Ana Menü

Şiirlerimiz

Başlatan Simurg, Şubat 06, 2007, 17:44:16

0 Üyeler ve 12 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Simurg

AÐLAYACAKSIN
Bir buruk pişmanlık sarınca seni
Aldanmak ne demek anlayacaksın
Çok arayacaksın bir dost elini
Yalnızlık ne demek anlayacaksın
Yakınca içini aşkın ateşi
Sevmek ne demek anlayacaksın
Yalansız aşkımı ,seven kalbimi
Söylenen yalanlar yıkınca seni
Kırınca ümitlerini
Hatırlayacaksın mazide beni
Yaptıkların için AÐLAYACAKSIN

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Senden Vazgecebilirmiyim Hic
Beni bazen arayip sormasanda
Sana arada bir kizsamda
Söyle sana küs kalabilirmiyim hic

Aramizda mesafeler olsada
Yollar bizi ayirsada
Söyle seni unutabilirmiyim hic

Gözlerine bakip "Seni Seviyorum" diyemesemde
Sana sarilip öpemesemde
Baskasina gönül verebilirmiyim hic

Günlerim sensiz gecsede
Hasretinden ölsemde
Söyle senden vaz gecebilirmiyim hic?!

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Ayyıldızım Benim Ruhumdur

Şehitler tepesi boş değil,
Biri var,bekliyor...
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgar bekliyor.

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli.
Kim demiş meçhul asker diye?

Destanını yapmış,kasideye kanmış...
Bir el ki ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler.

Öpelim temizse dudaklarımız...
Fakat basmasın toprağına
Temiz değilse ayaklarımız.

Rüzgarlarını kesmesin gövdeler...
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar,kasideler!

Geri gitsin alkışlar,geri...
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!

Ona oğullardan,analardan
Dilekler yeter...
Yazın sarı,kışın beyaz
Çiçekler yeter.

Söyledi söyleyenler demin...
Gel süngülü yiğit,alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle söz senin!

Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor...
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgar bekliyor....

Destanı öksüz,sükutu derin
Meçhul askerin...
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli...
Kim demiş meçhul asker diye?

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

An Gibi!

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın

Gelir geçer gemiler
Belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladı taşır gece bir yıldız
Soğuk olur,üşürsün ya adamakıllı
Hani sarılırsın kendine
Hani aklın karışır
Bu bir divaneliktir gönül aha alışır
Ömrüm bitse ne çıkar
Can gibi aklımdasın

Gündür bu geçer gider
Belki bir şey kalmaz sanırsın
Yani bir sabah uyandığında
Ne hayatın tortusu ne kokusu alışmışlığın
Her şey başka olacaktır
Başka bir otobüs başka bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adın ne sanın
Bir şafak vakti açınca gözlerini
Bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya
Ve sen her şafak
Nan gibi aklımdasın

Bazen bir şey geçer içinden insanın
En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey
Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadı yoksa
Şarkılar yakmıyorsa içini
Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa
Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay
Mahallenin en güzel kızına
Denizin tuzu
Yalnızlığın bahanesi yoksa
bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına
zannetmeki ölmek zor
ölmek kolay kolay da
kan gibi aklımdasın

bu da geçer
her sabah kanayacak değil ya
bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın
biraz da helvası bizim bakkalın
senden ayırdığım üç beş zeytin
otururum sofraya
her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın
bende unuturum nasıl unutulursa sana susuzluğum
ve nasıl becerdiysem kahrolmayı
öyle unuturum ekmek gibi
nan gibi aklımdasın

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın
An gibi aklımdasın
aklımdasın...

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

melankolizm

Soyuma alt kimlik diyen soytarı,
Bu memleket sular, aktıkça Türktür.
Parmaklar okşayıp, kaval,saz, tarı,
Sevda türküleri, yaktıkça Türktür.

Tan yeri attıkça, sabah vaktine,
Gece yenildikçe, yeni bir güne,
Karsa, Ardahana, Şırnağa, Vana,
Gün dolanıp akşam, çöktükçe Türktür.

Türk mührüdür, İshakpaşa doğunun,
Selimiye, çiçeği Türk bağının,
Palandöken, Nemrut, Ağrı dağının,
Zirvesinde şimşek, çaktıkça Türktür.

Sürülerim, yayladıkça dağlarda,
Asmalarım, yeşerdikçe bağlarda,
Bugün değil, gelecek tüm çağlarda,
Köylü toprağını, ektikçe Türktür.

Karlar erir, çıkar, Nevruz gülleri,
Bayrağımı okşar, bahar yelleri,
Mehmetçiğin, öpülesi elleri,
Bayrağı göndere, çektikçe Türktür.

Boşa heveslenme, ey çakal soyu,
Çok engel aştı Türk, tarihler boyu,
Çepni, Bayat, Kınık, Buğdüz ve Kayı,
Birlikte âtiye, baktıkça Türktür.

Tarla kimin, ekin kimin, bilinir,
Ayrık otu, can sıkarsa yolunur,
Saran dağlar, bir yerinden delinir,
Kahpe duvarları, yıktıkça Türktür.

Atatürk demişki, gün olur şaşar,
Yöneten delâlet, gaflete koşar,
İhanetle savaş, gençliğe düşer,
Gençler yurda sahip, çıktıkça Türktür.

''Türkiye Türklerindir.'' Mustafa Kemal Atatürk

erdibatmaz

Dr. CHE

Dünya böylesine güzel
olur muydu yine
diplomasını çerçeveleyip
para kazanma derdine
düşseydi Dr. Che
yüreğini dağlara asmak yerine
Eğer bilseydi Dr.CHE
Verdiği onca mücadeleden sonra
Bir gün, sadece T-shirtlerde
Yıldız şapkalı lider diye yer alacağını
Ve Kapitalizme
Ticari mal olarak malolacağını
İnan silahını kuşanıp
Dağlara çıkmak yerine
Beyaz önlüğünü giyip
Beyin cerrahisinde uzmanlığını tamamlardı.
bitti, dağılın.

4-8-15-16-23-42 :P

freedom forever

BİR CEZAEVİNDE TECRİTTEKİ ADAMIN MEKTUPLARI

I

Senin adını
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.
Malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere âlâtı-katıa verilmez),
ne de başı bulutlarda bir çınar.
Belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek
bana yasak...
Burası benden başka kaç insanın evidir?
Bilmiyorum.
Ben bir başıma onlardan uzağım,
hep birlikte onlar benden uzak.
Bana kendimden başkasıyla konuşmak
yasak.
Ben de kendi kendimle konuşuyorum.
Fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
şarkı söylüyorum karıcığım.
Hem, ne dersin,
o berbat, ayarsız sesim
öyle bir dokunuyor ki içime
yüreğim parçalanıyor.
Ve tıpkı o eski
acıklı hikâyelerdeki
yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
mavi gözleri ıslak
kırmızı, küçücük burnunu çekerek
senin bağrına sokulmak istiyor.
Yüzümü kızartmıyor benim
onun bu an
böyle zayıf
böyle hodbin
böyle sadece insan
oluşu.
Belki bu hâlin
fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
Belki de sebep buna
bana aylardır
kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
bu demirli pencere
bu toprak testi
bu dört duvardır...

Saat beş, karıcığım.
Dışarda susuzluğu
acayip fısıltısı
toprak damı
ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran
bir sakat ve sıska atıyla,
yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.

Bugün de apansız gece olacaktır.
Bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın.
Ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan
bu ümitsiz tabiatın
ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır.
Yine o malum sonuna erdik demektir işin,
yani bugün de mükellef bir daüssıla için
yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam.
Ben,
ben içerdeki adam
yine mutad hünerimi göstereceğim
ve çocukluk günlerimin ince sazıyla
suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla
yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı
seni böyle uzak,
seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
kafamın içinde duymak...

II

Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar.
Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire...
Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar,
dışarda bozkırın üstünde pırıltılar...
Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet,
suyu donmayan testi
ve sabahları çimentonun üstünde güneş...
Güneş,
artık o her gün öğle vaktine kadar,
bana yakın, benden uzak,
sönerek, ışıldayarak
yürür...
Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara,
başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı :
dışarda akşam olur,
bulutsuz bir bahar akşamı...
İşte içerde baharın en kötü saati budur asıl.
Velhasıl
o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle
bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı
hürriyet denen ifrit...
Bu bittecrübe sabit, karıcığım,
bittecrübe sabit...

III

Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

NAZIM HİKMET
Paris'te 72 gün boyunca fabrikalar çalıştı, atölyeler üretti, fırınlar yiğit Parislilere ekmek yetiştirdi. Paris'te 72 gün boyunca ücretin, sermayenin, karın, paranın olmadığı bir dünya kuruldu.

SATUKBLADE

BABA UYAN


Her sabah annemin sessiz iç çekişleriyle uyanmaya başlamıştım
Annemin gündüzleri yüzü gülmüyor
Her gece ağlıyordu.
Saçlarımı okşuyor, gözlerime bakıyor
Kadersizim diyordu
Kadersizim kızım
Bahtı karalım benim.
Ama ne kadar sorsam da niye ağladığını söylemiyordu
Daha küçüksün yavrum
Büyüyünce anlayacaksın.
Babama koşuyordum,
Babam mutfakta sigara içiyor,
Hadi salona git kızım duman seni hasta eder diyordu.
Sen niye içiyorsun o zaman baba
Sigara senin sağlığına da zararlı deyimli yani
Yorgun gözleriyle
Öyle ya doğru söylüyorsun kızım deyip gülümsüyordu.
Dudak kıvrımlarında kaybolan sanki yaralı bir gülümsemeydi
Acı bir gülümseme
Oysa benim babam böyle gülümsemezdi
Gözlerime acı acı bakıp
Hadi sen salona geç demezdi.
Hem nedense son zamanlarda babam çok öksürüyor
Annemde çok ağlıyordu.
Annemin sessiz iç çekişleriyle uyanmaya başlamıştım
Ne çizgi filmleri seviyordum artık ne barbi bebekleri
Babamın yüzü gülmüyor, annem hep ağlıyordu
Beş buçuk yaşındaydım.
Üstelik günler hiç geçmiyordu.
Herkes daha küçüksün derken altı yaşım bir türlü gelmiyordu.
Sabahları erken kalkıyorduk
Annem beni komşuya bırakıyor
Babamla yan yana yürüyüp kayboluyorlardı sokağın öbür başında
Oysa annem çalışmıyordu
Babamda erkenden niye nereye gider söylemiyordu
Pencerenin önünde dönüşlerini bekliyor,
Geldiklerini uzaktan taa uzaktan görünce
Dünyalar benim oluyordu.
Sonra yaz geldi
Doğum günüme iki gün kalmıştı
Herkes ne istersin diyordu
Ben susuyordum
İçimden hiçbir şey istemek gelmiyordu.
Sonra sonra ne olduysa o gece oldu.
O gece annemin sessiz hıçkırıkları depreme dönüştü sanki
Ben odamdan çıkarken içerden sesler geliyordu
Hem ev ne çok kalabalıktı
Halamlar ağlıyor, büyük annem ağıt yakıyordu.
Dedem kuran okuyor
Komşular beni tutuyordu
Nedense bir an gözlerim babamı aradı
Ama ev evimiz çok kalabalıktı
Sanki babam bu kalabalıkta kayıptı
Ben baba dedim baba babam
Annem yavrum dedi sarıldı boynuma
Sanki yıllardır görmemiş gibi
Haykırdı sonra kızım iki gözüm
Babama ne oldu dedim
Yine cevap vermek yerine kadersizim bahtı karalım benim
Anne babam dedim babam babam
Bende ağlamaya başladım
Baban artık yok dedi baban artık yok
Baban öldü baban öldü yavrum
Baban artık hiç öksürmiyecek
Anne öldü ne demek
Ölüm ne demek
Ölüm nasıl bişey
Bende deli gibi ağlıyordum
Bir kıyametin ucundaydım anlıyordum
Yani artık baban geceleri rahat uyacak dedi
Sonra bayıldı
Ben öleydim yavrum dedi büyük annem, ben öleydim
Ölmüş babamın yorganına sarıldı
Babamın yüzünü zorla gösterdiler
Koştum sarıldım boynuna
Baba uyan dedim
Baba ne olur uyan
Uyan baba ben sensiz ne yaparım
Uyanda gülme istersen bana
Hem, kime sokulurum akşam olunca
Baba uyan yarın doğum günüm benim
Baba, baba altı yaşıma giriyorum uyan
Hiçbir şey istemem sözz
Gürültü yapmam, seni hiç üzmem
Söz baba, Baba söz
Hadi bir gün daha dayan
Baba aç gözlerini hadi uyan
Uyan baba, baba uyan

Babamı doğum günümde toprağa verdik
Doğum günümü öyle kutladı babam,
Sigarasıyla çakmağı hala bende durur
O beni babamdan, babamı bende ayıran
Her doğum günümde beni hala hıçkırıklara boğan,
Küçücük dünyama kıyamet olup yağan
Baba, baba nerdesin
Nerdesiniz babalar
Babalar uyanın uyanın babalar
Bu sigara dumanında yetim büyümesin arık
Başka şehirlerde başka çocuklar



BEDİRHAN GÖKÇE

Simurg

Kuruluş bin 903 senle yarışmaksa çok güç
Seni sevmemek de bir suç ben suçsuzum Beşiktaş'ım
Renklerin de asil sen de çok eskidir sevgin bende
Geçmişinle övün sende benim soylu Beşiktaş'ım

Gururluyum dimdik başım mutluluktan bu göz yaşım
Sana sonsuz teşekkürler Kara kartal Beşiktaş'ım

Kollarımı açtım sana zaferlerle koştun bana
Taraftarın vurgun sana sevdalınım Beşiktaş'ım
Yıldızlar hep seni seçti şeref sayfasına geçti
İftiharla yüzyıl geçti destanımsın Beşiktaş'ım

Gururluyum dimdik başım mutluluktan bu göz yaşım
Sana sonsuz teşekkürler Kara kartal Beşiktaş'ım

Takımların pek hazlısı süper ligin en hızlısı
Geleceğin tek yıldızı baş tacımsın Beşiktaş'ım
Bu dalya ilk hiç son değil sana doymak mümkün değil
Rakiplerin bur'dan değil evrenselsin Beşiktaş'ım

Gururluyum dimdik başım mutluluktan bu göz yaşım
Sana sonsuz teşekkürler Kara kartal Beşiktaş'ım

Zeki İlyas Kızılışık



BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg


Seviyoruz kutluyoruz seni BEŞİKTAŞ

Kara kartal senin adın
Avrupayı sardı namın
TÜRKİYE senin hayranın
Seviyoruz seni beşiktaş
Kutluyoruz seni beşiktaş

Sportmenlike özelsin
Siyahbeyazınla çok güzelsin
İnşallah kupaya gidersin
Seviyoruz seni beşiktaş
Kutluyoruz seni beşiktaş

TÜRKİYE seninle övünsün
Sana yenilen dövünsün
Spor tarihimizin büyüğüsün
Seviyoruz seni beşiktaş
Kutluyoruz seni beşiktaş
 
Haşim Koç

 

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Beşiktaş

Ben aşığım siyah beyaz rengine
Canmı dayanır Beşiktaş sevgisine
Taraftarın el ele her zaman seninle
Gönüllerin sultanısın Beşiktaş

Adı güzel şanı güzel
Gönüldeki mani güzel
Türkiye de ve dünyada
Beşiktaşlı olmak güzel

Sevinip mutlu olmak sanada haktır
Senin taraftarın herkesten çoktur
Hele Beşiktaşlı olmak ayrıcalıktır
Gönüllerin sultanısın Beşiktaş

Adı güzel şanı güzel
Gönüldeki mani güzel
Türkiye de ve dünyada
Beşiktaşlı olmak güzel

Seni izlemek heycan verir insana
Adımızı duyurduk bütün cihana
Bekle bizleri geliyoruz avrupa
Gönüllerin sultanısın Beşiktaş

Adı güzel namı güzel
Gönüldeki mani güzel
Türkiye de ve dünyada
Beşiktaşlı olmak güzel

Yükseklerde uçuracağız kartalı
Beşiktaştır bu alemin işte kıralı
Başkan yönetim hep taraftarları
Gönüllerin sultanısın Beşiktaş

Adı güzel namı güzel
Gönüldeki mani güzel
Türkiye de ve dünyada
Beşiktaşlı olmak güzel

Arif Delen Beşiktaşlı ozanım
Sevdalım aşığım benim takımım
Hasan dağlı 68 Aksaray lıyım
Gönüllerin sultanısın Beşiktaş

Adı güzel şanı güzel
Gönüldeki mani güzel
Türkiye de ve dünyada
Beşiktaşlı olmak güzel

Arif Delen Halk Ozanı

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Siyah beyaz renklerine gönül verenler
Hep el ele tutuştu tüm seni sevenler
Sizin için çarpar seven bu kalpler
Kartallar kartallar kara kartallar
Sizi destekleyen büyük taraftarın var

Beşiktaş beşiktaş diye tempo tutarız
severiz seviniriz içimizde yaşarız
Sizler kazandıkça bizler coşarız
Kartallar kartallar kara kartallar
Sizi destekleyen büyük taraftarın var

Adın üstündedir Dünya şanında
Lig kupa şampiyonluğu hep yanında
Sen Büyük Beşiktaşsın taraftarında
Kartallar kartallar kara kartallar
Sizi destekleyen büyük taraftarın var

Arif Delen der Beşiktaş büyük takım
Fırtınadır sahalarda canlara bakın
Bir birin den çok güzel goller atın
Kartallar kartallar kara kartallar
Sizi destekleyen büyük taraftarın var

Arif Delen Halk Ozanı

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

cancion del popular

Salkımsöğüt

Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
           vurulmuş gibi
                   kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
           uzaklaşan atlıların parıldıyan nallarına!
Ah ne yazık!
         Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatamayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatamayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgar kanatlılar!
Atları rüzgar kanat...
Atları rüzgar...
Atları...


                                            Nazım Hikmet
       

SENİ ASİL İNSANLARIN BASİT SEVGİSİYLE DEĞİL...
BASİT İNSANLARIN ASİL SEVGİSİYLE SEVDİM!

Simurg

BİR BİLENE SORMUŞLAR...


Sormuşlar bir bilgine: HAYAT ne? Diye
Demiş bilgin; iki yönlü bir yol
devam eder bilinmeze.
Sen görmemezlikten gelsen de
vardır bir yoldaş her köşesinde
Bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan
bazen de aşarsın dertleri
sanki uçuyormuş gibi inerek buradan.

Peki, SEVGİ nedir? Demiş biri
Kalbine sığmayacak kadar geniş
Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz,
kokusunu alamayacağın kadar uzak
hayal edemeyeceğin kadar yakın...

Ya KORKU nedir? Diye atılmış diğeri
Bir yağmur damlasındaki barut kokusu.
Belki de saklanılan bir hayal yontusu
ya bir miniğin haykırırışı,
ya da yüreği yaralı bir kuşun feryadı....


Peki ya UMUT nerededir? Diye atılmış bir umut avcısı.
Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı.
Aradın boşuna heryeri ama unuttun en kolay yeri besbelli
bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini...


Peki DOST kimdir? Diye sormuş biri.
Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,
verdin mi desteğini, sordun mu halini,
yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.

Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri.
Bilgin demiş:
Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi?
Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi...

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

gözzde_bjk

BİR ADIN KALMALI
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç...

AHMET HAMDİ TANPINAR.
Kendi yüreğimden başka sığınacak yerim yok,yurdum yok!
Tüm hayallerin sonsuzluğa
Ve sona erebildiği yerdeyim!
Esir değil kul hiç değil
Kendimde yaşıyorum!