Ana Menü

Skandalın Şifreleri Çözülüyor!

Başlatan [KralKartal], Eylül 19, 2008, 20:17:14

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

[KralKartal]

Skandalın Şifreleri Medyaspor'da Çözülüyor!  Üzeri ısrarla örtülmek istenen "O Skandal"ın perdelerini Medyaspor aralıyor. Uydurma suç duyurularıyla değil, gerçek bilgi ve belgelerle perde arkasındaki sorumluları bir bir deşifre ediyor:   Trabzonspor - Beşiktaş maçındaki "Esame Listesi" skandalından daha ilk gün KİMLERİN HABERİ OLDU?
Kim "ÜZERİNİ KAPATIN" talimatı verdi?
Kim bu bilgiyi, kimlere ve hangi amaçla SIZDIRDI?
Beşiktaş kulübü "HÜKMEN MAĞLUP EDİLEBİLECEĞİNİ" ne zaman öğrendi? Kime haber verildi?
Kimler, bu skandalın örtbas edilmesiyle "ELİNİ GÜÇLENDİRDİ"?
Nasıl bir KOMPLO PLANLANDI ve HANGİ ŞARTLAR GERÇEKLEŞİRSE UYGULAMAYA KONULACAKTI?
Kimler bu olayın örtbas edilmesinden MADDİ - MANEVİ ÇIKAR SAĞLADI?
Skandalın baş aktörü KİMLERİN TALİMATIYLA KORUMA ALTINA ALINDI?
Türk futbolunda kirliliğin ve güç savaşlarının ne boyutlara varabildiğine, bu inanılmaz komplonun bilgi kirliliği yaratılarak gözlerden nasıl kaçırılabildiğine sizler de şaşıracaksınız!
Medyaspor, olayın gizli tanıklarına ulaştı, onlarla konuştu....
Okuyacaklarınıza, dinleyeceklerinize ve izleyeceklerinize İNANAMAYACAKSINIZ!

Çok ama çok YAKINDA... MEDYASPOR'da....



ne dersiniz, Tugrul Yenidogan acaba neler buldu?
Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

saldır beşiktaş

Komplo öyle ustaca hazırlanmış, öyle ustaca planlanmış, öyle ustaca uygulanmış ve kamuoyu yanlış yönlendirilerek buzdağının görünmeyen kısmı öyle ustaca saklanmış ki, okuduklarınıza inanamayacaksınız:   20 Ekim 2007 tarihinde oynanan Trabzonspor - Beşiktaş karşılaşması ve o ESAME LİSTESİ SKANDALI!
Hatırlayın medyada yazılıp çizilenleri, dile getirilen görüşleri....
Önce "5 günlük itiraz süresi" şeklinde bir kavram ortaya atılarak kamuoyunun zihni bulandırıldı...
"5 gün içinde itiraz oldu...oldu! Olmadı...olay kapandı!" kanaati, tek gerçekmiş gibi yaygınlaştırıldı...
Karşılaşmanın oynandığı 20 Ekim 2007 tarihinden, liglerin tescil edildiği Mayıs ayı ortalarına kadar TAM 7 AYLIK BİR SÜRE BOYUNCA, MEVCUT TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONUNUN KURAL DIŞILIĞI ORTAYA ÇIKARIP KARAR VERMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU GERÇEĞİ ADETA UNUTTURULMAK İSTENDİ...
14 Şubat tarihinde işbaşı yapan o "Türk futbolunun kurtarıcısı" başkanlığındaki federasyonun, ligler tescil edilene kadarki 3 Aylık dönemde Türk futbolunun tek patronu olduğu, buna rağmen bu olayın neden ortaya çıkarılmadığı ve liglerin neye göre tescilinin yapıldığı sorgulanmaz oldu...
Ön plana Sivasspor'un adı atılarak, o dönemde itiraz etmesi gereken tek takımın Sivasspor olduğu, bunun sadece Sivasspor'u ilgilendiren bir sorun olduğu gibi son derece garip bir hava yaratıldı. Böylece olay Sivasspor'a indirgenerek kamuoyunun gündeminden kolayca ve kısa sürede düşmesi planlandı...
"BEŞİKTAŞ'LA ŞAMPİYONLUK YARIŞI YAPAN FENERBAHÇE VE GALATASARAY'IN BU SKANDALDAN HABERİ VAR MIYDI?" SORUSU İSE HİÇ SORULMADI...
O hatalı esame listesinin altına "Uygundur, tamamdır" şeklinde imza atıp, BEŞİKTAŞ'I HÜKMEN MAĞLUP EDECEK YANLIŞLIĞI YAPAN MENAJER SİNAN ENGİN ise hiç ama hiç sorgulanmadı...
Bir hata yapılmıştı... Hem de çok büyük bir hata... Büyük takım olma, büyük takımı yönetme ölçütleriyle bağdaşmayacak bir hata...
Birileri tarından bu hata tespit edilmişti...
VE BİRİLERİNİN TALİMATIYLA BUNUN ÜZERİ ÖRTÜLMÜŞTÜ...
Ancak ne basındaki kalemler, ne de televizyon ekranlarındaki delikanlılar şu soruyu sormayı asla akıllarına getirmediler: ÖRTÜLDÜ AMA, NEYE KARŞILIK? KARŞILIĞINDA NE ALINARAK?
Örten var... Neye karşılık örttüğü belli değil...
Örtülen var... Örtülmesi karşılığı ne ödediği veya nasıl davranmak zorunda bırakıldığı belli değil...
MEDYASPOR, BU KARMAŞIK İLİŞKİLER AĞINA IŞIK TUTACAK!
KARANLIK NOKTALAR BİR BİR AYDINLANACAK, GİZLİ SAKLI BİR ŞEY KALMAYACAK!
MEDYASPOR, OLAYIN GİZLİ TANIKLARINA ULAŞTI, ONLARI KONUŞTURDU...
VE BU SKANDALIN "ÇÖZÜM ŞİFRELERİ"NİN YAYINLANMASINA ÇOK AZ SÜRE KALDI...
SADECE BİRKAÇ GÜN...
HEM DE, BİR ELİN PARMAKLARINDAN DAHA AZ SAYIDA GÜN...
"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı." Michael Jordan

keskinli

öyle bi haber reklami yapilmiski,sanki besiktasta yeni bi ergenokon örgütü kurulmus
iyiye gittigimiz su dönemlerde böyle haber cikaranlarin amacini anlamakta zorlanmiyorum
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

CR7

"O Skandal"ın Şifrelerini Medyaspor Çözüyor!                        "Hasıraltı Dosya"nın Sorumlusu Lütfi Arıboğan'dır!" başlıklı haberimizi 27 Ağustos tarihinde yaptık. Mevcut TFF yönetim kurulu üyelerinden biri, adının yazılmaması koşuluyla Medyaspor'a konuşmuştu. Medyanın ortaya çıkan skandalı "Ulusoy Dönemine" fatura edip, birdenbire susması garibimize gitmişti. Servis edilen senaryoların bir mantığı yoktu. "Bu skandalı Ulusoy örtbas etmişse, kısa bir süre sonra karşısına geçip federasyonun istifasını isteyen Yıldırım Demirören'e karşı neden susmaya devam etsin?", "Yıldırım Demirören, kendisini koltuğundan edebilecek böyle bir sırrını bilen akrabasının karşısına geçebilir miydi?" soruları aklımızı kurcalıyordu...
İtiraf etmeliyim, ilk ipucunu, adını yazmamamız koşuluyla bize bilgi veren o TFF üyesinden elde ettik. Haberde de yazdığımız gibi, bize: "Bu olayı, Ankara'da yaşayan ve her şeye maydanoz olan, sizin de tanıdığınız birinin ihbarını değerlendirerek aldılar, sonucunu hiç hesaplamadan Sivasspor'a servis ettiler. Sonra da oturduk, ne karar vereceğimizi kara kara düşünmeye başladık. Kaş yapalım derken göz çıkardık." şeklinde bilgi vermişti...
Ankara'da yaşayan ve esame listesindeki yanlışı ortaya çıkaran o kişiyi aşağı yukarı tahmin ediyorduk. Ancak emin olmalıydık. İmdadımıza gazeteci Tahir Kum yetişti. Bu olayı ortaya Petrolofisi Kulübü Başkanı Şahin Ulu'nun ortaya çıkardığı, hatta 19 Ağustos günü Sivasspor'un itiraz dilekçesinin hazırlanmasına bizzat eşlik ettiği bilgisini verdi... Soruşturduk, bilgi doğruydu... Hatta Şahin Ulu doğrulamasa da, Ulu ile Sivasspor başkanı Mecnun Otyakmaz'ın ilk kez bir beyaz eşya bayiinde gizlice buluştuklarını ve Otyakmaz'ın konu hakkında ilk kez bu görüşmede bilgi sahibi olduğunu da öğrendik.
Ardından telefonla Ulu'ya ulaştık... Önce konuşmak istemedi... Defalarca, ısrarla aradık... Olayla ilgili topladığımız bilgileri paylaştık... Sonunda mantık kurgumuzla gerçeğe ne denli yaklaştığımızı o da fark etti... Ancak bu kez de imdadımıza TFF yönetim kurulu yetişti. Olayı soruşturmak, denetleme mekanizmalarını çalıştırıp sorumluları ortaya çıkarmak yerine, kamuoyunun gözünü boyama amaçlı "Suç duyurusunda bulunma" kararı alıp, skandalı örtbas etme yolunu seçtiği belli olunca, Şahin Ulu da Medyaspor'un ısrarlı tekliflerini kabul etti. Konuşmaya karar verdi...
Ulu ile tamamı kameraya kaydedilen uzun bir röportaj gerçekleştirdik. Her şeyi sorduk... Sorduklarımızdan çok büyük bir kısmının cevabını da aldık... Sadece birkaç noktayı ve birkaç ismi, Ulu'nun isteği doğrultusunda "şimdilik" kaydıyla röportajdan çıkardık. (Olayın ilerleyen safhalarında gerekirse yayınlama sözü aldıktan sonra) Aşağıda yayınlanan röportajın ardından gerekli makamların harekete geçerek Türk futboluna bulaştırılan bu kiri temizlemelerini bekliyoruz. Gerçek sorumluların ortaya çıkarılacağını ve gereken şekilde cezalandırılacaklarını umuyoruz.
Aksi takdirde, bundan böyle "Temiz Futbol"dan hiç kimsenin söz etmeye hakkı olmadığını düşünüyoruz.
Tuğrul Yenidoğan
İşte "O Skandal"ın şifrelerini çözecek, o röportajın bant dökümü:
LÜTFİ ARIBOĞAN'DAN ÖZCAN ŞEPİK'E "KAPAT BU KONUYU" TALİMATI GELDİ!
T.Y. : Bu Trabzon maçı oynandı. 20 Ekim'de yanlış hatırlamıyorsam.
Ş.U. : O tarihlerde doğrudur...
T.Y. :
Ne zaman insanların bu durumdan haberleri oldu?
Ş.U. : Bir gün sonra.
T.Y. : Hangi birimin haberi oldu?
Ş.U. : Bilgi işlem biriminin.
T.Y. : Ankara mı, İstanbul mu?
Ş.U. : İstanbul.
T.Y. :
Sadece onların mı olur?
Ş.U. : Oradan başka ilk etapta kimsenin olmaz. Çünkü bilgiyi onlar girdiği için...
T.Y. : Uygulama nedir? Ne olur sonra?
Ş.U. : Bilgi işleme girdiği için, federasyon yarı özerk olduğu için, orada da hiyerarşi devlet dairelerindeki gibi devam eder. Ya yazılı ya şifai bildirilir. Yazılı olması lazım. Nedenini söyleyeyim. Bilgi işlemin başındaki kişiler bu işi tespit ettiği zaman anında ya telefonla veya yazıyla o maçta ne olduğunu bir üstüne bildirmesi lazım
T.Y. : Kimdir bir üstü?
Ş.U. : Özcan Şepik ile Metin Kazancı.
T.Y. : Özcan Şepik ve Metin Kazancı'nın bir üstü?
Ş.U. : Bugün ki asbaşkanımız Sayın Arıboğan.
T.Y. : Lütfi Arıboğan.
Ş.U. : Tabii... Bilgi işlemdeki arkadaşlar bunu Özcan Şepik'e bildirdiler. Şimdi varsayalım bunların dediği gibi, çünkü ortada bir işlem var, Özcan Şepik'i açığa aldılar. Varsayalım Özcan Şepik de kapattı diyelim. Şimdi burada bir görev kusuru var. Burada asıl kusur ne bilgi işlemdeki kişi ne de Özcan Şepik'in.
T.Y. : Şöyle bir soru geliyor o zaman akla, Özcan Şepik'in böyle bir şeyi kapatmasına imkân var mı?
Ş.U. : Var tabii.
T.Y. : Kapatır söylemez ise, bir kontrolde ortaya çıkmaz mı?
Ş.U. : Daha sonra çıkabilir.
T.Y. : O zaman Özcan Şepik kendini neden böyle bir tehlikeye atsın?
Ş.U. : Müsaade edin gerisini getirdiğimde anlayacaksınız. Bunu böyle yaptığını varsaysak bile, ki mümkün değil, Sayın Lütfi Arıboğan'ın görevi icabıyla her haftasonu oynanan maçlardan sonra Pazartesi günü bilgi işleme giren bilgileri alıp federasyon yönetim kuruluna götürme mecburiyeti var: "Bu hafta temizdir" diye... Hadi böyle varsaydık, böyle bir hayal kurduk, böyle bir şeye inandık... Sen ne iş yaptın Sayın Arıboğan? Neden Pazartesi günü "Arkadaş, getirin bakalım bu hafta ki maçların neticelerini, raporlarını" demedin? Neden yönetim kurulu üyelerine sunmadın? Çünkü sana bilgi verildi. Önce sana söylendi.

Özcan Şepik alır almaz, ki yüzleşti ve yüzleştirmede de söylediği aynen şu Özcan Şepik'in, Özcan Şepik ifade verirken Lütfi Arıboğan odaya giriyor, ifade alan kişilerin yanında Özcan Şepik'e diyor ki, "Benim adımı niye karıştırıyorsun?", o da dönüp diyor ki, "Ben sana söylemedim mi Pazartesi günü, böyle böyle bir durum var, sen de bana'Kapat sana döneceğim' demedin mi? Sonra döndüğünde de 'Yönetim istemiyor, kapat Özcan bu konuyu' demedin mi?" diyor.
Şöyle varsayalım, Özcan Şepik kapattı diyelim. Menfaat karşılığı, Beşiktaş'ı çok sevdiğinden veya başka bir şeyden kapattı diyelim. Senin birinci görevin olarak "Bir dakika arkadaş, getirin raporları, esame listelerini çıkarın" demen lazım. Onu da varsa içinde ceza kuruluna sevk edilecek bir şey, yönetim kuruluna sunman lazım. Sen kimi kandırıyorsun Lütfi Arıboğan? Sen bununla ancak futbola kör gözle bakan adamları kandırırsın. Beni kandıramazsın.  Çünkü ben 30 yıl devlete hizmet etmişim. Senin Pazartesi günü altındaki bilgi işlem ve genel sekreter yardımcısı vekilinden o hafta ki maçların neticelerinin, tescil edilmiş neticelerini alıp yönetime sunman lazım. Sonra fikstüre girmesi lazım. Tescil böyle olur. Neredeydin? Binlerce dolar maaş almayı biliyorsun. Peki sana binlerce dolar maaşı futbol federasyonu, devlet neden veriyor? İşte bunlar yap diye veriyor. Doğru mu?
"Özcan bana söylemedi"... Eee sen ne iş yaparsın? Genel sekretersin, görevinin içinde ne yazıyor senin? Bunlar sana bağlı...
***
YA MAHMUT ÖZGENER, YA DA LÜTFİ ARIBOĞAN YALAN SÖYLÜYOR!
T.Y. : Yazılı bir bildirim var mı?
Ş.U. : Kimin?
T.Y. :
Özcan Şepik'in Lütfi Arıboğan'a yazılı bir bildirimi var mı?
Ş.U. : Onların dediğine bakarsanız hiyerarşi telefonla kuruluyor, İstanbul - Ankara - İstanbul ona bildiriyorum diyor.
T.Y. : Onlar kayıta alınmıyor mu?
Ş.U. : Alınıyor.
T.Y. : Yani bunun telefon kaydını bulabilirler mi?
Ş.U. : Bulabilirler tabii. Gayet basit... Ben bir soru sorayım... Türkiye Futbol Federasyonu Sayın Mecnun Otyakmaz'ın müracaatından 3 gün sonra açıklama yaptı. Yazılı metin... Federasyon başkanı imzasıyla... Doğru mu?
T.Y. : Doğru.
Ş.U. : "Böyle bir şey olmuştur, bilgi işlemde tespit edilmiş ancak işlem yapılmamıştır" dendi, doğru mu?
T.Y. : Doğru.
Ş.U. : E nasıl doğru, o zaman bir yalancı var... Ya şu an ki federasyon başkanı yalancı... -Mahmut Özgener ve yönetimi beni iyi dinlesin- Ya onlar yalancı bunu söylediklerinden dolayı, ya da Lütfi Arıboğan yalancı. Çünkü o da bir açıklama yaptı, dedi ki "Bu işler bilgisayarda, otomasyonla olmuyor, bireysel olarak yapılıyor" diyor Lütfi Arıboğan. Bu açıklamadan sonra ben soruyorum Tuğrul Bey, mantığa, akla ve bu insanlara soruyorum... Türkiye Futbol Federasyonu'nun verilen dilekçe üzerine açıklamayı yapmış olduğu yazılı metin üzerinde "Evet, bilgi işlem bunu tespit etmiştir, ancak süre dolduğundan zaman aşımına uğramıştır" ifadesi mi doğru, Sayın Arıboğan'ın ondan sonra "Arkadaş bunlar bilgi işlemde yapılmıyor, elde yapılıyor" ifadesi mi doğru? Hangisi doğru?
***
HALUK ULUSOY'UN HABERİ OLSA KAPATMAZ, MEMLEKETİ TRABZON İLE ARASINI DÜZELTİRDİ!
T.Y. : Sizce Lütfi Arıboğan bunu yönetim kuruluna gerçekten bildirdi mi?
Ş.U. : Şimdi oraya gelelim. Benim mantığım şunu söylüyor. O dönemde, o yönetim kurulunun içinde çok iyi insanlar vardı, geçmişten tanıdığım insanlar vardı. Benim mantığım doğrudur yanlıştır bilemem. O dönemde Trabzonspor-Sivas olayından dolayı, federasyon başkanı Haluk Ulusoy'un boynu kendi memleketine karşı bükük. Asbaşkanı ki, emniyetten gelme, geçmişi bu konularda tertemiz bir insan, bu eline geçerse, Beşiktaş başkanlığına adaylığını koymuş bir insanın, böyle bir çirkinliği kapatabileceğine senin mantığın "Evet" diyor mu? Benim demiyor arkadaş! Demezde... Çünkü Affan Bey'i tanırım, Affan Bey'i bilirim. Babasını affetmez! Affan Bey geçmiş hayatında yaptığı çalışmalarda kardeşini, dayısını, amcasını, yeğenini, teyzesinin oğlunu, siyasileri affetmeyen bir tip, gelecek bu kadar ince, hassas bir konuda, yani bunu bakkal Memo yapsa, Affan Bey yapmaz. Neden yapmazını söyleyeyim. İşte bugün patlardı, Affan Bey'in geçmişi karanlık olurdu. Kim ne anlatıyor bana? Yani götürdüler yönetime, Affan bey ile Haluk Bey de "Vay aman kapatalım, bizim akrabamız, yakınımız"mı dediler!
***
ULUSOY BİLSE, DEMİRÖREN ONUN KARŞISINA GEÇEMEZDİ!
T.Y. : Birisi bir olayı kapatmışsa bile, birinin kusurunu kapatırsanız, ondan habersiz kapatmazsınız herhalde.
Ş.U. : Mümkün değil.

T.Y. : Bu olay ortaya çıkarsa sıkıntı çekecek olan taraf Beşiktaş tarafı değil mi?
Ş.U. : Evet.
T.Y. : O zaman 22'si Pazartesi günü ile öbür ayın 15'i arasında olan gelişmelere bakıyoruz. Şimdi diyelim ki gerçekten Lütfi Arıboğan'ın dediği gibi yukarıdan bir emir geldi kapatıldı bu olay. Veya federasyonun dediği gibi oldu, suç duyurusunda bulundular ya, Haluk Ulusoy federasyonu bu olayı kapattı. Bakıyorsunuz bunda 15 gün sonra Yıldırım Demirören çıkıyor federasyonu istifaya davet ediyor!

Ş.U. : Sorunun içinde cevabını aldın işte bak! Yönetimin haberi var mı yok mu?
T.Y. : Ben şunu anlamıyorum, siz mesela diyelim ki bir kusur işlediniz. Ben de emniyet müdürüyüm sizin kusurunuz ben kapattım. Polislere de dedim ki "delilleri gizleyin". Siz 15 gün sonra çıkıp beni istifaya davet eder misiniz?
Ş.U. : Mümkün değil.
T.Y. : Hatta benim yanımdan ayrılamazsınız.
Ş.U. :Bakın sorduğunuz sorunun cevabı bu işte! Eğer bunu Affan Bey o zaman bilse ve kapatmış olsa değil Yıldırım Bey, tillahı ona dikilemez. Şimdi demin sorduğunuz soruya, yönetimin haberi var mıdır dediğiniz olayda, Arıboğan bunu yönetime getirmiş olsa, Affan Bey bu konuyu bilse, o yönetim kalkıp Fenerbahçe maçından sonra Affan Bey'e dikilebilir mi? İstifa et diyebilir mi?
T.Y. : Lütfi Arıboğan sizce Haluk Ulusoy'un genel sekreteri miydi?
Ş.U. : Ben hiç görmedim! (gülüyor) Haluk Ulusoy'un başarısını da, başarmak istediklerini de yolda bırakan adamdır. İşte bu yaptıklarıyla...
***
FEDERASYON KOLTUĞUNDA OTURMAK İÇİN APORTTA BEKLEYENLER BU BİLGİYİ KULLANARAK BEŞİKTAŞ'A ŞANTAJ YAPTI!
T.Y. : Lütfi Arıboğan bu bilgiyi başkasına vermiş olabilir mi?
Ş.U. : Tabii, yüzde yüz, yüzde bin vermiştir.
T.Y. :
Belki federasyonu yıkmak için dışarıda aportta bekleyenlere iletmiş olabilir mi?
Ş.U. : Evet.
T.Y. : O zaman bu neyi açıklar?
Ş.U. : Size bu federasyon diyet ödüyor dedim. Başlangıcı oradan geliyor zaten. Gayet güzel bir örnek verdiniz. Ben emniyet müdürüyüm seni affedeceğim, bana dikilir misin? Dediniz. Dikilemem.. Ben de size diyet öderim...

T.Y. : Yıldırım Demirören'in birden bire saf değiştirişi var.
Ş.U. : Niye olmasın? Yani sen böyle bir fırsat yakalarsan, bu zihniyetle de kafanda bir şeyler varsa, bunu da böyle götürmek istiyorsan, yukarından da devamlı kambur varsa sırtında atamıyorsan, bu kambur böyle olacak diyorsa, geçmişten kalma bir yaralama varsa, içine dert olan dört oy gibi bir farkla yenilgi varsa, bu başarı Avrupa Kupası'na gidiyorsa, bunu buradan indirmek, vay bu bizi dinlemiyor, futbol sektörüne girmek için bocalıyorsan, şantaj da yaparsın, diyet de ödettirirsin, satın alırsın da, aşağı da indirirsin, yukarı da çıkarırsın. Senin sorduğun sorunun cevabı bu! Buna "Hayır" diyen varsa çıksın açıklayalım. Bakın ciddi bir şey söylüyorum, dediğin olayda, eğer sırtında bir kambur varsa, bu kamburun esiri olmuşsan, bu tarafta da bu işi başarıyla götüren kişiler ve yönetim varsa, Türk Milli Takımı'nın da Avrupa Kupası'na gideceği belliyse, orada bazı şeyler kapanmış, yani demin bahsettiğim gibi bazı insanların istediği olmuyorsa, mesela Kayseri'nin, mesela Ankara'nın, mesela Antalya'nın, mesela Eskişehir'in istediği olmuyorsa, başarıya gölge düşüyorsa, siyaset buraya hükmedemeyip dışarıda kalıyor, bir de içinde ukde varsa, dört oyla kaybetme ukdesi var ise ve bunun yolunda da Yargıtay kararını yok saymış ise, baskı adama şantaj da getirir, adama diyet de ödettirir, adamı görevden de aldırır, adamın kafasını da kırar. Senin sorduğun sorunun içinde bu cevapların hepsi var. Örnek vereyim, Sayın İlhan Cavcav "Seçim olsun, olmasın Haluk Ulusoy'un yanında bir tek ben varım" dedi, doğru mu?
T.Y. : Doğru.
Ş.U. : Niye döndü?
T.Y. : Neden, ona da mı bir şey yapıldı?
Ş.U. : E, OFTAŞ, Hacettepe!
T.Y. : "Gel" mi dediler?
Ş.U. : "Hadi gelme de göreyim" dediler... "OFTAŞ gidiyor mu, gitmiyor mu?" dediler. E niye bunu ona söyleyen, Yıldırım (Demirören) Bey'e söylemesin?Belgeyi gösterip "Bu ne?" demesin?
***
BAŞ AKTÖR HASAN DOĞAN DEĞİL Mİ?
T.Y. : Kayyum atanması için mahkemelere başvuruldu.
Ş.U. : Kimdi o kayyumlar bana söyler misin?
T.Y. :
En güvenilen iki kişi, biri direkt Başbakanımızın damadı Göksel Gümüşdağ, öbürü de Kayseri cephesinden Recep Mamur mahkemeye başvurdular. Ama benim anlamadığım bir şey var. İnsanlar en güvendiği kişiyi, yani kayyum atananlardan biri Yunus Egemenoğlu'ydu, zaten Kulüpler Birliği'nin maaşlı...
Ş.U. : Tuğrul Bey özür dileyerek bir şey söyleyebilir miyim?
T.Y. :
Kayyumun başındaki ismi size sorayım ben.
Ş.U. : Biraz evvel dedim size. Bir kambur var, bir diyet var, işte o baş kayyum o dediğim kambur! O kambur var ya, hani dedim kamburun var sırtında sana baskı yapıyor, arkadaş bunu götüreceksin diyor, beni getireceksin diyor. Benim düşüncemi getireceksin. Kambur dediğim bu işte. Benim biraz evvel söylediğim olayın içinde sen bu soruyu sordun. İşte bu da oradan doğmadır.
T.Y. : Ben sizin söylediğinizden daha büyük bir şey çıkardım. Siz diyorsunuz ki 143 günde Türk futbolunu karanlıktan aydınlığa çıkaran Hasan Doğan federasyonunun bu işten haberi vardı.
Ş.U. : Evet!
T.Y. : Hasan Doğan'ın şahsen bu olaydan haberi var mıydı?
Ş.U. :  Yani şimdi rahmetli, var desem de yalan, yok desem de yalan.

T.Y. : Gözünüzün içine bakıyorum, soruyorum. Ona siz söylediniz mi söylemediniz mi?
Ş.U. : Bak ben Türk çocuğuyum, Müslüman evladıyım. Ama şimdi nasıl diyeyim yani, söyledim, söylemedim, ne diyeyim. Adam rahmete ermiş, Allah toprağını bol etsin, Allah nur içinde yatırsın. Ne diyeyim?
T.Y. : Haberi var mıydı, yok muydu?
Ş.U. : Evet desem yalan, hayır desem yalan olacak. Diyecekler "Bu ne diyor", söylenecek olan bu! Türk insanının beyninde bu kaldı. Tuğrul Bey senden bir şey rica ediyorum. Öyle şeyler sor ki, adam canlı olsun, bana "Yalan söylüyorsun" desin! Öyle şeyler sor ki adam yarın "Hemşerim, sen kimsin" desin bana! "bu nereden çıktı" desin ki cevap vereyim. Ama şimdi rahmete ermiş, Allah toprağını bol etsin. Ben sana tersten bir şey söyleyeyim. Şu anda düşündüğümüz, konuştuğumuz, açmaya çalıştığımız konunun içinde rahmetli Hasan Doğan yok mu? Baş aktör!
***
HER KULÜBE BİR ŞEKİLDE DİYET ÖDETTİRİLİYOR!
T.Y. : Değişik bir kulüp başkanları profili görüyoruz son zamanlarda. Demek ki herkesin ümüğüne bastırılmış, susturulmuş. Bu bunu açıklıyor.
Ş.U. : Ne diyorum, diyet ödüyor herkes. Aziz yıldırım bu kadar dönemdir bir şey demiyor değil mi?
T.Y. : Herkesin bir belgesi mi var federasyonda, bunu mu diyorsunuz?
Ş.U. : Evet! Herkesin bir şeyi var mı? Var kardeşim! Herkesin bir şeyi var!... Ankaraspor'a dokunma, hamisi Melih bey, Antalya'ya dokunma, hamisi belediye başkanı. Kayseri'ye hiç dokunma! Şikeyi kapattın, belgesini getiririm!

T.Y. : Bir şey söyleyeceğim, benim bildiğim Türkiye Cumhuriyeti'nde hamilik diye bir şey yoktur. Hami kavramı en son Osmanlı İmparatorluğu'nda kalmıştı. Şimdi yeniden hami düzenine mi geçildi?
Ş.U. : Evet. Şimdi ben sana açık bir şey soracağım. Kayserispor - Akçaabat Sebat maçında şike oldu mu, olmadı mı? Kim kapattı? Hasan Doğan... E, daha ne konuşuyoruz arkadaş?
T.Y. : 20 dakikada.
Ş.U. : Daha ne konuşuyoruz arkadaş? Ha, bunu sen söylüyorsun değil mi, ben belgeledim.
T.Y. : Bende de belgesi var.
Ş.U. : Şimdi soruyorum. Senin sorduğun cevap burada!
***
BEŞİKTAŞ ŞAMPİYONLAR LİGİNE KALSA, BELGE AÇIKLANIP 3 PUANI SİLİNECEK, İNTER TOTO'YA GÖNDERİLECEKTİ!
T.Y. : Şubat ayında, bu olaydan hâlâ haberin yok mu?
Ş.U. : Yok.
T.Y. : Bu olayın üstü kapatıldı. Ama birileri hala biliyor bu olayı.
Ş.U. : İlk gün de biliyor, hala biliyor. Ve bunu da aldılar, o gün dediğimiz gibi kullandılar, bugün de Özcan Şepik'i yiyerek kullanıyorlar.
T.Y. : Peki sadece federasyonun içinden birisi mi biliyordu, dışarıdan birileri de biliyor muydu?
Ş.U. : Dışarıdan birileri biliyordu gibi geliyor bana.

Beşiktaş ligi ikinci bitirseydi ne olacaktı? Şampiyon bitirse ne olacaktı, puan puana? Düşün Beşiktaş 50, Galatasaray 49, Fenerbahçe 48 puanlı olsaydı ne olacaktı? Yine mi gömeceklerdi toprağa? O zaman pat diye Aziz Bey'in önüne koyacaklardı. "Gel bakalım Aziz Bey, sen Şampiyonlar Ligi'ne, sen Beşiktaş UEFA'ya" diyeceklerdi. Hangi denizde balık tutuyorlar bunlar, kimi kandırıyorlar? Mama vardı o zaman. Bu iş olsaydı, satacaklardı Aziz Yıldırım'a bu haberi! Kim kimi kandırıyor ya! Paranın ters tarafına bakmayın düzüne bakın. Soruyorum Tuğrul Bey yıllardır basının içindesin, Türkiye'ye soruyorum, Beşiktaş birinci 51puan, Galatasaray ikinci 50 puan, Fenerbahçe üçüncü 48 puan. Böyle bir olay var. Lig de bitti. Peki, o zaman Beşiktaş'ın üç puanı silinirse kim birinci olacaktı? Galatasaray. Kim Şampiyonlar Ligi'ne gidecekti? Fenerbahçe. Galatasaray ile Fenerbahçe milyon dolarlar harcadı mı şampiyon olmak için, Şampiyonlar Ligi'ne gitmek için? Harcadılar. E, kurnazın biri çıksaydı Galatasaray'a deseydi "Adnan Bey seni şampiyon yaparım, ver bakalım 5 milyon dolar", "Yok" mu diyecekti? Sayın Aziz Yıldırım'a deseydi ki, "Aziz Yıldırım seni ananın ak sütü gibi şampiyon yaparım, ver bakalım 2 milyon dolar" deseydi "Yok" mu diyecekti?
T.Y. : Yani bu belge, Beşiktaş'ın üzerinde Demokles'in kılıcı gibi tutuldu mu?
Ş.U. : Hem de var ya, Demokles'in kılıcına kurban olayım, bir işe yarar. Atom bombası gibi kucağın kondu, eğer ki sezon sonunda Beşiktaş birinci olsaydı, çünkü süre 5 gün değil, lig tescil edilene kadar diyor. Lig tescil edilmeden birileri Galatasaray veya Fenerbahçe'ye diyecekti ki "Arkadaş, ben seni şampiyon yaparım"... Bunu Beşiktaş da sonradan öğrendi.
T.Y. : "Gel bakalım" denince mi öğrendi?
Ş.U. : Evet.
T.Y. : Ama siz söylediğinizle şantaj tarif ediyorsunuz.
Ş.U. : Yani sen bana başka tarif getir.
T.Y. : Siz Beşiktaşlısınız değil mi?
Ş.U. : Çok iyi bir Beşiktaşlıyım, benden iyi Beşiktaşlı da tanımıyorum, tanımam da.

***
ULUSOY'U 14 ŞUBAT'TA İNDİREMESELER, LİGİN SON HAFTALARINA DOĞRU BU SKANDALI PATLATIP İNDİRECEKLERDİ! ULUSOY SIRTINDAN VURULDU, ALNINDAN DEĞİL!
T.Y. : Üzüldünüz değil mi bu belge size gelince?
Ş.U. : Ya niye üzülmeyeyim? Doğru bir tanedir, iki doğru yoktur. Bunların hepsini alıp sorduğun zaman, çok iyi bir gazeteci olarak soruyorsun, net de soruyorsun, burada benim yerimde bizim Tatvan'dan bakkal Maho'yu getirsem o da aynı soruyu alır. Ne demek istediğini, ne öğrenmek istediğini de bilir. Ancak şu ana kadar konuşmalarımızın içinde biraz beyin jimnastiği yaparsak, Yıldırım Bey'in Aziz Bey'in yanında, Aziz Bey'in federasyonun yanında, federasyonun Galatasaray'ın yanında, Galatasaray'ın Trabzon'un yanında olma gibi konuşmaların içinden bir şey çıkıyor:

Ben bir kamburdan bahsettim, federasyonun sırtındaki kamburdan bahsettim. Bu kambur ne zaman yapıştı federasyonun sırtına? Gidersen geriye Levent Bıçakçı döneminde yapıştı. Burayı bir daha açmamak üzere söylüyorum. Sayın Levent Bıçakçı döneminde bu kambur federasyonun sırtına yapıştı. İyi bir kambur oldu. Ancak Sayın Levent Bıçakçı'nın bu işlerin içinde fazla bilgili olmamasından, biraz da siyasetle fazla ilgili olmadığından, işi olmadığından, yürümedi. Tren gitmedi. Hedefe varmadı. Levent Bıçakçı'yı yediler. "Hadi bakalım" dediler anlatabildim mi?
Şimdi ondan sonra ki olaylarda da birileri mağlup olunca, yani Levent Bey'den sonra istediği hedefe varamayınca, orada kalan kalıntılarla, oradaki insanları bitirdiler. Bu sizin dediğiniz olay, "Acabalar" var ya... Seçim olmasa, ki Haluk Ulusoy'u, Affan Bey'i ve yönetim kurulunu Allah seviyormuş da, seçimi (koltuğunu9 kaybettirdi. Ya bu şekilde Haluk Ulusoy döneminde, onların haberi olmadan bu olay onların önüne gelseydi! Benim dediğim gibi olay patlasaydı ne olacaktı? Bugün bunu söyleyenler, o gün ne söyleyeceklerdi? Akraba ilişkisi, amca - yeğen ilişkisi, Beşiktaş ilişkisi denilip günahsızların günahını alacaklardı.
T.Y. : Belki de belgeleri bunun için mi tuttular diyorsunuz?
Ş.U. : Evet, işte buraya bakacaksın. Neşteri oraya atacaksın. Üstü kapalı değil, açık açık, aleni... Eğer o seçimde hedefe vurulmasaydı, bu silahla vurulacaktı Haluk Ulusoy! Sırtından vuruldu zaten. Haluk Ulusoy yönetimi sırtından vuruldu. Ensesinden vuruldu, alnından değil!

Atmışsınız ön tarafa zavallı hakemleri, her hafta vurun kardeşim! Vay görmedi, vay atladı, vay zıpladı... E şimdi burada içeride kangren olmuş, kanser olmuş bir yara var. Sen suratta, ciltte ki sivilceye ne bakıyorsun? Bana göre Türk futbolunda şu medyanın, şu köşe yazarlarının, şu yorumcuların yaptığı yorumların alayı insan suratındaki sivilceyi patlatılmasıdır.

***
ONU ORAYA TAŞIYAN GÜÇLER, KULLANDIKLARI SÜRECE ARIBOĞAN'I YARI YOLDA BIRAKMAZLAR!
T.Y. : Ben bir yorum yapabilir miyim, müsaade eder misiniz?
Ş.U. : Tabii, hay hay...
T.Y. : Bu röportajı izleyicilerimiz izlediğinde belki bazı şeyleri çok net anlayamazlar. Bazı şeyleri üstü kapalı söylediniz.
Ş.U. : Siz açın o zaman.
T.Y. : Ben şunu söyleyeceğim, bana öyle bir kambur tablosu çizdiniz ki, bu kambur eğer olaylardan sonra kesip atılmazsa, iyice büyüyecek ve kimse kesip atamayacak. 30 sene burada kalacak Kızılay başkanı gibi.
Ş.U. : 30 sene değil...
T.Y. : Ölene kadar?
Ş.U. : Evet, kimse temizleyemeyecek. Çünkü kanser, kangren, başta neşteri attın attın, atmadın gider.

T.Y. : Özcan Şepik bey sustu. Neden? Çünkü memur olarak amirinden bir şey aldı.
Ş.U. : Evet, bildirdi ve görevi bitti.
T.Y. : Sustu. Yeni federasyon geldi 14 Şubat'ta, ak sayfa açtı. Ve bir kıyıma başladı federasyonun içinden insan çıkarmaya başladı, 50 küsur kişiyi çıkardı. Bir tek bilgi işlem bölümüne dokunmadı. Şimdi bir memur olarak, siz de devlet memurluğu yaptınız, ilk yapacağınız şey, elinizdeki bu bilgiyi gelen yeni federasyona vermek değil midir?
Ş.U. : Evet, birinci derece görevidir.
T.Y. : Peki, susmasını nasıl izah edebilirsiniz? Ya sizi susturan amir hala orada duruyordur...
Ş.U. : Evet doğrusunuz, ben müdürlük yaptım, üst düzey görevlerde yer aldım. Bizim genel müdürler değişirdi, bizim altımızdaki veya benim üstümdeki daire başkanı, genel müdür muavini orada olduğu müddetçe burada olmuş olayı benim genel müdüre götürme şansım yok. Götürdüğüm zaman suçlu olurum. Ya o kişi derse "Git hemşerim hadi, ben bu işi biliyorum, sana mı kaldı" derse ne diyeceğim.
T.Y. : O zaman orada değişmeyen tek kişi kim?
Ş.U. : Lütfi Bey.
T.Y. : O zaman Lütfi Bey bu işi bile bile, ligleri nasıl tescil etti?
Ş.U. : O'na sormak lazım. Ben öyle değil şöyle soruyorum. Bu işler bu kadar ortadayken, açıkken Sayın Mahmut Özgener, kim sana dedi savcılığa suç duyurusunda bulun? Sen önce içerideki incelemeni yap, suçları tespit et, sonra savcılığa ver. Birileri sana "Aman ha! Lütfi'ye dokunma" mı dedi? Savcılığa salladın takipsizlik kararı çıksın, bu iş kapansın diye bunu mu yaptın Sayın Özgener? Bunun cevabını ver.
T.Y. : Kim demiş olabilir ki?
Ş.U. : Bilemem onu, sormak lazım, günahını da almayayım.
T.Y. : Bu kadar güçlü mü Lütfi Arıboğan?
Ş.U. : Ya biri beni getirmişse oraya, biri beni eğer hala orada tutuyorsa, biri beni hala kullanıyorsa ben güçlüyümdür arkadaş. Sen kim olursan ol! Birileri beni oraya getirmişse ve bu güç de büyükse, bu güç damgayı vurdu mu oturtturuyorsa ben güçlüyüm arkadaş. Öyle yarı yolda bırakmazlar arkadaş.
***
ŞAHİN ULU YALAN SÖYLÜYOR DİYEN OLURSA, BELGELERİ AĞIZLARINA SOKARIM!
T.Y. : Peki, size niye geldi belge?
Ş.U. : Bana belge gelmez, ben bulurum.
T.Y. : Nereden buldunuz?
Ş.U. : Girersin internete, bakarsın takımların bütün yaptığı maçlara, kimde ne var, sarı kartlı mı, kırmızı kartlı mı, cezalı mı, sahte lisans mı?
T.Y. : Öyle bakarken buldunuz.
Ş.U. : Bulurum.
T.Y. : Buldunuz ama esame listesi yoktu elinizde, ispatlayacak bir şey yoktu.
Ş.U. : Evet.
T.Y. : Peki, bu baktığınızda hangi aydı?
Ş.U. : Lig bittiği ay, son maçtan sonra.
T.Y. : Tescil edilmiş miydi ligler?
Ş.U. : Edilmemişti. Ben bir zarf attım, federasyonun içinden birine attım, üst düzey birine attım, "Böyle böyle bir şey var" dedim. "Yanlışın var, sarı kart olayı, o iş tamam, ondan bir şey çıkmaz" dedi, kapattı meseleyi. 
T.Y. : Beşiktaş maçını mı?
Ş.U. : "Lig'de bir yanlış var, tescil edilemez, çünkü bir ceza alması gereken takım yanlış futbolcu oynatmış bir inceleyin" dedim. Bana şunu söylediler "Sen Beşiktaş'ı karıştırıyorsun, Beşiktaş Almanya'da oynadığı kupa maçında o sarı kart cezası ortadan kalktı" dediler, kapattılar... Halen Mecnun Otyakmaz'ın dilekçesine de cevap verilmedi.
T.Y. : Eee verildi, federasyon açıklama yaptı.
Ş.U. : Hayır açıklama ayrı bir olay, dilekçeye cevap verme ayrı bir olay. Çünkü orada bir talep var. Talebinde diyor ki "Ben UEFA'ya gitseydim promosyon, reklam, lig üçüncüsü olmak, yani hem maddi hem manevi kazancım olacaktı. Şu anda kaybım var." Geçmişe dönerseniz aynısı var, Malatyaspor.  Aldığı büyük bir tazminat var. Şimdi burada bir hak kaybı var ise, ben hukukçu değilim ama hukukçuların söylediği bir olay var, Sivasspor'un vermiş olduğu dilekçenin içeriğinde bulunan iki taraflı işlemi yapması lazım federasyonun. Yaptın savcılığa gönderdin. Bende soruyorum, savcılığa sen nasıl bir suç duyurusunda bulundun? Sen içişlerini savcıya nasıl verdin? Önce sen kendi teftişini yapacaksın, müfettişini görevlendireceksin, elde ettiğinle de savcılığa suç duyurusunda bulunacaksın. Şimdi savcı ne diyecek, seni mi inceleyecek savcı? Savcı eğer "Gel seni inceleyeceğiz" derse yandın zaten. Ama sen orada bir şeyleri netleştirmeden savcıya nasıl suç duyurusunda bulunursun? Savcının söyleyeceği tek bir laf var, "Arkadaş sen yarı özerk federasyonsun, senin denetleme kurulun var, denetleme kurulun gelsin denetlesin, gereğini çıkarsın, şu kusur işlemiştir, bu görevi suiistimal olur, görevi ihmal olur, bilerek görevi suiistimal olur, suç teşkil etsin ben de ceza hukukuna göre gereğini yapayım" diyecek. Şimdi savcıların kalkıp gelip futbolda futbol kuralları içinde yapılan işlemleri incelemesi işleri değil ki. Yani federasyon burada kimi kandırıyor? Sayın Özgener'e soruyorum, kimi kandırıyorsun sen?

T.Y.: Arıboğan ne yapmalı?
Ş.U. : Şu ortamda şerefi, haysiyeti, onuruyla etik olan istifa etmesidir.
T.Y.: Bana bu anlattıklarından sonra, çıkıp birileri "Şahin Ulu, yalan söylüyorsun!" derseler ne yaparsın?
Ş.U. :Böyle yürekli, delikanlı bir adam varsa "Şahin Ulu, yalan söylüyorsun" diyebilecekse, ben de belgelerle çıkar, o belgeleri ağzına sokarım. Şahin Ulu boş konuşmaz. Şahin Ulu belge konuşturur.
(Röportajın önemli bölümlerinin videolarını, video sayfamızdan izleyebilirsiniz!)

artık iddaa tahminleri de var
"Tanrı her şeyi görür. Kimse hakkında kötü düşünmeyin" LeBron James
(Cavs'in 55 sayı fark yediği LaL-Cavs maçı sonrası)