Ana Menü

Şiirlerimiz

Başlatan Simurg, Şubat 06, 2007, 17:44:16

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

cancion del popular

Kızılırmak


birgün çıkıp geldiler-anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini tüketimartıklarını üretimorganlarını ve eski külotlarını cikletlerini çukulatalarını getirip bıraktılar-tiklerini mimiklerini çiğliklerini-gençkızların düşlerini getirip bıraktılar-hergün hergün yeniden getirip bıraktılar-iplerini oltalarını konservekutularını-süttozlarını soyalarını salemlerini-kısırlıkhaplarını madalyalarını tasmalarını-bayraklarını bayrakyırtmalarını sövmelerini-anamıza bacımıza çocuğumuza-en çok önem verdiğimiz şeylerimize-üretimorganlarını ve tüketimartıklarını kullanarak-tanrının ve isa'nın ve bizimkilerin izniyle-atlarını seyislerini çombelerini-tıraşlarını ve dişlerini bıraktılar-hergün hergün yeniden getirip bıraktılar-sonra güzel güzel anlaşmaları-sonra güzel güzel sözleşmeleri-sonra güzel güzel paylaşmaları-asılmışların ve asılacakların izniyle-ve durmadan durmadan baltazar bayramlarını-sonra güzel güzel savaş uçaklarını-radarları rampaları atombombalarını-denizaltı denizüstü birşeylerini-bilinçaltı bilinçüstü herşeylerini-piekslerini bitekslerini bitpazarlarını-eroinlerini kokoinlerini getirip bıraktılar-hergün hergün yeniden getirip bıraktılar-

ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
BAĞIMSIZLIĞA YER KALMADI ÜLKEMDE


                                Hasan Hüseyin Korkmazgil
SENİ ASİL İNSANLARIN BASİT SEVGİSİYLE DEĞİL...
BASİT İNSANLARIN ASİL SEVGİSİYLE SEVDİM!

Simurg

İstanbuL'u eski bir şehir sanırsınız siz
İstanbuL biLdik bir öyküdür asLında
KuLaktan kuLağa söyLenir
Bedenden bedene yaşanır
Ve her zaman sizi yaşadığınızı söyLer
Size hayatı oLduğu gibi anLatır..

MutLuLukLa mutsuzLuğu iç içe yaşarsınız bu kentte
Aynı anda buLur aynı anda yitirirsiniz sevdiğinizi
BirLikte oLmk iLe ayrı kaLmak aynıdır
Her haLükarda her zman özLersiniz

Bir somun ekmektir istanbuL
DudakLarınızdan öpen sevgiLidir
AiLenizin yüzüdür güLÜmseyen
İstanbuL yağmurLarın ardından açan güneştir
İstanbuLu'u eski bir şehir sanırsınız siz
Oysa istanbuL her size veriLen değerLi bir hediyedir

DudakLarınızda ısLanan efkar sigarasıdır istanbuL
Çekip giden sevgiLinizdir
Ansızın öLen bir yakınınız
Sizi arkadan hançerLeyen arkadaşınızdır
İstanbuLu'u eski bir şehir sanırsınız siz
Oysa sizi yaşatarak öLdüren bir ceLLattır

Herşeye rağmen ve bir sebep buLamadan seversiniz istanbuLu
Dost sohpetLerinde hep şikayet etseniz de
Hep gitmekten söz etseni de güneyLere
İstanbuLdan bir türLü vazgeçemezsiniz
İstanbuLu'u bir şehir sanırsınız siz
Oysa kaderinizdir aLnınızın yazısıdır
KabuL etmesenizde biLirsiniz...

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Cem Goren

                                        ÖĞRENDİM


YAS 5 Anne ve babamin birbirlerine bagirmalarinin
beni ne kadar korkuttugunu ögrendim.

YAS 7 Mesrubat içerken gülersem içtigimin burnumdan
gelecegini ögrendim.


YAS 12 Bir seyin degerini anlamanin en iyi yolunun
bir süre ondan yoksun kalmak oldugunu ögrendim.

YAS 13 Annemle babamin elele tutusmalarinin ve
öpüsmelerinin beni daima mutlu ettigini ögrendim.

YAS 15 Bazan hayvanlarin kalbimi insanlardan daha
fazla isittigini ögrendim.

YAS 18 Ilk gençlik yillarimin keder, saskinlik,
istirap ve asktan ibaret oldugunu ögrendim.

YAS 24 Askin kalbimi kirabilecegini ama buna deger
oldugunu ögrendim.

YAS 33 Bir arkadasi kaybetmenin en kestirme yolunun
ona ödünç para vermek oldugunu ögrendim.

YAS 36 Önemli olanin baskalarinin benim için ne
düsündükleri degil,benim kendi hakkimda ne düsündügüm
oldugunu ögrendim.

YAS 38 Esimin beni hala sevdigini, tabakta iki elma
kaldiginda küçügünü almasindan anlayabilecegimi ögrendim.

YAS 41 Bir insanin kendine olan güveninin,
basarisini büyük oranda belirledigini ögrendim.

YAS 44 Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz
mutluluk duydugunu ögrendim.

YAS 46 Yalnizca minik bir kart göndererek bile
birinin gönlünü aydinlatabilecegimi ögrendim.

YAS 49 Herhangi bir isi yaptigimdan daha iyi
yapmaya çalistigimda, o isin yaraticiliga
dönüstügünü ögrendim.

YAS 50 Sevgi, evde üretilmemisse, baska yerde
ögrenmenin çok güç olabilecegini ögrendim.

YAS 53 Insanlarin bana, izin verdigim biçimde
davrandiklarini ögrendim.

YAS 55 Küçük kararlari aklimla, büyük kararlari ise
kalbimle almam gerektigini ögrendim.

YAS 64 Mutlulugun parfüm gibi oldugunu, kendime
bulastirmadan baskalarina veremeyecegimi ögrendim.

YAS 70 Iyi kalpli ve sevecen olmanin, mükemmel
olmaktan daha iyi oldugunu ögrendim.

YAS 82 Sancilar içinde kivransam bile baskalarina
basagrisi olmamam gerektigini ögrendim.

YAS 90 Kiminle evlenecegin kararinin hayatta
verilen en önemli karar oldugunu ögrendim.

YAS 95 Ögrenmem gereken daha pek çok seyler
oldugunu ögrendim.

"Dün sabaha karsi kendimle konustum.
Ben hep kendime çikan bir yokustum.
Yokusun basinda bir düsman vardi.
Onu vurmaya gittim kendimle vurustum"

Özdemir Asaf




ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum

ORHAN VELİ KANIK


SERESERPE

Uzanıp yatıvermiş, sereserpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

ORHAN VELİ KANIK


İSTANBULU DİNLİYORUM

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

ORHAN VELİ KANIK


altın kapılarımız kan oldu tayfun

cancion del popular

Tanya 





   


   



zoe'ydi adı
ismim tanya dedi onlara
(tanya;
bursa cezaevinde karşımda resmin
bursa cezaevinde,
belki duymamışsındır bile bursa'nın ismini
bursa'm yeşil ve yumuşak bir memlekettir.
bursa cezaevinde karşımda resmin
sene 1941 değil artık, sene 1945
moskova kapılarında değil artık
berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler
bizimkiler
bütün namuslu dünyanınkiler..
tanya;
senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi
seni astılar memleketini sevdiğin için
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim
ama ben yaşıyorum
ama sen öldün
sen çoktan dünyada yoksun
zaten ne kadar az kaldın orada
on sekiz senecik...
doyamadın güneşin sıcaklığına bile...
tanya;
sen asılan partizan, ben hapiste şair
sen kızım, sen yoldaşım
resmin üstüne eğiliyor başım
kaşların incecik, gözlerin badem gibi
renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil
fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.
bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de...
tanya;
saçların ne kadar kısa kesilmiş
oğlum memet'inkinden farkı yok
alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi
rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.
yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,
henüz çocuk boynu boynun
henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.
ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan
süsünü sevsinler mini mini kadın.
arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;
_tanya
senin yaşında bir kızım var.
_tanya
kız kardeşim senin yaşında
_tanya
senin yaşında sevdiğim kız
bizim memleket sıcaktır
bizde kıslar tez kadınlaşır..
_tanya
senin yaşında kızlarla
okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız
tanya;
sen öldün ne kadar namuslu insan öldü
ve öldürülmekte
ama ben,
söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana
ama ben yedi yıldır kavgada
hayatımı tehlikeye koymadan
hapiste de olsa da yaşıyorum)
sabah oldu tanya'yı giydirdiler
ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu
iç etmişlerdi onları
torbasını giydirdiler
torbada benzin şişelesi, kibrit,
kurşun, tuz, şeker....
şişelesi boynuna astılar
torbasını verdiler sırtına
göğsüne bir de yazı yazdılar
"partizan"
köyün meydanına kuruldu darağacı
atlılar çekmiş kılıcı
halka olmuş piyade askeri
zorla seyre getirdiler köylüleri
iki sandık üst üste
iki makarna sandığı
sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır
urganın ucunda ilmik
partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına
partizan
kolları bağlı arkadan
durdu urganın altında dimdik..
nazlı boynuna ilmiği geçirdiler
bir subay fotoğrafa meraklı
bir subay elinde makine; kodak
bir subay resim alacak
tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden
" _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.
soluk aldırmayın faşistlere
yakın, yıkın, öldürün...."
bir alman vurdu ağzına partizanın
genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan
fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
"_ biz iki yüz milyonuz
iki yüz milyon asılır mı?
gidebilirim ben
ama bizimkiler gelecekler
teslim olun vakit varken..."
kolhozlular kan ağlıyorlardı,
cellat çekti ipi
boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun
fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan
ve hayata seslendi insan
"_ kardeşler
hoşça kalın
kardeşler
kavga sonuna kadar
duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler..."
cellat bir tekme attı makarna sandıklarına
sandıklar yuvarlandılar
ve tanya sallandı ipin ucunda...
nazım hikmet ran
SENİ ASİL İNSANLARIN BASİT SEVGİSİYLE DEĞİL...
BASİT İNSANLARIN ASİL SEVGİSİYLE SEVDİM!

hepsiyAh

yalnızlığın çığlıkları susun artık!

ne teselli verenim var ne yaslanacağım bi omuz...

bir de sen yalnızlık;
üstüme gelme zaten harabeyim geçmişin sancılarıyla...
paslanmış anıların, küllenmiş acıları hala mı acı verir insana?
kaç gece yanar yürek ateşlerde?
gelir mi diye saniyeleri saymalar ne zaman biter?

yüreğim iflaslarda mutluluğa dair...
korkuyorum, kırgınım bir de yalnızım
kuytu kederlerin avcundayım bir başıma...

isyanlarını bastırıyorum ruhumun
zincire vurdum hayallerimin sana dair olanlarını
canım acıyor hissediyor musun?


sonsuz derdik bir zamanlar sonsuzluğa hakaret edercesine
hani sonsuz yanımda oluşların bu muydu?
gün değil ay değil kaç zaman geçti sensiz....


bir de yalnızlık ayrılığa dayanamıyorum bir de sen gelme üstüme !

hepsiyAh

Sen ,Bu Sevgiyi Kaldırabilir Misin...?
Gel desem sana...
hiçbir şey sorma,hiçbir şey konuşma,sadece gel..
gelirmisin?
hadi desem yada..
hiç birşey sormadan yine benimle yürür müsün sonu belirsiz yollarda...??
bakmasan, görmesen ,duymasan beni günlerce..aylarca belki..
yine beni severmisin??
gözden ırak olan gönülden de uzak olurmuş derler ya...
yanımda olup uzak olanlardansan,uzakta olup içimde olmayı becerebilirmisin..

aylar sonra,yıllar belki..
''seni sevdim .. senden gelen iyi -kötü herşeyi sevdim .ve hep seveceğim '
diyebilirmisin??

yanımda otururken bile zaman zaman deli gibi özleyebilir misin??
her ayrılışımızda sabaha,bir daha görmeme korkusuyla deliril misin
her gelen telefonda'ben diye irkilir misin sebepsiz??
beni her dakikana taşıyıp yaşamayı becerebilir misin??

beni,ben gibi sevebilirmisin..?
delirsem bi gün..' CANIMMMM diye sarılabilir misin....?
kapris yapmak istersem ..yapsam hatta şımarıp,kalabalıklarda elimi tutabilir misin...?

hayat birgün bana oynarsa,maskeleri yırtıp her yerimde yine beni görebilirmisin..??
ne şart ne konum olursa olsun,gözbebeklerimin hep aynı bakacağını bilebilir misin..?

yada ben hayatla oynamaya kalkarsam birgün nefesimden sıkılıp
ölsem birgün,yaşadığın her gün için benimle,'bir saniye için bile pişman değilim '
diyebilirmisin...?




sevgilim ol diyorsun bana.....
sen ,bu sevgiyi kaldırabilir misin.....?

hepsiyAh

Aklımdan çıkmıyorsun
Sensiz bomboş bu hayat
Susma öyle ne olur
Bana kendini anlat
Hasretim gülyüzüne
Susamışım sevgine
Başkasından bana ne
Bana kendini anlat
Boşver esen rüzgara
Boşver yağan yağmura
Hadi gel kollarıma
Bana kendini anlat
Geceleri üşür müsün
Hemen örtünür müsün
Beni düşünür müsün
Bana kendini anlat
Ah benim nar çiçeğim
Canım ipek böceğim
Meraktan öleceğim
Bana kendini anlat
Aşkımızdan kime ne
Sevdamızdan kime ne
Başkasından bana ne
Bana kendini anlat
Ahmet Selçuk İlkan

melankolizm

SAÇLARIN TUNA NEHRİ
GÖZLERİN TANRI DAĞI

Acılar büksün beni
Volkanlar yaksın beni
Sana gelemiyorsam
Depremler yıksın beni

Tek tılsım bu kayıtlı, ufuklar ötesinde
Köhnemiş sandallarda, kürekler çekiyorum
Efsane bir sükunet, kaplıyor tüm afakı
Al kibrit alevinde, yıldızlar yakıyorum
Sanki asırlık özlem, içimde büyüttüğüm
Gece şehirler kurup, seherde yıkıyorum

Peşime düşen gölge, dibimdeki büyük iz
Saçların Aras Nehri, gözlerin Karadeniz

Çileler örsün beni
Pranga sarsın beni
Sana varamıyorsam
Kurşunlar vursun beni

İki türlü yüzün var, kah hayattır kah memat
Gülüşün bir karanfil, kızışın bil ki zakkum
Hasreti darağacı, vuslatı saray görse
Titreyen ellerimde, yanarken üşür bir mum
Gidişinde harp eder, ayrılık yüreğimle
Yokluğun çölde kaya, varlığın denizde kum

Katrana katılan bal, zindan ardında ölü
Saçların İdil Nehri, gözlerin Hazar Gölü

Tamular alsın beni
Kederler bilsin beni
Seni saramıyorsam
Tarihler silsin beni

Dillerde türkü türkü, divitte şiir şiir
Satır satır romanlar, hep seni anlatmalı
Bir çoban, kavalıyla, tüm aşıklar sazıyla
Bozkırda kurda kuşa, hep seni dinletmeli
Yükselirken ezgiler, göğe doğru usulca
Cümle dağ taş bir olup, semayı inletmeli

Yüzüme çarpan rüzgar, hançer ucunda ağı
Saçların Tuna Nehri, gözlerin Tanrı Dağı

FATİH KOCATEPE

Simurg

Susmalarım Sana Olan Sevdamı Söyler..

Bal rengi gözlerinde
Tutulurlardı hep
Çaresizdi sözcükler
Senin gözlerin konuşurdu

Bal rengi gözlerine
Konuk olanlar hep
Dünyaları unutur
Senin gözlerini konuşurdu

Olanları anlatamam, benden isteme
Nasıl olupta yüreğimde biriktiler hep
Susmalarım sana olan sevdamı söyler
Aslında hiç başlamayacak aşkın özlemi bu

Olanları anlatamam, benden isteme
Nasıl olupta yüreğimden döküldüler hep
Dudaklarım sana yazılmış şarkıyı söyler
Aslında hiç başlamamış bir aşk hikayesi bu

Bal rengi gözlerinde
Oyun oynardım hep
Anlamı saklı geçişler
Aşkım için umut olurdu

Bal rengi gözlerinde
Güneş parlardı hep
Oyunu bozdu gerçekler...

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

hepsiyAh

Ucak, Babama Selam Söyle..


Karlı bir akşamdı Ankara'da,
Son kez elele yürümüştük.
Bitmesin istediğim yola,
Kısacık beraberliğimizin bütün
anılarını sığdırmıştık.
"Yazarsın bana," demiştin.
"Ben de yazarım sana sık sık."
Ağlıyordum...
Sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
Elimi daha sıkı tuttun.
Anlıyordun, bu ayrılığa dayanamıyordu kalbim.
"Öğrettiğim çiçek adlarını unutma," dedin.
"Kelebekleri kitap arasında kurutma.
Sık sık fotoğraf çektir, yolla bana.
Kitaplarım sana emanet.
İncitme kimseyi,
Kin büyütme kalbinde,
Beni bekle..."


Yol bitti. Gidiyordun artık. Gittin.


Sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri
Sen sandım bir süre.
Kin büyütmezdim kalbimde,
Söz vermiştim sana diye,
Kitaplarını okudum, kelebeklere dokunmadım.
Öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim.
En çok fesleğeni, çoban heybesini,
Akşamsefasını sevdim.


Seni beklerken çok şey öğrendim.
Yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
Nasılsa bulacaktır seni diye,
Her görüşümde aynı güçle seslendim.
"Uçak, babama selam söyle ! "


Beni kötü rüyalardan uyandıran,
Sevdiğim ilk adam...
Bir bilsen seni nasıl özledim...



Kar yağıyor şimdi.
Otuz yaşım bitti.
Kitapların bende, kelebek gibi kar taneleri.
Kendi yolumda yürürken hiç unutmadım
O cümleyi...


Selamını, aldım babacığım.
Kin büyütmedim kalbimde.
Küçük kızının gözleri hâlâ senin çiçeklerinde...


Uçak, babama selam söyle...



İCLAL AYDIN

beckyZWICKY

ßırakma ßenii

Günlerdir ağladım yokluğunda
Bekledim bana geleceğin o günü
Senden uzak olsamda aldırmadım
Hep umutluydum, beklemeye yeminliydim

Düşünmedim sensizliği, yapamazdım zaten...
Sensiz asla olamazdım
Bir eksiklik vardı İçimde, gittiğinden beri
Dönseydin bitecekti, ya dönmeseydin...
İşte o zaman da ben bitecektim.

Eğer sen olmayacaksan bu dünyada
Bende olmayacağım...
İstesem bile bunu yapamayacağım
Sensiz asla olamayağım..
tutmam gereken bir matemim var, hislerim var.

unutmam gereken..

beckyZWICKY

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
tutmam gereken bir matemim var, hislerim var.

unutmam gereken..

beckyZWICKY

Bu sana son şiirimdir
Biliyormusun
Hani o yeşil gözlerin var ya
Ormanları kıskandıran


Şimdi o gözler başkasına ait
Bakmıyorlar eskisi gibi bana
Sevmiyorum artık ben ormanları
Yeşil olan alanları çimleri agaçları

Çünkü sen yoksun o gözlerin
Bana bakmıyorlar eskisi gibi
Hıçkırıklara boguluyorum kendimi atamıyorum
Kırlara çünkü seni hatırlatıyorlar

Kapattım kendimi dört duvar arasına
Kapattım kapıları kilit vurdum gönlüme
Yasak koydum kalbime
Zincirlere vurdum gönlümü

Kırdım kalemlerimi artık sana şiir yazmayacagım
Bu sana son şiirimdir
Haberin olsun yeşil gözlüm
tutmam gereken bir matemim var, hislerim var.

unutmam gereken..

hepsiyAh

Sen uzaklardayken
Ben gidişini cizdim,
Yıldızlardan aldığım beyazlarla.
Karanlığı tuval yapıp ayrılığı yok ettim.

Sen uzaklardayken
Ben şiirlerini okudum çatlamış fısıltılarla.
Bin kez dokundum yazamadıklarına
Anlamaya çalıştım anlatamadıklarını.

Sen uzaklardayken
Ben senli hayaller kurdum,
Kimsesiz çocuklardan çaldığım hayal tozları ile.
Yüzüne bakamadım ağlatırsın diye.

Sen uzaklardayken
Ben kaderimi parçaladım.
Yazgımızın değişmesini istedim.
Yaşanmış tüm günahları üstlenip ateşinle kavruldum.

Sen uzaklardayken
Ben göz yaşlarıma sevgimi gömdüm.
Dudaklarımdan çıkan her sözcükte hayat bulsun,
Yüreğime serpilsin diye.

Sen uzaklardayken
Ben mum ışığına resmini çizdim.
Mum gibi bu ayrılık erisin diye.

Sen uzaklardayken
Ben, beni bırakıp gittiğin yoldan hiç ayrılmadım.
Her giden otobüsün arkasından el sallayıp,
Her gelen otobüste inmeni bekledim...

Sen uzaklardayken
Ben...
Hep dönmeni bekledim...

hepsiyAh

Sen benimle gökyüzünde koşmayı
Sen benimle ölürken buluşmayı
Paylaşabilir misin


Güneşi koklayınca çatlayan bir tohumu
Irmağın yüreğinde çiçeklenen yangını
Her akşam yalnızlığı uyandıran toprağı
Her sabah bir gölgeyi sevindiren yaprağı
Paylaşabilir misin


Sen benimle gökleri paylaşabilir misin
Hani salkım saçaktır bulutlarda sevgiler
Hani bir turna gibi üryan olunca yürek
Bahçesinde umuda kanatlanır serviler
Sen benimle yağmurun nefesini
Sen benimle tomurcuğun sesini
Bir hülyanın dalgın avuçlarında
Gölgesini arayan bir kuşun kafesini
Paylaşabilir misin


Her limanda bekleyen benim yalnızlığımdır
Her geminin demir attığı yerde
Parçalanan kalbin çığlıklarıyla
Dağılan kırmızı benim yalnızlığımdır
Gemilerin güvertesinden sızan
Tayfaların masum bakışlarında
Kelepçeler vurulan benim yalnızlığımdır
Denizin kollarında uyurken kadırgalar
Zıpkınlanan balığın gözlerinde kıvranan
Benim yalnızlığımdır
Sen benimle karanlık gecelerde
Alabilir misin avuçlarında
Denizin dibindeki bir ateş çiçeğini
Sen benimle kumlara gömülmeyi
Sen benimle ölürken de gülmeyi
Paylaşabilir misin


Yosunlarda ağlayan yitik bir defineyi
Dalgalara tırmanan kalbin çizgilerini
Yıldızlara gül kokusu taşıyan
Kaptanları ağlatan aşkın ezgilerini
Paylaşa bilir misin


Rıhtımları kıskanan benim ayrılığımdır
Karaya çıktığında vurulan her askerin
Kanıyla ıslanan benim ayrılığımdır
Kurşunlanan deniz fenerlerinin
Kapanan gözkapakları ardında
Acıların heykelini yontan el
Benim ayrılığımdır
Sen benimle rüzgarı tutuşturan alevi
Kasırgayı,tayfunu,suları yutan devi
Paylaşabilir misin


Benim ruhum kuşların öldüğü anda biter
Senin ruhun kuşları öldürürken dirilir
Benim ufuklara baktığım yerde
Yorgun savaşçılar seferden döner
Senin her umudu yıktığın yerde
İçimizde yanan kandiller söner
Şimşekler susunca tükenir sesin
Bulutlar tutunmuyor kanlı kirpiklerine
Sen bir yanardağı sevecek kadar
Mavi değilsin
Martılardan, mürekkep balığından
Suları sevmeyi öğrenmelisin
Adımların öylesine karanlık
Bana doğru yürüdüğün her sabah
Ansızın akşam olur
Senin o kızıl dudaklarında
Unuturum çiçeklerin adını
Artık duymalısın uykuda bile
Kervanları gördüğün mesafeden
Çöllerin feryadını
Benim intizarımdır çölde kum fırtınası
Bedevi bir infilaktır susuzluk
Her serabın ortasında bunalan
Her mecnun yüreğinin beyaz kıvrımlarında
Leyla'yı arayan benim intizarımdır
Hani bir ahunun can damarından
Kelebekler uçar sılaya doğru
Hani aslanları avlayan bir yiğidin
Bir vahşinin pençelerinde solan
Karanfili güvencindir ansızın
Kelebeğin kanadında büyüyen
Güvercinin renklerinde uyuyan
Benim intizarımdır
Sen benimle bir yılan derisini
Bir akrebin gözlerinde ölümü
Bir zakkum türküsünü
Bir kaktüsün süsünü
Paylaşa bilir misin


Sen benimle kumlara gömülmeyi
Sen benimle ölürken de gülmeyi
Hani mum ışığında gölgeler de gariptir
Evlerin duvarında gezinir çaresizlik
Ağıtlar parçalanır içimizde köz gibi
Bir yudum suya bile karışır da hüznümüz
İncecik bir perdedir mutluluk, yanar gider
Bilmez misin ki, umut bir kuştur konar gider
Çoğalır kuşkuları tuzağa düşenlerin
Hani bir ısırgandır güzel yüzlü han kızı
Örümcek yuvasına bırakır ellerini
Gergefinde laleye benzetir ahımızı
Sen benimle mevsimlerin ardında
Kımıldayan bir ihtilal gülünü
Paylaşabilir misin


Samerre'da hu çeken dervişin sızısını
Hakan sarayında bir alınyazısını
İstanbul'da uyuyan devlerin rüyasını
Erzurum'da hüma kuşunun yuvasını
Tanrı dağlarında çiğdemin sevdasını
Paylaşabilir misin