Ana Menü

Çarşının Feshi Hakkında ''Cem Dizdar''

Başlatan akbaba71, Mayıs 28, 2008, 20:20:39

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

akbaba71

Cem Dizdar'ın NTVMSNBC'ye yaptığı değerlendirmeler şöyle:

Burada kendini feshettiğini söyleyen grup için, Çarşı'nın MKYK'sı diyebiliriz. Fakat mesele buradan bakınca çok doğru anlaşılamadı gibi geliyor. Meseleyi biraz daha açarsak; 1 Mayıs'ta pankart açan ya da Hrant Dink cenazesinde yürüyen, Çarşı pankartı altında duran insanlarla; bir şehit cenazesinde protesto gösteren, tavır alan ya da tribünde milliyetçi sloganlar atan insanlar aynı insanlar değiller. Dolayısıyla Çarşı'yı yekpare bir grup olarak algılamamak gerekiyor. Bir sürü elementin birarada olduğu bir orkestra bu. Yani bir sürü çalgısı var ve aslında çalgıcıların çoğu diğer enstrümanı çalmayı bilmiyor.

ÇARŞI ORTAK KARAR ALAN BİR GRUP DEĞİLDİ
Problem bizim onlara nasıl baktığımızda ve bu, onların kim olduğundan daha önemli olmaya başladı. Çarşı diye Beşiktaş tribününün bir kimlik altında hareket eden, ortak karar alan, ortak davranan insanlar düşünmeyi kendimize daha uygun bulduk. Aslında Çarşı böyle bir şey değildi. Bir kere o bir taraftar grubuydu. Yani onun içindeki politik tavır alan küçük gruplar ya da tek tek şahısları birbirleriyle organizeymiş gibi algıladık. Çarşı pankartı altında kendilerini tanımladıkları için.

KENDİSİNİ AŞMIŞ BİR FİKRİYAT OLDU
Meseleye buradan bakıldığında aslında yapılan şey erdemli. "Biz bu tribünü terk ediyoruz, çünkü bizim yarattığımız bu kimlik Beşiktaş'ın önüne geçiyor" dedi bu grup. Bu anonimleşen Çarşı tanımını tamamen kuşatır mı ondan çok emin değilim. Şimdi kendisine Çarşı adı veren ve bu grupla ortak hareket etmeyen kimselerin o tribünde yine eski tezahüratları, eski marşları söyleyecekleri veya pankartları açacaklarını düşünüyorum. Bu zaten Çarşı'nın kendisini aşmış bir fikriyat oldu. Yani Çarşı'yı kuran insanları da aştı, kontrol edilemez hale geldi, o kadar büyüdü. İnsanların Çarşıcı'yım, tribüncüyüm diye adlandırmalarından doğal da bir şey yok. Evet Beşiktaş tribününe giden herkes kendisini o grupta hissedebilir. Şimdi irili ufaklı grupların oluşturduğu o büyük grubun yönetimle kurduğu ilişki, duygusal ve fiziksel ilişki birkaç kere kırılmaya uğradı. Sorunlar da oradan çıkmaya başladı.

SİNAN ENGİN'İN MENAJER OLMASIYLA BAŞLADI
Özellikle Sinan Engin'in menajer olmasıyla başlayan süreçte '100 yılın hesabını ver', 'Çarşı Sinan Engin'e karşı' gibi pankartların açıldığı maçtan sonra Beşiktaş tribünleri sağdan ve soldan bir çatlama yaşadı. Yönetimin Sinan Engin tercihine itiraz eden insanlarla, bu duruma kayıtsız kalanlar arasında bir gerilim oldu. Bundan sonra toparlanması zor oldu. Yani o tribün duygusunun yeniden toparlanması zor oldu. Ve o tribünden bazı insanların tesislerde çektirdikleri fotoğraf, tribünde bir hayal kırıklığı yarattı. İnsanlar Çarşı'nın karşı koyan, itiraz eden tavrını çok sevdikleri için o görüntü iyi gelmedi insanlara. Bir duygu kırılması, bağlılık kırılması yaşandı ve insanlar hafifçe birbirlerinden ayrılmaya başladılar.

ARİF, DUYARLI, KALENDER TAKIM
Süleyman Seba dönemi, Türkiye'nin bir geçiş dönemine denk gelen ve hâlâ eski değerler, insana dair değerlerin takım gibi algılanmasına neden oluyordu Beşiktaş'ın. 


Daha arif bir karakteri vardı, daha kalender bir takımdı, daha mahalleye dair değerleri temsil ettiği düşünülüyordu; öyle algılanıyordu. Yani düşünsenize Fenerbahçelilerin ve Galatasaraylıların ikinci takımları Beşiktaş'tı. Yani biz bu takımı tutmasak Beşiktaş'ı tutardım, derlerdi. O aykırı olma, kenarda kalma ve kenardan merkeze doğru gitme halinin temsilcisiymiş gibi göründü Beşiktaş; bir anlamda da öyleydi. Modern futbolun tezlerine de itiraz eden bir yerden konuşuyordu Beşiktaş. Çünkü hayatın bir sürü alanını nükleer savaşa, ormanların yakılmasına, Kürt sorununa, küresel ısınmaya, Ermeni meselesine sokaktaki insan gibi daha duyarlılıktan devşirerek tarifler yaratan grupmuş gibi algılandı. Bana göre öyleydi de.

TARİFLERİNİ DE KENDİSİ BELİRLEMİŞTİ
Haliyle o gruba kimliğini veren, karakterini veren şey sadece Beşiktaşlı olmaktan kaynaklanan bir şey değildi. Tariflerini de kendisi belirlemişti. Yani Beşiktaşlı'nın ne olduğunu, ne olması gerektiğini belirleyen oradaki ortak duyguydu. Herkesin kendisini o duygu içinde iyi hissettiği bir hal oluştu Beşiktaş'ta. Fakat hayatımızın her alanında olduğu gibi tüketim toplumunun bir nesnesi olmamamız meselesi bu toplum içinde de hakim oldu. İnönü Stadı güzel bir staddı, anlamlı bir staddı, bunu yıkıp yerine kocaman bir stad yapmanın, beton ve çelik demirlere çevirmenin bir anlamı yok demek, muhafazakar bir şeymiş gibi algılandı.

AHLAKEN DE İYİ BİR TERCİH
Beşiktaş bütün bu futbolun vahşiliği ve acayipliği içinde insana dair değerleri temsil eden takım gibi duruyordu. Şimdi bu yeni yönetim hareketleriyle birlikte bu da kırılmaya uğradı. Yönetimin "Beşiktaş'ı bir dünya kulübü yapacağız" iddiası, tribünde yaşayan insanların akıllarına ve ruhlarına çok denk düşmedi, uyuşmadılar. Orada bir açı oluşmaya başladı, o açı tribünde de parçalanmaya neden oldu. Peki bu son yaşananları nasıl değerlendiriyorum, diye sorarsanız, olumlu değerlendiriyorum. Beşiktaş'ın tarif edilen, arzulanan yapısına uygun bir taraftar tanımının ortaya çıkacağını düşünüyorum. Tribünün demokratikleşmesi açısından bu taraftar grubunun aldığı kararı olumlu buluyorum. Ahlaken de iyi bir tercih. Tamam kırgınlıkları var belki, ama sonuçta yaptıkları şey Türkiye'nin hiçbir tribün grubunun yapmayı göze alamayacağı kadar cesur bir şey.

http://schwarzadler.blogspot.com/

2008-2009 TSL Şampiyonu Beşiktaş

[KralKartal]

guzel ve yerinde aciklama

herkes okur ve anlar umarim
Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

saldır beşiktaş

cem dizdar yine doğruları ve gerçekleri söylemiş
"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı." Michael Jordan

keskinli

sinan enginin gelmesiyle baslayan bölünmeyi iyi tespit etmis
Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

sokaktaki

çArşı olmadan olur mu? çArşı olmadan yaşanır mı?

Beşiktaşım biricik sevgilim, çArşı olmadan boynu bükük kalmaz mı?

olmaz arkadaşlar çArşı olmadan olmaz!

NoPasaran

Çok afedersiniz ama nerde çokluk orada "bokluk" demiş atalarımız

İşin özü bu :)
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

hepsiyAh

Alıntı yapılan: sokaktaki - Mayıs 29, 2008, 15:59:08
çArşı olmadan olur mu? çArşı olmadan yaşanır mı?

Beşiktaşım biricik sevgilim, çArşı olmadan boynu bükük kalmaz mı?

olmaz arkadaşlar çArşı olmadan olmaz!



tüh yaa ÇARŞI olmadan boynumuz ne kadarda büküktü :) Çok yazık ... Siz Beşiktaşa mı asıksınız Carsı ya mı ben cözemedim :)

Delirdik

Evet. Gerçekten çok güzeL anLatmış oLayLarı
ve iLerisi için iyimser bakmış. Ben her ne kadar bu sene oLacakLarı kestiremesemde; umarım düşündüğü gibi oLur. BeşiktaşLıyı tanımLayan bir duruş sergiLenir tribünLerimizden.
| җ  ģǿĸнªп  җ | Beşiktaş'ım oLey


* Şampiyon BEŞİKTAŞ.!

Onur1903

çArşı biter,aşk bitmez,herkes gider biz kalırız,inadına BEŞİKTAŞ...

Doruk1903

Hayat biter alem biter ortam biter ÇARŞI BİTMEZ...

oruç34

biz tabiki beşiktaş a aşığız ama biz değil miydik çarşı beşiktaş ın haklarının güvencesidir çarşı son barikattır diye yedi düvel bu barikatı yıkamazken biz kendimiz yıktık istemeyen gider arkadaş bizim asi ruhumuz içimizde yer etmiştir işte o kadar

Cem Goren

sinan enginden sonra böyle oldu bunu herkes söylüyordu bunu gündeme getirmesi iyi olmuş
altın kapılarımız kan oldu tayfun

eSenLer

Ortamın ßittiqi yerde ßiz ßaşlarız Şeklimiz iÇin yaŞar Tarzımız iÇin Ölürüz  :bjk

ilhan mansız_melis

her zaman ki gibi yine çok güzel yazmış
28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.