Ana Menü

Beşiktaş'ta tekrarlanan senaryo

Başlatan Simurg, Ağustos 27, 2009, 10:15:15

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Simurg

Beşiktaş'ta tekrarlanan senaryo


'Beşiktaş'ta değişmeyen senaryo aynı şekilde Mustafa  hoca için ısıtılmaya başladı. Taktik aynı...' Beşiktaş7ın unutulmaz futbolcusu  Ali Gültiken'in Sabah Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazısı:
 
 
Beşiktaş'ta tekrarlanan senaryo

Beşiktaş'ta tekrarlanan senaryo

Beşiktaş'ta değişmeyen  senaryo aynı şekilde Mustafa hoca için ısıtılmaya başladı. Taktik aynı... Direk  diyalog yerine yan yana fotoğraf ve arkasındayız mesajlarıyla beraber içeriden  dışarıya haber sızdırılarak medya üzerinden yorma, hırpalama ve sonucunda da  ipleri koparma.. Rıza'da da aynı şeyler yaşandı Ertuğrul'da da... Görevde  bulundukları süre içerisinde başarılı oldular veya olmadılar tartışması ayrı..  Başarısız olduklarını düşünüyorsanız alırsınız karşınıza konuşursunuz ve  ayrılırsınız veya çalışırken bazı yanlışlıklar görüyorsanız yine bunları  görüşmelerinizde hocalarınıza aktarırsınız. Bu insan ilişkilerinin hangi görevde  veya nerede olursanız olun değişmez kaidesidir. Ayrıca şu da değişmez bir  gerçektir. Baştaki teknik adamı yaralarken ve güçsüzleştirirken aslında kendi  takımınızı ve kendinizi zayıflatıyorsunuz demektir. Bunun en taze örneği  geçtiğimiz sezon Galatasaray'da yaşanmıştır. Hocaya sormadan yardımcılarını  görevden alıp hocayı kamuoyu önünde zayıf düşürmek Galatasaray'a tüm sezonu  kaybettirmiştir. "

AYRILMAK İSTİYORUM"
Bugün Mustafa hocanın da  elbette hataları var. Özellikle sezon başında yaptığı "Ayrılmak istiyorum"  açıklaması ciddi bir güven sorunu yaratmıştır. Öyle veya böyle sezon başladı ve  hoca görevine devam ediyor. O zaman şimdi saha sonuçlarını beklemek zamana  bırakmak en doğru yoldur. Burada önemli olan eleştirilerin yalnızca sahayla  ilgili olarak yapılması ve başka hesapların bunların içine sokulmamasıdır. 

Geri dönüş
İbrahim Kaş transferi  tartışılır olsa da geri dönmesi önemli. Çünkü Beşiktaş, Gökhan Zan'ın  ayrılmasından sonra yapılan sezon programlamasının tersine bir durumla karşı  karşıya kaldı. Buna bir de Toraman'ın sakatlığı eklenince, defansın ortasında  eksiklik oluştu. Bu bölgedeki alternatif eksikliği de endişeye yol açtı  diyebiliriz. Oynanacak maç sıklığına bakıldığında buraya bir transfer  kaçınılmazdı ve Kaş'ın kiralanmasıyla da bu sonuçlandırıldı. Seçim olarak  gidişindeki yanlışlığı, hataları ve kiralanmasındaki yüksek maliyeti bir kenara  koyarsak doğru yapıldı diyebiliriz. Çünkü Kaş bu takımın alt yapısından  yetişmiş, adaptasyon sorunu olmayan, camianın hemen kabul edip  benimseyebileceği, takımdaki tüm oyuncular tarafından bilinen en önemlisi de  Beşiktaş'tan Milli Takım seviyesine ulaşmış bir isim.
Tüm bunların yanına  yabancı kontenjanı şansı olmadığına da eklersek Türk statüsünde alınabilecek  alternatifler arasından en iyi isimdir diyebiliriz. Kendisiyle ilgili yapılan  geçmişteki ayrılmasıyla ilgili tartışmalarda şunu açıkça belirtmekte yarar var.  Siz yönetenler olarak bonservisi biten oyuncunuzu bu seneki Gökhan transferinde  olduğu gibi elinizden bedava kaçırırsanız sonrasında bu durumlarla  karşılaşırsınız. Üstüne bir de bedava gönderdiğiniz Zan ve Kaş, ülkenin Milli  Takımı'nda oynayan 5-6 oyuncudan ikisiyse sizin görev başındaki kişiler olarak  kendinizi tekrar sorgulamanız gerekir. İşte belirttiğimiz bu hatalar Kaş'tan  kaynaklanan değil o görevi yürüten kişilerin zafiyetinden kaynaklanan  hatalardır. Kiralanmasındaki yüksek maliyet ise artık herkes tarafından bilinen  baştaki iradenin her zaman ki savurganlığının neticesidir.
İstermisiniz bu  irade yakında bonservis ödeyip Gökhan'ı geri alsın. Olur mu olur!. 

Anlayış farkı
Figer, Türkiye'de büyük  kulüplerde oynayan bazı oyuncuların menajeri. Aslında menajerlikten çok futbolcu  tüccarı tabirini kullanırsak, daha doğru olur. Oyuncu görüşmelerinde yüzde on  falan derdinde değil. Görüşmelerinde kendisi için neredeyse oyuncu kadar para  talep ediyor. Beşiktaş'la yaptığı Nobre görüşmelerinde ve F.Bahçe ile yaptığı  Lugano görüşmelerinde de böyle oldu. Fakat bir tarafta istediğini aldı diğer  tarafta kapının arkasını gördü. Lugano transferinde yıllık 4 milyon euro oyuncu  için ve 4 milyon da kendisi için istedi. Bunda da ısrar etti ve bazen blöf yaptı  bazen rest çekti ama olmadı. Dönüp dolaşıp gelip F.Bahçe'nin masasına oturdu ama  F.Bahçe'nin şartlarıyla. Sonunda da 2.5 milyon euro karşılığında kendisi de bir  şeyler alamadan imza atmak zorunda kaldı. Mecbur çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde  Lugano net olarak son imza attığı rakamı bile bulamaz. Üstelik bulsa da bunlar  F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş gibi üst düzey büyük takımlar olmaz. Sonucunda  F.Bahçe kazandı. Aynı kişi Beşiktaş'la Nobre transfer görüşmelerini yaptı. Talep  ettiği para çok tepki çekince başka bir formülle oyuncunun parasının içine bu  tüccarın parası üstü örtülü olarak yerleştirildi ve ödeniyor. Yani Nobre'nin  aldığı ücret yıllık bir anda sekiz yüz bin eurodan yıllık 2,4 milyon euroya  çıkıverdi. Verilmese ne olurdu.

NOBRE DÜNYAYI TURLASA
Nobre için bir  dünya turu yapsa sonra dönüp 3 tur daha atsa yıllık net olarak bir milyonun  üzerinde ödeyecek bir kulüp bulamazdı. Kazanan şimdi F.Bahçe de olduğu gibi  Beşiktaş olurdu. Fakat şimdi Beşiktaş'tan 3 yıl için alacağı 3 milyonun keyfini  sürüyor. Kısacası yönetim anlamında bir taraf sorumsuz ve başka hesaplar içinde  hareket ederken diğer taraf camiasının menfaatini sonuna kadar koruyan bir  iradeyi ortaya koyuyor

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..