Ana Menü

Beşiktaş'lı Beşiktaş'tan Sürülecek [Cem Dizdar]

Başlatan carlito1903, Nisan 04, 2008, 22:16:28

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

carlito1903

Sorun sadece İnönü Stadı'nın yerle bir edilmesi ile sınırlı kalsa iyi... Proje bir semt olarak Beşiktaş'la, dünyanın en renkli taraftar topluluklarından Beşiktaş tribününe de adını veren 'Çarşı' ile de ilgili...

Proje, 'kentsel dönüşüm' adı altında yürütülen bir 'açık savaş'. Hedef, kentin merkezinin elitler, soylular tarafından ele geçirilmesi...

Uygulaması belki biraz uzun sürecek bu planın sonunda alt sınıf Beşiktaşlılar, alışverişin ay sonunda ödenmek üzere bakkal defterine yazdırıldığı yıllardan bu yana oturdukları semtlerinden zaman içinde kent dışına doğru sürgün edilecekler, hiç kuşkunuz olmasın.

Çünkü ilk işaret fişeği çakılalı çok oldu. Halk Pazarı ve çevresi dümdüz edildi, Akaretler batılı anlamda steril bir tüketim caddesi haline getirildi.

İronik... Akaretler'i soylu elitin caddesi haline getirme görevi de, bir zamanlar "Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün vizyonunu ve misyonunu değiştirmek' gibi fiyakalı sloganlarla başkan olan, ama sonra ne hikmetse o yaşına kadar hiç küfür duymamış gibi küfürü bahane ederek 'topuklayan' Serdar Bilgili'ye verildi. Geçenlerde okudum, Hürriyet'in spor ekinde, Beşiktaş ve Türk futbolundaki kirliliği ima ederek "Çok şey biliyorum ama konuşamam' diyordu. Bence de bildiklerini unutsa iyi eder. Hatırlamak herkesin işine yaramayabilir zira... Sorun da belki burada, unutmaması gerekenlerin unutup, hatırlamaması gerekenlerin hatırlamasında...

BEŞİKTAŞLI BEŞİKTAŞ'TAN SÜRGÜN EDİLECEK

İşaret fişeğini takip eden izler ise şöyle... Başta o muhteşem Tekel binası olmak üzere, bir çok binanın bol yıldızlı oteller yapılacağı söylentisi... Bu söylentiyi besleyen, Dolmabahçe'den Barbaros'a çıkan yolun yer altına alınarak Deniz Müzesi'nin de olduğu alanın tamamen meydan yapılacak olması...

Meydan denince aklınıza halkın kullanacağı yerler geliyor biliyorum. Ama unutmayalım ki, semt soylulaştıkça hızla değişecek mekanlarla birlikte piyasa ekonomisinin kuralı gereği fiyatlar da artacaktır. Bu da Beşiktaş'ı, eskiden kullananlar için kaçınılmaz olarak kullanılamaz hale getirecektir.


ORASI GEÇMİŞİMİZ

Bütün bunları niçin anlattım. Şunun için; tıpkı semtte olacağı gibi bir sürgün de, yıkılarak yenileneceği söylenen İnönü Statı'nda yaşanacaktır.

O İnönü ki, Bayrampaşa '32 Durağı'nın köşesindeki teyzemin evinde bir sabah daha gün doğmadan teyzemin oğlu Necdet abi tarafından uyandırıldığım, kör karanlıkta yola çıkarıldığım, kapısına geldiğimde bambaşka bir dünyaya indiğimi fark ettiğim yerdi. Teyzemin dört oğlu vardı, biri rahmetli oldu geçenlerde. Rahmetli Erdal dayım –ona dayı derdik - ve Necdet abim Beşiktaşlı, Muhsin abim iflah olmaz bir Rizesporlu, yaşıtım olan Şeref ise tuhaf biçimde Fenerbahçeli'ydi.


O gittiğim maç bir Fenerbahçe maçıydı ve biz 'Yeni açık'ta buz gibi havada yağmur altındaydık. Skor mu? Hatırlamıyorum ki...

Sonra sık sık Samsun'dan derbi maçlar için geldim/gittim İnönü'ye. Üniversiteye geldiğimde ise artık oralı oldum. Ben de 'yeni açık'ta başladım staja. Sonra kapalıya transfer oldum biraz paralanınca. Kulübe kısa bir küskünlük döneminde, dostum Adnan Bostancıoğlu'yla iki sezon kadar yaşımıza uygun olduğunu düşündüğümüz 'eski açık'a devam ettik ama fazla dayanamayıp gerisin geriye, 'kapalı'ya döndük.


'Çarşı'nın rahmetli olan aykırı çocukları Optik Mehmet'i, Pembe Hasan'ı, Soner'i orada tanıdım.

Kapısında polisin cebimizdeki madeni paralara ve çakmaklara el koyduğu yer de İnönü'ydü, kapalı tribünde rakı bardağında rakı, ayaklı kadehte şarap içilen, içeride bıçaklanarak adam öldürülen yer de orası... Daha bu sezon iki şişe cep kanyağı gördüm yerde, görevlerini yapmış, soğuktan korumuşlardı üşüyen bedenleri. İyi ki sahaya atılmamışlardı...

Çevresinde yüzlerce resmi/sivil polis bulunduğu halde şakır şakır karaborsa bilet satılan yer de İnönü'ydü, geçmiş yıllarda bir maça girerken polisten karaborsa bilet satın aldığımız yer de orası. Üstelik o polis bizi kazıklamış, kapalı yerine eski açık bileti vermişti.

ACI HATIRALARIMIZIN MEKANI

Çok gol gördüm orada... Pascal Nouma'nın Dinamo Kiev'e attığı o muhteşem golü de, Sergen'in, Şifo'nun attıklarını da... 'Kara tren' Daniel Amokachi'nin koşuları hala gözümün önünde. O gol atmasa da olurdu, koşsun yeterdi...

Orada, 1987 yılında Denizlispor'lu Erol'dan 80'li dakikaların ortalarına doğru yediğimiz ve bizi şampiyonluktan eden 'füze frikiği' de gördüm, Galatasaray maçında Sead Halilagiç'in geri pasında kaleci Fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı topun gol oluşunu da... Fevzi'nin o maçtan sonra dağılıp, yediği bazı gollerden sonra kafasını direklere vurması hala içimi acıtır...

100. yıldaki şampiyonlukta bütün maçlarda tribündeydim de, davetli olduğum halde papyonlu baloya katılmamıştım.
İşte yıkılacağı açıklanan yer burası.
Hayatımızın önemli sevinçlerini, hüzünlerini yaşadığımız yeri kafamıza geçirecekler. Niçin? Para için elbette, daha çok kazanmak için. Bunu da şöyle anlatacaklar, "Her şey Beşiktaş için...' Serdar Bilgili de böyle demişti ve ilk ses getiren icraatı 'Çarşı'yı 'yeni açık'a sürmek olmuştu. Sonra baktı ki olmuyor, el mecbur geriye almıştı 'Çarşı'yı. Çünkü 'Çarşı', Beşiktaş'tı.

O zaman Bilgili'nin kafasında, tıpkı Akaretler'e yaptığı gibi, Boğaz'ın kıyısına bir 'butik stat' yapmak vardı. Yapabildiği 'yeni açık'a bir 'butik tente' oldu ama belki de her şey o tenteyle başladı.
Şimdi yapmaya çalıştıkları şu; İnönü'yü yıkıp yeniden yapacaklar ve 'Çarşı'yı kapalıdan sürecekler. Nereden mi biliyorum? Güldürmeyin beni... Bkz. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Statı. O kadar krediyi çekip, parayı yatırıp, kentin en güzel yerindeki dünyanın en güzel statını, dünyanın herhangi bir yerindeki sıradan bir 'alışveriş merkezi stata' çevirecekler, bizi de maç izleyelim diye buyur edecekler!

Bizi 'kale arkaları'na kovacaklar. Tıpkı Beşiktaş Balıkpazarı çevresinde oturanların bir süre sonra kent dışına kovulacakları gibi... Bu doğru...

Bu doğru da, şu doğru değil... Paralı pullu soylu abiler koltuklara, localara kurulup gıcır formaları üzerinde purolarını tüttürüp maç izleyecek, 'Çarşı' da kale arkasında onlar için 'geri vokal' yapacak, onlar da Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşlarına "Bizim taraftar muhteşem' diyecek, öyle mi?

Yok, öyle olmayacak. Çünkü böyle birileri yok, olmadı, olmayacak da. Planı yanlış yapıyor Yıldırım Demirören ve ekibi. Soylular için yapılacak statı dolduramaz Beşiktaş. Çünkü Beşiktaş'ı o kadar 'soylusu' yok. Stat dolmayınca tribünden para kazanılamayacak.

SOYLULARIN ZATEN MABEDİ VAR

Ve ayrıca soylu sınıfın bu kentte tutacağı takım zaten var. Onların kendi mabetleri var, rahatları yerinde ve takımlarından şikayetleri yok. Ama Beşiktaşlıların bu gidişten şikayeti var, ya da ben varolduğunu düşünüyorum. Hadi incelteyim, şimdilik yoksa bile ileride olacak.

Stadı yıkacak olanların hesabı Beşiktaş ve 'Çarşı' değil, kentin en güzel yerine kurulacak bu 'tüketim mabedi'nden akacak rant.

Hem stadın hem Beşiktaş'ın yıkılmasına itiraz etmenin ortak bir yolunu bulursak, kazanan hayat olur. Şimdi itiraz etmeyi beceremezsek, en fazla yapacağımız bize bırakılacak olan kale arkalarından Müslüm Gürses'in muhteşem sesiyle sızlana sızlana söylediği "İtirazım var bu zalim kadere'yi söylemek olur ki, onu da Müslüm güzel söylüyor... Sanırım kimse başkasından dinlemek istemez.
Not: Bu yazı Tempo dergisi için hazırlanmış yazının uzun tutulmuş halidir.

Cem DİZDAR

pascalyptica

yıkmasınlar da kendisi yıkılsın.. öyle mi   :-\

bazı şeylerde duygusallık yapılmaz yapmayın yahu..
Sonunda Nouma olmayan Pascal üçgeninden bi' hayır gelmez..

Kralkartal21

Yıkılması en iyisi bence duygusallıktan yana profesyonellikle alakası var.
Kalbimizde Renklerin Bitmese de Dertlerin Doyamam Doyamam Sana..

erdinc1926

inönünün son halini görünce üzülüyorum bu stad yıkılınca ne kadar çekirdekçi olucak farkında mısınız?
K A R A G Ü M R Ü K L Ü L E R

pascalyptica

Alıntı yapılan: kralkartal67 - Nisan 04, 2008, 23:50:45
Yıkılması en iyisi bence duygusallıktan yana profesyonellikle alakası var.

aynen katılyorum..
Sonunda Nouma olmayan Pascal üçgeninden bi' hayır gelmez..

SercanBjk

Semti bilmem orası belediye ve devletle ilgili sorunlardır,Beşiktaş klübüyle alakası yok ama stad bence yıkılmalı. Baaşrının yolu tesisleşmeden geçiyor,tesisleşmede de ilk sırayı her zaman stadlar almıştır.

RAHATSIZ

Başarının yolu tesislerden geçmediğini gördük. Geçmişe bakıldığında çamur deryasında idmanlara çıkan takım önüne geleni ezip geçiyordu. Cem Dizdar doğru bir konuya deyinmiş. Ayruntısına fazla girmemiş. Ayrıntıda zaten şimdiki siyasetin başını tutanların kendi elit tabakalarını yaratırken, geçmişte olanı yıkmak ve yerine sermayenin egemen olduğu bir vurguncu tezgahı yaratmaktır.

Çarşı' ya son 3 yıl içinde yapılanlara bakılırsa olayların siyasetle doğrudan ilişkili olduğu da anlaşılmaktadır.
Endistüriyel futbol' a direnen bir ruhtan söz ediyoruz. Bu ruh Beşiktaş' tır.

60 bin kişiye oynayan takımın taraftarından ses çıkmıyor. Beşiktaş tribünü buraya geldiyse geçmişin açığı kapalısı dahil sabit 8 bin taraftarın yağmur, çamur demeden dünyada  tarih yazmasındandır.
Bu tribünler 8 bin kişiyle tarih yazdı. Unutulmamalı...


''BENİM  ANCAK CESETİM SUSAR!''

NİHAT GENÇ.

Cem Goren

ben biraz duygusal bakmak istiyorum inönünün bizim için ne ifade ettiiğini herkez biliyor biz orada neler gördük 90da sergenimi dersiniz pascalın taffarele omzu pahasına attıığı golmü dersiniz daha niceelri böle bi stad yıkılıp yerine modern bi stad yapıldığında bence eski atmosfer kalmayacak ve buda tesssleşme adı altında belkide bizi garip yerlere götürecek

profesyonel bakarsak tabiki kulüp için önemli bi gelir kaynağı olacak modern görünümlü çok amaçlı ve herkesin her tribnde belkide ailece maç seyretme imkanı olacak

son söz bence bu konuyu bi daha düşünsdünler
altın kapılarımız kan oldu tayfun

SercanBjk

Alıntı yapılan: RAHATSIZ - Nisan 05, 2008, 23:28:36
Başarının yolu tesislerden geçmediğini gördük. Geçmişe bakıldığında çamur deryasında idmanlara çıkan takım önüne geleni ezip geçiyordu. Cem Dizdar doğru bir konuya deyinmiş. Ayruntısına fazla girmemiş. Ayrıntıda zaten şimdiki siyasetin başını tutanların kendi elit tabakalarını yaratırken, geçmişte olanı yıkmak ve yerine sermayenin egemen olduğu bir vurguncu tezgahı yaratmaktır.

Çarşı' ya son 3 yıl içinde yapılanlara bakılırsa olayların siyasetle doğrudan ilişkili olduğu da anlaşılmaktadır.
Endistüriyel futbol' a direnen bir ruhtan söz ediyoruz. Bu ruh Beşiktaş' tır.

60 bin kişiye oynayan takımın taraftarından ses çıkmıyor. Beşiktaş tribünü buraya geldiyse geçmişin açığı kapalısı dahil sabit 8 bin taraftarın yağmur, çamur demeden dünyada  tarih yazmasındandır.
Bu tribünler 8 bin kişiyle tarih yazdı. Unutulmamalı...

Geçmiş zamanında sende bir tesis yoktu ama rakiplerinde de yoktu,seninle aynı şartlarda mücadele ediyordu,tesisleşen Avrupa`yı ise zaten yenmen büyük bi hayaldi,kupa alıcaz dediğimiz zaman herkes gülüyordu,ezikler bile iki tesis yapıp stad yaptılar bulundukları yer ortada. Kesinlikle başarı tesisleşmeden geçmektedir,geçmiş zamanın futboluyla bu günün futbolu bir değildir. İyi oyuncular parayla alınır,para tesislerden kazanılır,bu şekilde hisse satmana gerek kalmaz,başkana muhtaç olmana gerek kalmaz,bu fenerbahçeye özenilen bir durum değil çağa ayak uydurma şeklidir.

RAHATSIZ

Bakış açılarımız tamAmen farklı. Ben amatör ruhla herşeyin kazanılacağını ve futbol biliminin ispatının tesislerden geçmediğini savunuyorum.
Avrupa futboluna baktığında;
Bu bakışın popüler kültür yaşam tarzları, reklamlarda, filimlerde oynamak, bir takım küresel derneklerin faaliyetlerinde yer alıp para kazanmak, sponsorlar vs. geçiceğiz, görmeyeceğiz. Zaten gelşimiş futbol buna bakmaz. Sahadaki işine bakar. İşini yapmazsan tekmeyi vurur.

Buradan yola çıkarak tamamen top, saha, tribün, idman, taktik, kondisyon gibi işinin alt yapısını sağlayan etkenler için endistüriyel futbolun tüketiciliği ile modern futbolun daha da gelişeceğini düşünmüyorum. Ama bu benim bakış açım.

Örnekle açıklamak isterim;

Gençlerbirliği Gençlerbirliği iken; Rakibin sırtı nerede olursa olsun kendi kalelerine dönükken, rakibin kıçına yapışır ve yüzünü kaleye döndürmeyerek oyunu kontrolüne alırdı.
Günümüz endistüriyel futboluna bakınca bunu en son Chelse' de gördük.

Rakibi orta alanda karşılamak ve tıpkı BAKETBOL oynar gibi alan savunması yaparak rakibi etkisizleştirmek günümüz futbolumuzun vazgeçilmezidir.

Defansı orta sahanın önünde kurmak, taç nasıl atılır, duran top nasıl oyuna sokulur, top kaybedilince rakip ince faullerle nasıl durdurulur, hakem nasıl etki altına alınır, adam nasıl marke edilir v.b. futbolun ABC' lerinş öğrenmek tesis gerektirmiyor. Sadece akıl ve kondisyon.

Bu benim bakış açım, elbette tornadan çıkmadık ki aynı şeyi düşünelim. Her insanın bakış açısı ve algılayışı farklı olacaktır.

***

Başka bir konu belki doğruan orantılı değil;

Hemen hemen her takımın alt yapı kursları, adımını attığın her yerdedir. Yüzbinlerce yetenek büyük takımların elinden geçiyor. Ne yazık ki adam gibi topçu yetişmiyor.

Çok basit bir çalışmadır bu. Okul masraflarından tutunda, giyim kuşamına kadar, nerede oturacağına kadar, ailesini hazırlayacak kadar yeteklerin yaşantısını kontrol altına alırsın. Gideceği üniversiteyi bile kulüp belirler. Tüm sosyal hayatını kulüp belirler. Zaten küçük yaşta bunlar yapıldığında FUTBOL ENDİSTÜRİSİNİ yapılandırmış olursunuz. YAPICI BİÇİMDE...

Ajax bir dönem futbolcu fabrikasıydı. Ama endistüriyel furbol TÜKETİCİ BİÇİMDE(yukarıda sözünü ettiğim değil, popülerim ile ve küresel karanlık ile yoğrulmuş) bunları kabul etmiyor.

Evet tv olacak, formaların basılacak, reklam alacaksın, tesisler yapılacak...
Kalkıpta bir sezonu stad büyütmek için harcarsan 3-5 yıllık kazanım yok olur. F.B. örneğine pek takılı kalmayın. Evet şuan iyiler ama balonlar. SÖNECEKELR. Çünkü ileriye dönük hiç bir çalışmaları yok. Tüm takımlar dahil. Bu işlerde federasyonlarla olur. Ama biz öyle kurumlar yok.

Düşünsenize Karadeniz sahil yolu inşaatını alan zavatlar F.B. yöneticilik yapacak, siyasi ilişkiler, federasyonlar devrilecek v.b. olaylar varken bu satad büyütme işleri koca bir yalandır.

Hisse olayları, fenerleşme v.s. ben gülerim. Benim Beşiktaşlılığımda, takımımın önüne marka ismi konulamaz. Ben bu yüzden yeni sponsorlu formaların hiç birini almıyorum ve giymiyorum. Ama eşe dosta hediye olarak almaktayım. Yani kulube katkım var ama ölçü bu değil.

***

Adaşım Cem, şimdiki stadımızda ailecek gelen büyük bir kitle var. Hangi tribünde takılıyorsunuz bilemiyorum ama Eski ve Yeni Açıklar gezilip görülmeli.

***

60 binlik stad yaptık diğelim. Kaç maç dolacak? Büyütmek zaradır. Cimbom hala kendine gelemedi bu stad büyütme sevdasından. Fener full mü çekiyor her maç?
Bu sohbet uzar gider. Takım iyi yönetilir, futbolu bilen adamlar transfer edilir, adam gibi sponsorluk anlaşmaları yapılırsa bu taraftar bu kulubün çöplerini bile kapış kapış alır.

Asıl konu tesisler, demirbaşlar, topraklar, bina sahipliği, mülk sahipliği, tesisler ise üstümüze yoktur.
Stad büyütmesine gelince bu aşama büyük kayıplar getirir. Adama sormazlar mı?
Canım kardeşim nasıl adamlarsınız ki maden stad büyüyecek TRİBÜNLERLE neden yapboz oynadın?

''İyi bir takım'' tüm sorunları çözer. Bunlar rant çıkarlarına hizmet eden akbaba projeleridir.
İyi futbolcu parayla ölçülmüyor. 1 yıl içinde kaç yabancıya ne kadar para verilmiş ve kaçı kaçıp gitmiş ve ya verimli olamamış hesabını yapın.
BUNLAR BENİM GÖRÜŞLERİM. Katılmayabilirsiniz. ;)




''BENİM  ANCAK CESETİM SUSAR!''

NİHAT GENÇ.