Ana Menü

Şiirlerimiz

Başlatan Simurg, Şubat 06, 2007, 17:44:16

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

xxxxxx

Gülce

Ucurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kal'asının burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Kaldım parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek

Uçurumun kenarındayım Hızır
Cihan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zülme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz degil
Maraz degil
Gülce bir afet
Peri degil
Huri degil.
Gülce bir beyaz zehir
Gülce en vahim haz
Buram buram zehir
Yâr gözünde infaz
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek
Güzelliğin zülme çaldığı sınır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbet-ül arz dan
Deccalden
Yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce'den
Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor
Ürperiyorum
Saniyeler gözlerinde birer can
Her saniyede bir can veriyorum...
 
Ömer Lütfi Mete


xxxxxx

 


Sen İstanbul Kokardın

Martıların gözlerinden dinledim
İstanbul'un boğazı yanmış dün gece
Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
Ben bu şehre yüreğimi içirmedim

Göklerden hicran yağdı, İstanbul'lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın

Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
Utanır, intihar ederdi ölüm,
Hayata rest çekip ağladığımda,
Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...
Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda
Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi
Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,
Kah aşkı yağan kar tanesi
Kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi leylak gibi,
Sigaramda duman gibi
Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın

Dayadım ondörtlüyü İstanbul'un şakağına
İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum
Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına
Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum

Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece
Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim
Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri
Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim
Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul
Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim

Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor
Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor
Oy gece gözlüm oy, İstanbul SENİ kokuyor
 
Serdar Tuncer



xxxxxx

MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE...



"Kim Müslümanların derdini kendine mâl

etmezse onlardan değildir" (Hadîs-i Şerif)





Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile...

Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile!

Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir;

Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!

İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana...

Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana!

İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr!

Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr.

Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız:

Böyle kansız mıydı – Hâşâ – kahraman eslâfınız ?

Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına?

Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına,

Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr?

Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar?

Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?

Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi?





Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan!

Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!...

"His" denen devletliden olsaydı halkın behresi:

Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ'rası!

Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek,

Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!

Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...

Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı!..





Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:

Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız!

Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!

Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:

Vakit çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!

Davranın haykırmadan nâkûs-ı izmihlâliniz...

Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz:

Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme!

Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme,

Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam;

Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram!

Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur?

Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur!

m.akif ersoy

xxxxxx

ADAM GİBİ



Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Ben seni hiç sevmedim ki

Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim

Kurşunları sevdim beni vurduğunda

Ağlamayı sevdim unuttuğunda

Yalnız olduğumu anladığımda

Ayakta kalmamı sevdim

Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda

Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği

Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini

İkindide yağmur gibi

Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi

Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim

Menekşeyle konuşmanı

Nisan'a hatırlatmanı

Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben seni hiç sevmedim ki

Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine

Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde

Alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde

Buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın

Ağlayan yüzünde İsa'nın

Ferahlatan gücüyle duanın

Korkutan yanıyla nar'ın

İncenin, zeytinin ve kalbin üstüne

Gülün üstüne

Tutunduğum umudun üstüne

Korkunun üstüne

Hep senin üstüne, hep senin üstüne

Ben seni hiç sevmedim ki

Gittiğin zaman gitmeni sevdim

Evreni sevdim geldiğin zaman

Kalmanı sevdim

Korkuyordum sana alışmaktan

Yine de sevdim gülümsemeyi

Mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından

Kırlara ilk kar düştüğü zaman

Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim

Seni içimde öldürdüğüm zaman

Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben sevdim mi adam gibi severim

ibrahim sadri






 

 


xxxxxx

ONYEDİ YAŞIM GİBİ



Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın .

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim ,

İlk şiirim, ilk kavgam ,

Yaşamı ilk farkedişimsin .

Sen benim onyedi yaşımsın...



Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.

Cebinde iki gazoz parası

Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan .

İki film bu akşam,

Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.

Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan:

'...Rüyadır gördüğün bütün düşler ,

Gözlerin aklımı perişan eyler ,

Aşk masalından şarkılar söyler ,

Beni hülyalara salan gözlerin ...'

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan ,

Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...



Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Aynaya ilk bakışım ,

Babamla ilk kavgam,

Evden ilk kaçışımsın.

Serçeleri sevdimse senden,

Minibüslerde muavinlik ettiysem.

'Bir Teselli Ver'i dinlediysem Orhan Gencebay'dan,

Emirgan'da çay içtiysem,

Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem ,

Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar'ın,

Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem,

İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Okulu ilk asışım,

İlk kez birine gümüş kolye alışımsın.

Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın.

Sen benim onyedi yaşımsın...





Mahallenin delikanlısı,

Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı,

Başında kavak yelleri.

Şarkılar mırıldanıyor.

'Zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var' yeni çalıyor 45lik plaklardan.

Hayri Şahin ortalığı kavuruyor.

Mahallenin delikanlısı,

Cebinde iki gazoz parası.

Yüreğinde garip bir pıtırtı

Alışmaya çalışıyor sana alışmaya.

Akşamları işportaya çıkıyor,

Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor.

Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

İlk maça gidişim, Cemil Turan'ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin.

Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin.





Sabahları eskici geçiyor kapıdan

Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor

Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında

Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi,

Herşey güzel oluyor.

Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul'a bana da aşk öyle yakışıyor.

Anam koş kapa diyor muslukları,üç gündür akmayan sular geliyor.

Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın.

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,

İlk şiirim, ilk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Sen benim, sen benim, sen benimsin.

Sen benim herşeyimsin.

Hiçbirşeyimsin, hiçbirşeyimsin ...


ibrahim sadri

xxxxxx

HANİ BENİM GENÇLİĞİM NERDE..



Hani benim gençliğim nerde

Bilyelerim topacım

Kiraz ağacı altında yırtılan gömleğim

Çaldılar çocukluğumu habersiz.



Penceresiz kaldım anne

Uçurtmam tellere takıldı

Hani benim geçnliğim nerde.



Ne varsa bu gençliği yakan

Ekmek gibi aşk gibi

Ne varsa güzellikten yana

Bölüştüm büyümüştüm.



Bu ne yaman çelişki anne

Kurtlar sofrasına düştüm

Hani benim gençliğim nerde.



Hani benim sevincim nerde

Akvaryumum kanaryam


yusuf hayaloğlu

xxxxxx

 

GERİDE KALDIN SEN



Devrilip gidiyorum işte

Geride kaldın sen...



Aşınmış sevdalar gibi

Yıpranmış postallar gibi

Lime-lime, yarasız

Geride kaldın sen...



Kaprislerinle, nazlarınla

Bakışlarınla, sözlerinle

Tutulmayan vaatler gibi

Harcanmış saatler gibi

Tek başına, kararsız

Geride kaldın sen...



Buraya kadarmış güzelim

Boynumda bıraktığın diş izi

Bitmez sandığın aşk denizi

Buraya kadarmış.



Vedalaşmak isterdim oysa

Klasik bir film öyküsü gibi

Ellerini tutup usulca

Son bir kez öpmek isterdim

Kendimi mazur gösterip

Masum ve mağrur bir duruşla

Her şeyi kadere yıkmak isterdim.



Ne gerek var oysa

Yürümeyen birtakım şeylerin

Nedenlerini tartışmaktansa

Asla yürümeyeceğini anlayıp

Bunu hiç konuşmamak

Daha bir yiğitçe değil mi?



Süzülüp gidiyorum işte

Bela olmadan

Yoluna çıkmadan

Hesap filan sormadan

İncitmeden, acıtmadan...



Bir bileti yırtar gibi

Bir kabuğu atar gibi

Sıyrılıp gidiyorum işte

Geride kaldın sen...



Bir tren penceresinden

Akıp giden bozkırın

Ortasında bir kuru ağaç gibi

Geride kaldın sen...


yusuf hayaloğlu

mdc

Akşamin kizilligi devreder
Özlemini, bir başinayken tüm duygularim
Yargılar beni anılar
Hatırladıkça seni.
Özlerim,
Sensiz hiçbir zaman olmadı
Bundan sonra da olmayacak
Gibi gelir bana.
Hasretin yakar bedenimi
Ve şarkin
Kanayan bir gül gibi
Düşer dudaklarina.
Toprak gibi
Annem gibi
Çocukluğum gibi
Özledim seni.......


Gökhan kardeşim öperim gözlerinden
Cradle değil :)
HAYATTA BEŞİKTAŞ

mdc

Denizin en derinliklerine
Çok uzak diyarlardayım
Hiç durmadan hep koşuyorum
Ama sana bir türlü varamıyorum.

Gökyüzü şahidim oldu aşkıma
Güvercinlerse habercisi
Güvercinlerle sana yollamak istiyorum
Ama aşkımı taşıyacak kadar büyük güvercin bulamuyorum.

Zindanlardayım geceleri
Lanet ediyorum sensizliğe
Seviyorum ama haykıramıyorum
Lanet ediyorum sessizliğime.

Aşkım için herşeyi yaparım
Göl gibi sakin it gibi sadığım
Seni çok ama en çok seviyorum
Bilmem ki bunu sana daha nasıl anlatayım.

Düşüyorum gökyüzünden
Yalnız bir su damlasyım
Sense engin bir deniz
Bas beni bağrına aşkım ben geliyorum.

Hasrete sözüm yok beklerim
Sonunda kavuşacağımızı bilseydim
İntizar konmasın aşkımızın adı
Gülle bülbül gibi kavuşmadan ölmeyelim.

Saçlarının siyahına
Gözlerinin karasına
Adaklar kesilir canlar feda olunur
Seviyorum der gibi bi bakışına.

Gözlerine bakmaya dayanamıyorum
İzlemeye kıyamıyorum o güzel yüzünü
Zor geliyor bana senden ayrı kalmak
Eğer sende istiyorsan
Aşkım de susma de konuş de yeter...



Sınıf arkadaşım yazmıştı geçen sene.
Çok güzel...
Kırmızı olanlara dikkat.
HAYATTA BEŞİKTAŞ

mdc

GİBİ

Karanlık odamda webcam in led ışığı gibi,
Sende doğdun geceme bir güneş gibi.

Mouse a her tıkladığımda gelen click sesi gibi,
Aldığım her nefeste düşünüyorum seni.

Klavyede bastığım tuşlar değişmez oldu,
Her basışımda SENİ SEVİYORUM çıkıyor.

Monitöre uzun baktığımda gözlerimin yanması gibi,
Sensiz gecelerde yüreğim yanıyor.

Virüs yemiş yaralı PC gibiyim,
Antivirüsümü arıyorum adı sende saklı.

Harddiskimin her yerine seni kaydettim,
Ram belleğim hep seninle dolu.

Fişi çekilince kapanan PC gibiyim,
Seni göremediğim zaman hiç bi işe yaramayan.

Sende görüyorsun ne durumda olduğumu,
Sensiz bozuk ekran kartı gibiyim renksiz ve soluk.

Sen gelirsen coşar anakartım,
Senle hızlanırım koparım, çift çekirdek centrino gibi çalışırım.

Bekliyorum gelmeni kopan neti bekler gibi,
İnşallah kabul edersin sana sorduğum çıkma teklifini.


Yukardaki şiiri yazan arkadaş yazmıştı bunuda
Son mısrasını batırmış ama eğlenceli bir şiir :)
HAYATTA BEŞİKTAŞ

mdc


Rüzgarlarda hasretinle ne ateşi yaktımda
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi

Sense araya korkular koydun
Yasaklar koydun
Bitmez tükenmez engeller koydun

Şimdi nerdesin die sorma sakın bana
SEN ÇAĞIRDIN DA BEN GELMEDİM Mİ

Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara
Bu kasvetli akşamlara
Ağlamazdım gidenlerin ardından
Üzülmezdim ayrılanlara

Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına otobus durakarına
Usluydum masum çocuklar gibi
Delirmezdim, savrulmazdım, küfretmezdim
Hele ölmeyi, hele ölmeyi hiç istemezdim

Adı sevda ise bu cehennemin
Şimdi soruyorum sana
SEN YAKTIN DA BEN YANMADIM MI

Biliyorsun bütün korkularına arka cıktım OLMADI
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına OLMADI
Dağlara merdiven dayadım OLMADI
Sevdim olmadı, yandım olmadı, taptım olmadı

Artık benden pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Arkanda ağlayan bir çift göz, yıkılmış bir dağ
Paramparça bir yürek görmek istemiyorsan

Çek silahı, daya alnıma
Titrersem namerdim
SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ


Aynı arkadaş yazdı.
HAYATTA BEŞİKTAŞ

Simurg

Gizli aşığınım ben yüzüme bakmasan da,
Sevdi diye gönlümden soracak hesap mı var ?
Kaderimde olmasan, fallarda çıkmasan da
Bu kadar anlayışsız olmana icap mı var ?

Sebepsiz gülüşümü,çekinmeden sözümden,
Çiçek koparır gibi hınçla kopar yüzümden!..
Cehenneme de gitsem takip eyle izimden,
Atlas gözlerin kadar korkulu azap mı var?

Dostluğunu eller mi benden kıskanacaktı?
Gidişin ümidimi yarı yolda bıraktı...
Sevdanın pınarları coştu, meçhule aktı,
Söyle senin kalbinde derin bir girdap mı var?

Can atsam da burada ismini haykırmaya,
Vermediğin kalbini korkuyorum kırmaya .
Merak etsen de beni,başlasan da sormaya,
Gizli âşığınım ben,soracak ahbap mı var?

kimin yazdığını bilmiyorum ama çok güsel bir şiir

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

AYDINLIK NEYİN OLUYOR SENİN?

aydınlık neyin oluyor senin
gökyüzü akraban filan mı
beni bulur bulmaz gözlerin
şimşek çakıyorum yalan mı
yüzünde yalazını gezdirdiğin
saçlarından tutuşmuş orman mı
akla ziyan bir şey elektriğin

ayışığı mavisi dudaklarından mı
o ışık zenginliği mi giyindiğin
uzay tozları mı yıldızlardan mı
elime dokunduğu an elin
güneşler açıyorum sahi ondan mı
aydınlık neyin oluyor senin

ATTİLA İLHAN

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

AYSEL GİT BAŞIMDAN

Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...

ATTİLA İLHAN

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

SEN YOKSUN

sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun

ATTİLA İLHAN

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..