iletişimin yüzde 97'sini yüklenir duruma gelmişti. İnternetin hacmi milyon terabaytlarla ölçülüyor, yeryüzünün en büyük 500 şirketi içinde onlarca sanal ağ/bilgi kaynağı yer alıyordu.
2011 yazıydı. Önceki sezon Avrupa Ligi'nde gruplardan çıkma becerisi göstermiş Türk devi Beşiktaş'ın bir yöneticisi, kulüp olarak iyi ilişkiler geliştirdikleri uluslararası bir menajerden bir telefon aldı.

Telefondaki menajer, Beşiktaş yöneticisine Portekizli milli stoper Bruno Regufe Alves'in kardeşi Julio'yu önerdi. Beşiktaş yönetimi, profesyonel kariyeri 239 dakikadan ibaret Julio'yu (bonservisinin yalnızca yarısına) "bir Alex maaşı" ödeyerek transfer etti. Gazetelerin yazdığına göre Julio Beşiktaş'a, Atletico Madrid'den gelmişti, ama aslında genç Alves, İspanya'da bir dakika bile futbol oynamamıştı! El Pais'e göre Portekizli oyuncu Madrid'e hiç ayak basmamış; Atletico onu transfer ettiğini (ve 4 saat sonra da sattığını) duyurduğunda 20 yaşındaki esrarengiz adam zaten İstanbul'daydı! Hatta yine 2 Eylül'de Sabah'ta Bülent Timurlenk'in yaptığı habere göre Atletico sportif direktörü Caminero, Julio'nun kim olduğunu bile bilmiyordu!

Alves, vatandaşı Carvalhal'in yönetimindeki Beşiktaş'ta bir sezon forma giydi. Ya da daha doğru bir ifadeyle Beşiktaş'tan bir sezon maaş aldı ve toplam yalnızca 43 dakika forma giydi. Şu anda Bebe ve Sidnei'le birlikte kadro dışı ve Süper Final maçlarını muhtemelen genç arkadaşlarıyla birlikte televizyondan takip ediyorlar.
* * *
2012 yazıydı. Beşiktaş, o sezonu Avrupa Ligi'ne tekrar kalabilme mücadelesiyle bitirdi. Alves'i transfer eden Portekizli teknik adam Carvalhal, artık evinde çocuklarıyla vakit geçiriyordu. Alves'i transfer eden o günün Beşiktaş Başkanı Demirören, Türk futbolunun yeni patronuydu ve kulüpleri 5 yıl boyunca Avrupa kupalarına göndermeme seçeneği üstünde duruyordu.

25 Nisan 2012 tarihli gazetelerde yayınlanan haberlere göre de UEFA zaten, Beşiktaş'ın 31 Aralık'ta kendisine sunduğu lisanslama belgelerinin gerçekliğini soruşturuyor ve yeni başkan Orman, Avrupa kupalarına gitmeme riskiyle karşı karşıya olduklarını açıklıyordu.

2012 yazıydı. Ve görünen o ki uzun yıllar boyunca Türk futbolunda bir daha yaz yaşanmayacaktı.
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

El Maestro

Süper bir yazı gerçekten ..

Okurken hem güldüm bu aptallıklara hem de bi yandan ciddi anlamda üzüldüm Demirören'in yaptığı bu iş bilmez yanlışlara ..

İşte gelinen nokta ortada .. Şimdi Beşiktaş batakta, belkide Avrupa'ya bir kaç sene katılamıycaz ve önümüzdeki seneyi ufak hedefler doğrultusunda geçiricez ..

Yazıklar olsun, Türkiye'de herşeyin ne kadar yanlış olduğuda ortada Beşiktaş'ı bitiren adam şimdi Türk futbolunun patronu .. !

Bu taraftar, bunca masum izleyici size hakkınızı helal etmiyor bunu bilesiniz !
Kalabalık vardı; ama ınsan cok azdı... ~

NoPasaran

Alves transferi yıllar sonra bile konuşulacak bir transfer :)
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

El Maestro

Kalabalık vardı; ama ınsan cok azdı... ~

keskinli

hadi futbol cahili baskan bilmiyor,pekii süper hoca niye bilmyor?
yaziklar olsun
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

carsibxl

Alves'in bizim yönetimde bilmedigimiz bir amcasi veyat bir dayisimi var?  ;D
Karanlık aydınlıktan yalan doğrudan kaçar, güneş yalnızda olsa etrafına ışık saçar, unutma doğruların kaderidir yalnızlık, kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar

CR7

artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)