Ana Menü

Vedat Okyar'ın unutulmaz sohbetlerinden biri...

Başlatan Simurg, Temmuz 22, 2009, 12:10:36

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Simurg

Vedat Okyar'ın unutulmaz sohbetlerinden biri... 
 
 
Vedat Okyar'ın unutulmaz sohbetlerinden biri...
Vedat  Okyar'la yapılan her sohbet bir keyifti... İşte o sohbetlerden biri... Vedat  Okyar, Yılmaz Erdoğan ve Tamer Karadağlı; hayat üzerine sohbeti  demliyorlar:

ERDOĞAN: Abi, sen hiç televizyon seyreden birine  benzemiyorsun. Ben, Tamer'le beni seyrederken seni gözümde canlandıramadım. 

OKYAR: Yok seyrettim valla. Öyle uzun uzun seyretmedim ama. Vizontele  2'yi de önümüzdeki hafta düşünüyorum. Ben çok rahat bir adamım Yılmaz. İnsan  yaşlandıkça da tuhaflaşıyor. Önüme bakıyorum yolum kısa. Onun keyfini çıkarmak  için yaşıyorum. Hayatım boyunca iş yapmadım.

KARADAĞLI: Abi galiba sizin  en büyük özelliğiniz pozitif düşünüyorsunuz, hayata pozitif bakıyorsunuz. Oysa  biz birbirimizi seven bir camia değiliz. Dedikodu yaparız. Çekememezlik var.  İşimiz çok bireysel gibi görünüyor. Oysa toplu bir hareketin çıkardığı bir şey.  Bir sürü pasör var arkada. Oysa dışarıdan bakıldığında ''Vayy bu şimdi ünlü  oldu. Çevresinde binlerce kadın var...''

RADYOYU AÇIP KAPAMAYI  BİLMEM

ERDOĞAN Halbuki 300-400'ü geçmez kadın sayısı.

KARADAĞLI  500 de sen en fazla!

OKYAR Bir kere áşık oldum ve onunla evlendim. 38  senedir beraberim. İlk evlenirken, ''Benden koca olmaz, benden iyi bir metres  olur. Sen de metres gibi davranırsan bu iş gider'' dedim.

ERDOĞAN Abi,  konuşurken tüyolardan birini verdi. Demiş ki, ''Bana sen nerdesin diye sorarsan  ben bir daha eve gelmem''. Ama bana soruyorlar. Nereye gideyim?

OKYAR  Benimki evlilik değil. Bir masal, çok güzel bir masal.

ERDOĞAN İyi bir  hikáye dinleyince gözlerim yaşararak dinliyorum. Bizim de başımıza gelsin  istiyorum tabii.

OKYAR Belki tuhaf gelecek. Ben ne kadar param var  bilmiyorum. Karıma da sormadım. Gece dolaştığım barlara para vermem. Ertesi gün  eşime söylerim, o tek tek dolaşır barları, paraları dağıtır. Ben radyoyu açıp  kapamayı bilmem. Cep telefonum yok. Şarjı bilmem. O açmazsa TV açmayı da bilmem,  öğrenmek de istemem. O olmasa ben yokum.

ERDOĞAN Sence biz fazla şey mi  biliyoruz abi, televizyon açıp kapamak gibi? Yoksa o kadını mı bulamıyoruz? 

OKYAR O kadını bulamadınız.

ERDOĞAN Böyle bir şey yaşamak için  de senin gibi olmak lazım. Bu kadar kendine has ilkelerle yaşamak lazım. Sen  kendine has, pozitif bir adamsın. Kadın bulamamak gibi değil, bizde de var. 

ERDOĞAN Ben Vedat Abi'nin sistemine geçmeyi düşünüyorum. Belli bir  saatten sonra, belli bir yaştan sonra sadece káğıt kalem ve güzel bir şarap  bulunan bir hayat düşünüyorum. Roman yazmayı, sonra o romanı birilerine  anlatarak filmini yaptırmayı istiyorum.

OKYAR Şık adam bir kere sana  söyleyeyim, sen ne yaparsan yap, en şıkını yaparsın.

ERDOĞAN Peki Vedat  Abi, karınla tanıştın ve hálá aşıksın.

OKYAR Her gün artarak. İki gün  görmesem özlüyorum.

ERDOĞAN Yenge nereli abi?

OKYAR Yengenin  nereli olduğu belli değil.

ERDOĞAN Tahmin etmiştim.

BANA 'BİBER  GETİR' DEME

OKYAR Dünyalı bir kız. Çok keyifli bir kız. Halen kız diyorum  bak. Çok da ufak aldım. 14 yaşındaydı. Bak, fıkra gibi. Dedim ki, ''Sakın bana  bir şey taşıtma. Biber getir falan yapma. Ben hiçbir akrabamla görüşmem. Senin  de akrabaların benim evime gelmesin. Ben akrabaları sevmem, çünkü ben seçmedim.  Ben seçtiğim insanla birlikte olurum''. Bir gün eve geldim, baldız var, bacanak  var. ''Bunlar ne'' dedim, ''Eee, geldiler ne yapayım'' dedi. ''Eyvah, salatanın  limonu yok, alır mısın'' dedi. Ben de ''Alırım'' dedim. Evden çıktım, devre  arasıydı. 15 gün Yalova'da termalde kaldım. Eve 15 gün sonra limonla döndüm. 38  senedir bak bir daha da başıma gelmedi. Benim bir oğlum var. Eğitimini bitirdi.  Bana arkadaşlarım soruyordu, oğlun kaçta diye. Ben hayatımda sormadım ki. Okuyor  işte. Böyle de yaşayan bir adamım.

Senin yerine yenge hasta oluyor  herhalde

KARADAĞLI Korkularınız var mı abi?

OKYAR Ben tek başıma  orduyum. Hayatta hiç korkmadım.

ERDOĞAN Ben inşaat kenarından geçerken  başıma tuğla, taş, insan düşmesinden korkarım. Şaka şaka.

OKYAR Benim  daha doktorla hiç işim olmadı. Daha Aspirin almadım.

ERDOĞAN Abi buradan  Mecidiyeköy'e kadar ''Vedat Abi'' diye bağırarak göndereceksin bizi yav! 

OKYAR Enteresan şey! Hayatımda doktorla işim olmadı. Baş ağrısı bilmem.  Grip bilmem. Olmak da istiyorum, nasıl olunur diye soruyorum? Normal ateş 36,5.  Benim daha 37 olmadı ateşim.

ERDOĞAN Maşallah. Senin yerine yenge hasta  oluyordur herhalde!

OKYAR O da hastalanmıyor.

KARADAĞLI Gizli  kahraman yenge oldu.

ERDOĞAN Bizi bunalıma sokup göndereceksin  abi.
Ama bu sohbet, ne konuşulursa konuşulsun sonunda hep ''yenge''de  kilitlendi. 38 yıllık evli olan Vedat Okyar'dan tüyo almaya çalışan Karadağlı ve  Erdoğan, bu arada kendi ilişkilerini de sorguladılar. Yılmaz Erdoğan ''İlk  ilişkimde uygulayacağım model seninki abi. Bana nerdesin diye sorarsan ben de  bir daha eve gelmem!'' diyerek, Vedat Abi'sine ''İzindeyim'' mesajını  verdi.

OKYAR Beşiktaşlı olmak her zaman ayrıcalıklıdır. Ne Fener'e  benzer, ne Galatasaray'a.. Başka bir şey o.

ERDOĞAN Bir yazı yazmıştım  Beşiktaş derbisinde, ''Bir çocuk niye Beşiktaşlı olur'' diye. Ben şöyle formüle  etmiştim. Takım seçerken bir kere çocuğun içinde doğduğu şartlar var. Aile  içinden gelmesi dışında, hani babanın takımını tutar ya da tutmaz, sonraki bir  anlamı var. Mesela Galatasaray'da Galatasaray Lisesi'nden gelen bir tür Fransız  aristokrasisine kadar giden, bir tür ''Fransız gibi eğitilen bizimkiler'' gibi  bir durum var. Fenerbahçe'de, daha çok Anadolu kuşağının sermayesinin, Avrupa'ya  bir tür kafa tutması gibi bir şey var. Beşiktaşlılık ise ne parayla, ne de  kültür düzeyiyle ölçülü bir şey. ''Delikanlılık'' denen kavramın çok oturduğunu  düşünüyorum.

ELHAMDÜLİLLAH BEŞİKTAŞLIYIM

OKYAR Yılmazcığım çok  enteresan. Rahmetli babacığım kulübün ikinci başkanıydı. Ben babamdan aldığım  parayı ihtiyacı olan arkadaşlara veriyordum. Ne maaş, ne prim, ne transfer  ücreti, hiçbirini almadım.

ERDOĞAN Tam Beşiktaşlısın o zaman. Buna  rağmen ''Başkanın torpillisi'' falan demiyorlar mıydı?..

OKYAR Ben  elhamdülillah Beşiktaşlıyım. Spor yazarı değilim. Gazeteci hiç değilim, haddim  yok. Ben Beşiktaş yazarıyım. Fener, Galatasaray hakkında konuşamam, yorum  getirecek bilgim yok. Beşiktaş'la yatarım, Beşiktaş'la kalkarım. Başka takıma da  kafayı yormuyorum. Ben futbolu bıraktım, ertesi gün kulübe üye oldum. Ama futbol  yorumculuğuna başladım. Tuhaf prensiplerim vardır. 28 senedir kulüp üyesiyim,  daha kongre kapısında beni görmüş bir tek Beşiktaş taraftarı yoktur. Çünkü bir  tarafın adamı değilim. Beşiktaş'ın adamı, insanıyım. Gidip de Serdar Bey ya da  daha başka birine falan oy da atmadım. Serdar Bey aday olmasaydı, Beşiktaş'ın  başkanlığına adaydım. Süleyman Bey bıraktığında kimse aday olmasaydı, ben  adaydım ama rahatımı bozacaktım. Ben tembellikle flört eden bir adamım. 

DELİ GÖMLEĞİ ÜTÜ TUTMAZMIŞ

ERDOĞAN Sana yorucu olurdu be abi.  İkinci başkana çok iş düşerdi. Peki abi seni kim keşfetti?

OKYAR Ben  kendi kendimi keşfettim. Ben Bakırköylüyüm. Bir laf vardır, deli gömleği ütü  tutmaz, derler. 43 yaşına kadar top oynadım ben.

ERDOĞAN Yani birkaç  sene önce bıraktın top oynamayı!

OKYAR Çok keyif alıyordum top  oynamaktan. Ne sigara içtim, ne bira içtim 43 yaşına kadar. Gerçi şimdi o açığı  kapattım biraz.

Amerikan futbolu oynayan Kartal

KARADAĞLI Ben  şimdi komik bir şey söyleyeceğim. Amerika'da okuldayken, Amerikan futbolu  oynadım. Okul takımındaydım. Takım kaptanıydım. Kemiklerim kırılıyordu. 

ERDOĞAN Hangi mevkide oynadın diye bir soru sorsam saçma mı olur? 

KARADAĞLI Corner back oynuyordum. Yani topu biri alıyor, yakalayıp  koşuyor ya...

ERDOĞAN Haa... Yakalayıp koşardın yani.

KARADAĞLI  Çok hızlı koşuyordum ama. Çok zevkli bir spor ama acı verebiliyor. Beyzbol  Amerika'da yılın olayıdır. Basketle kafa kafaya gider. Yine de beyzbol çok  ayrıdır. Yeni yeni ''soccer'' moda olmaya başladı, kadın takımları falan  var.

ERDOĞAN Galiba Dünya Kupası sırasında Amerikalı bir spor yazarı,  ''Sonucu bir buçuk saat sonra 0-0 olacak bir maçı Amerikalı seyretmez'' demişti.  Biz seyrederiz. Galiba aramızdaki fark bu. Hatta 6-0'lık maçlardan daha fazla  zevkle seyrederiz.

Dizide de Beşiktaş lider...

KARADAĞLI Benim  Beşiktaşlı olmamla alakası yok ama Haluk Fenerbahçeli olsa bütün  Galatasaraylılar, Galatasaraylı olsa bütün Fenerliler ondan nefret edecekti. Ama  Beşiktaş daha ortada, iki tarafın da sempatiyle baktığı bir takım. İnsanların  keyif aldığı bir takım.

ERDOĞAN Ama şimdi de gereğinden fazla Beşiktaşlı  bir duruma sokulma var. Dizilerde bu gözetiliyor. Haluk da, Mükremin de  Beşiktaşlı. Bir iki dizide de artık bunun dışına çıkılması, ''Biz de Fenerliyiz  ulan'' denmesi falan lazım.

KARADAĞLI Dediler ama olmuyor  işte!

Futbolcuyken kereste olan biri sonra alim olur mu?

ERDOĞAN  Benim hayattan mutluluk çıkarma anlayışım, hayvan gibi çalışıp bir film yapıp,  sonra da eve kapanıp bu beğenmedi bu beğendi diye saçma sapan gergin bir süreç  yaşamaktır. Türkiye'de çok başarılı olmaktan hoşlanan çok başarılı insan yok.  Yanlış anlatılmış bir sol ideolojiden de gelen bir eşitlik ilkesi var.  Türkiye'de mutlu olmak için vasat olmak en güzel yoldur. Mesela Tamer içimizde  en son çıkış yapan insandır. Geçen gün bir anlattılar, ''Abicim ben onu benzin  alırken gördüm. Arabadan bir inişi var''. Yani dedim, bir insan arabadan nasıl  iner? Ne yapmış olabilir? ''Görsen''miş!! Naptın ya?? Kıçının kalktığını nasıl  görebildin?

FUTBOLDAKİ ZULÜM HİÇBİR YERDE YOK

OKYAR Adam  Beşiktaşlı demek, bu tip defolara mani bir kere.

ERDOĞAN Ben bakacağım.  Bir şey görürsem kendisini uyarırım.

KARADAĞLI Bizim işler eleştirilsin  diye. Oyunculuğumuz, yönetmenliğimiz eleştirilebilir ama kişisel bir savaş  olunca bu sizi yıpratıyor. Ama zaten bizim işimizde çok fazla insan yok. Destek  olmaları gerekirken köstek oluyorlar.

ERDOĞAN Yat kalk magazincilere dua  et. Futboldaki zulüm hiçbir yerde yok.

KARADAĞLI Yapma yav? 

ERDOĞAN En az iki günde bir biri ''Bu keresteyi niye oraya koydunuz''  diye yazar. O kerestenin anası var, babası var, çocuğu var. Babası daha  ilkokuldayken onu ne gözyaşlarıyla yetiştirip futbolcu yapmış. Bunları nasıl  görmezden geliyorsun. Bir de inanamadığım şey, bunu söyleyen adam yıllarca kendi  de kerestelik yapmış ve hakiki kereste! Yani sen neydin top oynarken ki? Bir de  abi, sahi böyle bir şey mümkün mü? Futbolcuyken kereste olan sonradan alim  olabilir mi?

OKYAR Mümkün değil.

ŞİFO'DAN SONRA JÜBİLE  YAPMIYORLAR

ERDOĞAN Peki sence Türkiye'de kaç tane var bunlardan? 

OKYAR Epey var. Tanınmakla sevilmenin arasındaki farkı bilmeyen yapıyor  bunu. Polis kordonuyla maça giden var. Ben şezlongda evin telefonuyla haber  yazmadım. Ben her deplasmana giden bir adamım. Dangalak mıyım? Oturuyorlar  evlerinde arkadaş grubuyla. Yemek yeniyor, içki içiliyor, ertesi gün de yazısı  yayınlanıyor. Ben işte buna karşıyım. Böyle bir saygısızlık yok! Çünkü  televizyonda seyretmek ayrı bir şey, çıplak gözle seyretmek çok ayrı bir şey!  Bakıyorsun spor yazarı kardeşlerimiz, bakın ben spor yazarı değilim, bir çay  reklamına çıkıyorlar. Bana de geldi. Hatta sakalını kes bile dediler, büyük de  bir paraydı. Ben tenezzül edecek adam değilim. Ne işim var? Ben bir tek Çocuk  Esirgeme Kurumu'na çıkarım. Ben futbolu bıraktığımda jübile yap dediler. Ben de  jübileyi Çocuk Esirgeme Kurumu için yaparım deyince, futbolda sen böyle bir şey  yaparsan bir daha biz yapamayız, yapma bu yüzden dediler. Ben de yapmadım. Zaten  bakın Şifo Mehmet'ten sonra yapan insanı da göremedim. O çok güzel bir olaydı. 

KARADAĞLI Harikaydı! Onu diziye de konuk ettik.

ERDOĞAN Erkeğin  yalan söylediği şurdan anlaşılır. Hemen soru sorar. ''Dün gece bilmem  neyleymişsin.'' ''Kimle?... Kim dedi? O Resul şerefsizi beni nerde görmüş?'' Bir  de erken telefonu kapamak da ''Tamam tamam görüşürüz'' dersen de kabahat. Vedat  Abi, senin gibi sonsuz huzurla olmuyor abi...

KARADAĞLI Cep telefonu  çıktı mertlik bozuldu yani. Ben askerdeyken telefon kuyruğunda bekliyordum. Ev  telefonundan arıyordum. Sonra evdeyse yakalıyordum, yoksa  ulaşamıyordum.

OKYAR Bende telefon yok.

ERDOĞAN Abi ben  söyleyeyim, ilk ilişkimde uygulayacağım model bu abi. ''Bana nerdesin diye  sorarsan ben bir daha eve gelmem!'' diyeceğim.

Beni kızdırmayacak kişi  daha anasından doğmadı

OKYAR Ben tuhaf bir adamım. Beni kızdıracak insan  anasından doğmadı. Kızmıyorum... Niye kızayım ki?

ERDOĞAN Ben de daha  kızdırmayana denk gelmedim.

OKYAR Ben keyifli adamları cımbızla  çekiyorum. Benle yaşamak çok keyifli. Benle seyahate gitmek keyifli. 

ERDOĞAN Seyahatte ben de fena değilim.

OKYAR O zaman beraber  dolaşacağız.

ERDOĞAN Yaptığın işle de ilşkili. Vedat Abi sevdiği işi  yapıyor. Bu açıdan bir farkımız yok. Ama bir filmde yönetmenlik yapmak gerçek  bir ömür törpüsü. Çok ağır bir iş. Sinemacılık, madencilikten sonra en zor  ikinci iş.

KARADAĞLI Ne kadar gündemde olursan o kadar çok beni  sinirlendirecek insan olduğunu gördüm. Bundan önce daha çok sevilen bir insan  olduğumu sanırdım. Daha popüler olunca daha az sevilmeye başlıyorsun. Bizim  işimiz hem yıpratıcı hem de enerji veren, bir önceki yaptığınızın motivasyonuyla  ileri gittiğiniz bir iş.

OKYAR Bir de tanınmakla sevilmenin arasında çok  ciddi bir çizgi var. Benim gördüğüm bu iki güzel kardeşim siz tanınmak için  değil sevilmek için yaşıyorsunuz. Sizi sevmeyen ölsün. Hakikaten sizler şık  insansınız! Ben tanınayım diye çok şey yapanlar kepaze oluyor. Siz o ince  çizgiyi çok iyi etüt etmişsiniz, bravo. Hem siz insanlardan da kaçamıyorsunuz.  Benim yaptığım iş kaçmaya çok müsait. Beni insanlar seçemiyor. Sizi insanlar,  Türkiye seçiyor.





Teflon tava gibiyim kimse yapışmaz  diyordum, ama...



KARADAĞLI Vedat Abi ya, ben korkuyorum. Ben  evlilikten de korkuyordum. Ben derdim ki ''Teflon tava gibiyim. Kimse yapışmaz  bana''. Biri yapıştı bana. Çocuktan da korkuyorum. O hani bize öyle öğretilmiş  ya. ''Oğlum sakın evlenme'' diye. Ne mutlu evlilikler var diyorsun, yanına  geliyor o mutlu evlilikteki adam, ''Ne yap yap evlenme'' diyor sana. 

OKYAR Evliliğin adı kötü bana göre.

KARADAĞLI Masada  oturuyorsun, ''Kim var yanında'' diye soruyor. O an yanındakilerin adını da  unutmuş olabilirsin. Ben işte, ''Yılmaz var, Vedat Abi var'' falan derken  utanıyorum. Yanımdakileri utandırmamak için başka yere bakmaya, sessiz olmaya  çalışırım.

ERDOĞAN Bir de Türkiye'de, iki şey var. Biri ''Sen benim  yüzüme nasıl telefon kapatırsın?'' diyor. ''Bak, şu şekilde. Tak.'' İkincisi de  ''Ne yani ben yalan mı söylüyorum?'' Evet! Buna bu kadar aşırı alınganlığı  anlamadım.

Hayvan hastanesi açılışında bile kestiler

ERDOĞAN Bu  hayvanları sokakta öldürmeyin kardeşim! Bu çok saçma! Bu kadar barbarca, ilkelce  bir şey olamaz. Bu ibadetin asıl mantığına geri dönüp karşılığını bulmak lazım.  Çocukların gözü önünde, hatta arkadaşı olan koyuna kuzuya yapıyorsunuz? 

OKYAR Ben bir adım öteye gideyim. Hayvan Hastanesi açılışında kurban  kestiler.

ERDOĞAN O ibadetin en orijinine gidince benim çıkardığım şu:  Hz. İbrahim'e söylenen şey, ''Bunu yapacağına bunu yap. Oğlunu keseceğine bunu  kes. Onu da kavurma yapma, yoksullara dağıt!'' Ama şimdi bir tane adam çıkmış  geçen gün, bir dana nasıl kesilir onu anlatıyor. ''Buraya vuracaksın!'' diye  anlatıyor. Bir de öyle terbiyesizler varmış ki deriyi zedeliyorlarmış! Barbarlık  bu kadar aleni olmaz yani! Bizimkiler Almanya'ya ilk gittiklerinde sokakta  kesmişlerdi, Alman çocuklar psikolojik yardım almışlar uzun zaman. Bizimkiler de  şimdi küvette kesiyorlar. Bu kadar küvet fantezisi duydum, ki çoğunu da severim,  bu kadar sapıkçasını duymadım.

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

[KralKartal]

Hayatta aspirin almadim demis, hastalanmadim demis, vay be buyuk kaptan,

hastalik bu, nerden ne zaman cikacagi belirsiz...
Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi