Ana Menü

Madımak Olayı (Sivas Katliamı)

Başlatan CHEm !, Temmuz 01, 2007, 16:10:04

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

CHEm !

olaylar
[youtube=425,350]5V4PjzREGrE[/youtube]

ölenler
[youtube=425,350]jwrSswSFbD4[/youtube]

Tarih 2 Temmuz 1993... Sivas'ta Madımak oteli yanıyor. Otelde insanlarımız yanıyor. Sıvas koca bir kent. Bu koca kentte onbinlerce polis, onbinlerce asker var... Bu koca kentte onlarca insan diri diri yakılıyor, herkesin gözleri önünde...kahrolsun laiklik allahu ekber sesleri eşliğinde yakıyorlar...


Sivas Madımak Olayı veya Sivas Katliamı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin kuşatılıp yakılması ve dolayısıyla şehirde bulunan 35 yazar, ozan ve aydının yakılarak katledilmesi ve oteli ateşe verenlerden de ikisinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olaylar zinciridir.

Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal'ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pekçok aydının yanı sıra Aziz Nesin ve Ozan Türkyılmaz bu etkinlik nedeniyle dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente gelmişti.

2 Temmuz 1993 günü organize biçimde öğle saatlerinde Paşa ve Meydan camilerinde çıkan gruplar önce etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi'ne ulaşarak, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.

Hızını alamayan ve sayısı yaklaşık 10.000'e ulaşan saldırgan grup, Kültür Merkezi'nden yeniden Hükümet Meydanı'na geldi. Hükümet Konağı'nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grubun sayısı akşam saatlerinde 20.000'e yaklaştı. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı bunun sonucunda taşlanarak camları kırılan Madımak Oteli'ne sıçrayan yangın sonunda otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Hasret Gültekin,Ozan Türkyılmaz'ın bulunduğu 37 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.

Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ile 2 saldırgan yaşamını yitirdi. Gene olaylar sırasında Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen "2 günlük sokağa çıkma yasağı" ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.

== Yargılama ==evet Olaylardan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü tutuklandı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No`lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.

Müdahil avukatlar, DGM'nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi "Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu" belirterek DGM'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No`lu DGM, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.

28 Kasım 1997'de açıklanan kararda 33 sanığa idam cezası verildi. Yargıtay 9. ceza dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık DGM'ce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezası'nın yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet hapis cezalarına dönüştürüldü.

Sivas Davası İstiklal Mahkemeleri sonrasinda, tek bir davada, bu kadar çok idam cezasinin verildiği ilk davadır.

Ayrıca davayla ilgili unutulmaması gereken bir nokta da sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlenmiştir.





Hayatını Kaybedenler

Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Gülender Aka - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır- 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi
Ozan Türkyılmaz -20 yaşında,araştırmacı tarihci ve düşünür (Hasret Gültekin'in öğrencisi)
Murat Güneş Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa - yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında


Yıkamayacaksınız bu laik düzeni
Türkiye Laiktir !
sivas ellerinde sazım çalınır...

2 Temmuz şehitlerimizi unutmadık !
Allah kitap Beşiktaş

[KralKartal]

yasanan CIRKIN bir olay..
tarihte kara leke olarak kalacak...

ölenlere allah rahmet diliyorum.

unutmadik..unutmayacagiz
Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

mdc

TÜRK devrimciler ölümsüzdür  !
HAYATTA BEŞİKTAŞ

NoPasaran

Türkiye cumhuriyeti tarihinin en acı olaylarından birisidir..

23 Aralık 1930 ta Kubilayı şehit verdik
3 temmzu 1993 te 35 canı şehit ettik

Belki 35 belki 105 kişi öldürdünüz ama Milyonlar doğurdunuz ey cahiler haberiniz varmı?

Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız!!



Aşk bu Aşk !

volkanca.net

CooLDumaN

33 İnsanı,33 Canı,33 Sesi UNUTMAYACAĞIZ!

BUNLARIN HESABI SORULACAK!




[youtube=425,350]G-Ep_D_XrqM[/youtube]

SİVAS ACISI

Ben tanırım
Bu bulut bizim oranın bulutu
Hemşeriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış ta Sivas'tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var

Ben bilirim
Bu rüzgar bizim oranın rüzgarı
Hemşerimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgarı
Kurutsun diye akan kanlarımı

Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi, hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından, Sivas işi

Ben duyarım, duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sivas ilinden
Sivas rüzgarında uçup gelmiş
Helallik dilemeye

Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende, ne de sende
Ne de olsa yurttaşımsın
Kapalı da olsa bütün vicdan kapıları yüzüme
Bilmelisin, bir yerin var can evimde

AZİZ NESİN
Dizlerini çökerek yaşayacağına..

                                                   ayaklarının üstünde öl!

mdc

Tarihteki doğruların söylendiği,
tek tük sesimizi çıkarttığımız
bu ve bunun gibi konuların silinmemesi dileği ile ...
HAYATTA BEŞİKTAŞ

CooLDumaN

Hepiniz birer Kahramansınız.

Sizin cesaretinizi gösteremeyen insanlar utansın!
Dizlerini çökerek yaşayacağına..

                                                   ayaklarının üstünde öl!

CHEm !

Sen hiç ATEŞte semaha döndün mü...?
Biz ATEŞte semaha döndük...
gerekirse yine döneriz...




Madımak rezaleti !
[IMG]http://img264.imageshack.us/img264/7229/aimg3909fh2.jpg[/img]

Daha dün insanları yaktılar
bugün aynı yerde,herkesin gözü önünde Kebap pişiriyorlar!
bizimle dalga geçercesine !
Allah kitap Beşiktaş

Dem@

 yüzyıl sonra K.marş, çorum ,sivas olayları da inkar edilecektir.Buna fırsat vermemek için gelin canlar bir olalım

CooLDumaN

Sivas'ta Yakanlar Yönetiyor Hala
Yakarak Bitiremediniz!



Dışardakiler de insandı
Zafer çığlıklarıyla
yanan insanları seyredenler.
İçerdekiler de insandı
boğulan birini bırakıp gidemeyecek
onunla ölümü paylaşacak denli
(Turgay Fişekçi)

Tarihimize "Sivas Katliamı" olarak geçen katliam, 2 Temmuz 1993'te gerçekleşti.
Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat Şenliği'ne katılmak için Sivas'a gelen aydınların, ilericilerin, Pir Sultan aşkıyla tutuşan gençlerin kaldığı Madımak Oteli, islamcılığı kendine bayrak yapan gerici yobazlar ve faşistler tarafından kuşatıldı. Oteli kuşatan kendinden geçmiş güruh, önce oteldekileri linç etme histerisiyle oteli taşladı; ardından oteli yaktılar.
33 insanımız Madımak Oteli içinde yanarak veya dumandan boğularak can verdi.

Vahşet ve vehamet!

33 insanın kendilerini "islamcı, şeriatçı, milliyetçi" diye nitelendiren binlerce kişilik bir güruhun kuşatması altında diri diri yakılması, Hristiyan engizisyonunun yöntemlerini hatırlatan bir vahşetti. Fakat bu vahşetten daha da vahşi ve dolayısıyla daha da vahim olan, bu vahşetin, şehrin ve ülkenin yöneticilerinin gözleri önünde gerçekleşmiş olmasıdır.

Aslında Sivas Katliamı'nı "tüm yetkililer seyretti" demek de durumu tam ifade etmeye yetmez. Çünkü "yetkililer", yani oligarşinin bazı kesimleri, seyretmenin ötesinde, katliamı bizzat örgütleyenlerdir.

Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat Şenliği'ne henüz birkaç hafta varken, Konya'dan, Kayseri'den ve İstanbul'dan (Ki bunlar tespit edilebilenler) gruplar halinde islamcı, faşist militanlar getirilerek Milli Gençlik Vakfı (MGV) yurtlarına yerleştirildiler.

Şenliğin başlamasından önceki günlerde ve şenlik başladığı gün, gerici basın yalanlarla aleni tahrik görevini üstlendi (başta Trabzon olmak üzere, linç saldırılarının birçoğunda da gerici basının aynı rolü oynaması da dikkat çekicidir).

1 Temmuz'da şenlik vesilesiyle açılan standlara, söyleşi ve imza günü yapan yazarlara gericiler ve faşistler saldırdılar; polisin ve bir gün sonra linç güruhuna dönüşecek kesimlerin birlikte gerçekleştirdiği saldırılardı bunlar. Başka bir deyişle, bu saldırılar aslında katliamın hem habercisi, hem başlangıcıydı.

Gerici basında tahrikler yayınlanırken, sesini çıkarmayanlar, 2 Temmuz'da camilerde "cihad" çağrısı yapılırken de görmezden geleceklerdi elbette. Çünkü plana uygundu bunların hepsi.

Peki kimdi planın sahibi?

İşbirlikçi Cem Vakfı, o zaman katliamın ardından yaptığı açıklamada "devletle halkın katliamlara karşı birlik olması gerektiğini" belirtmişti.

Devletle halk, katliama karşı birlik olacaktı. Olabilir miydi?

Böyle bir açıklama yapmak, devletin katliamda hiçbir rolünün olmadığını söylemekti. Cem Vakfı, demek ki, devletin katliamda rolünün olmadığına inanıyordu veya bile bile bu rolü gizliyordu.

Kuşku yok ki, ikinci ihtimal geçerliydi. Çünkü, devletin katliamdaki rolü, tartışılamayacak kadar açıktı. Her şeyden önce, katliamı önlememekle sorumluydu devlet.

Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi, seyretmenin, önlememenin ötesinde bir sorumluluktu devletinki.

Kimdi devlet?

Olayların başından sonuna kadar bilgilendirildikleri halde, müdahale etmeyen Cumnurbaşkanı, Başbakan, ve bakanlardı. Hükümetti.

Kimdi devlet? Sivas'ın valisiydi. Devlet, Sivas'ın emniyet müdürü, garnizon komutanıydı. Devlet, Madımak Oteli'nin, yani katliamın olduğu yerin çok yakınındaki 6 bin asker mevcutlu tugay komutanlığıydı.

Sivas'ın belediye başkanı, Fazilet Partisi'nden Temel Karamollaoğlu idi. Karamollaoğlu, Tayyip Erdoğan'la, Abdullah Gül'le, Abdüllatif Şener'le, Bülent Arınç'la aynı partinin üyesiydiler o zaman.

Karamollaoğlu katliamcı güruha hitaben yaptığı konuşmada "gazanız mübarek olsun!" dedi. Ve Erdoğanlar, Güller, Şenerler, Arınçlar bu gaza kutlamasını o zaman hiç mi hiç eleştirmediler... Nitekim, güruh, bu sözün ardından önce Kültür Merkezi'ne saldırmış, sonra da yönünü Madımak Oteli'ne dönmüştü.


Neden ve kime karşı?

Katliamın nasıl meydana geldiğini bilmek önemli, ama esas olarak neden ve kime karşı, ne için gerçekleştirdiği net olarak kavranmalı. Bunlar görülmediğinde, Cem Vakfı gibi, sapla sapanı, katille maktulu, mazlumla zalimi birbirine karıştırmak kaçınılmaz olur.

Katliamın ardından iktidardakiler, düzen partileri, katliamın gerçek SORUMLULARINI ve gerçek NEDENİNİ örtbas etmek için birbirleriyle yarıştılar. İktidarda DYP-SHP koalisyon hükümeti vardı. Dönemin İçişleri önce "oteli sahibi kundakladı" diye akla izana sığmayan bir yalanla geçiştirmeyi bile denedi. Memleketin Cumhurbaşkanı Demirel'in, cuntacı Kenan Evren'in açıklamalarındaki ortak nokta "tahrik"ti; hani şu linç saldırılarının hepsinden sonra sık sık gündeme gelen tahrik.. Ve Başbakan Çiller'e göre de tahrik olanlar "halkımız"dı; halktan da kimsenin burnu kanamamıştı, yani şu "hassas vatandaşlar" hikayesi... Gerçek şu ki, Sivas Katliamı davasında katliamcıları RP'li Şevket Kazanlar sahipleniyor görünsede, aslında o zaman tüm düzen güçleri linççileri aklamış, sahiplenmişti...

Çünkü linç güruhu, hepsinin ortak ideolojisinin, ortak "inancı"nın tetikçisi olarak sahnedeydi.

Linççiler, katliamdan önce, Pir Sultan'ın heykelini sürüklemişlerdi caddelerde. Linççiler, bir kez daha asıyordu Pir Sultan'ı ve Demireller, Çillerler, İnönüler, Temeller, generaller de, Pir Sultan'a düşmandılar yüzyıllardır. Alevi direniş geleneğine saldırmıştı yani linççiler. Sonra, başta Aziz Nesin olmak üzere aydınlara "komünistler" diye saldırıyorlardı. Devrimci grupların dergi standlarına da "komünistler" diye saldırıyorlardı. Ve elbette Demireller, Çillerler, İnönüler, Temeller, generaller de, düşmandılar komünizme.

Özetle, aleviler, aydınlar, komünistler, bu ülkenin faşist düzenine, sömürüye karşı çıkan herkes, bu planlı saldırının hedefindeydi. Ülke çapında infazların, katliamların, kaybetmelerin, faili meçhullerin, işkencelerin, Türkiye tarihinde eşi görülmedik bir şekilde tırmandırıldığı koşullarda bu katliam da saldırı politikasını tamamlayacaktı.

Sivas'ta devrimcilerin önderliğinde direndi aydınlar ve alevi halk. Barikatlar kuruldu, gösteriler yapıldı, çatışıldı... Güçleri yetmedi belki katliamı durdurmaya. Ama Pir Sultan'ın direniş geleneğine layık olduklarını gösterdiler en azından.

Katliamın kendisi kadar, Sivas'ta ve ülke çapında katliamı verilen cevabı da unutmamalıyız. Halk olarak, sol olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde neleri yapabileceğimizin bilincinde olmak açısından unutmamalıyız. Mesela, katliamda yaşamını yitirenlerden 20'sinin, 6 Temmuz'da Ankara'da yapılan cenaze törenine 100 bin kişiyi aşkın kişinin katıldığını unutmamalıyız. Hrant Dink'in cenazesindeki kitlesellik ilk değildi bu anlamda. Ve yine ertesi gün İstanbul'da kaldırılan cenazelerde 10 binlerin tam 7 saat boyunca İstanbul caddelerinde "Sivas'ın Hesabını Soracağız" diye yürüdüğünü unutmamalıyız.

Katliam, bize yani halka, yani sola karşıydı; direnmek, yapılabilecek ve yapılması gereken tek şeydi. Alevilik, Hüseyin'in Kerbala'da direnişidir. Gerisi yalandır, riyadır. Gerisi burjuvazinin aleviliğidir. Ezilenlerin direnişinden koparılmış bir aleviliği pazarlamaya çalışan alevi ileri gelenleri, "inanç önderleri" değil, şarlatandırlar. Bunlar, kendi çıkarlarını düşünenlerdir.

Nice yakılırsak yakılalım, nice katledilirsek katledilelim, Pir Sultanlar'ın geleneğini sürdürmeyen bir aleviliği asla kabul etmeyeceğiz ve etmemeliyiz. Alevilik, direndikçe yaşamıştır ve öyle de yaşamaya devam edecektir.
***
Dizlerini çökerek yaşayacağına..

                                                   ayaklarının üstünde öl!

mdc

HAYATTA BEŞİKTAŞ

CHEm !

Karamollaoğlu katliamcı güruha hitaben yaptığı konuşmada "gazanız mübarek olsun!" dedi.

herşey anlaşılıyo bu laftan
katliamdan 1 gün önce kaldırım çalışması var diyerekten bütün kaldırım taşlarını kültür merkezi ve madımak oteli önüne yığmışlardı

Bir ölür bin diriliriz !
    Pir Sultan Abdal
Allah kitap Beşiktaş

mdc

Devrimci tanrıya inanmaz ve dolayısıyla rahmet edilcek bir insan değildir :)

Biraz daha sakin Tolga :)
HAYATTA BEŞİKTAŞ

mdc

37 can
37 insan

.................

Otuzyedi can
Otuzyedi gül çatlamış susuzluktan sıvas'ın içinde
Döne döne semaha dönenler tutuştu önce
Sonra türküler
Sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına...
............

Eğer Bir gün
Bir beyaz güvercin
Gelecekse ağzında bir mektupla
Ve silecekse gözlerimdeki hüznü / îsterim Durmasın kanat çırpsın bana doğru
Birgün eğer bir tahliye kağıdı
Beni sana kavuşturacaksa
Gayri gelsin düşlenen günler
Ocakta kaynayan tencere
Beşikte bebek
tomurcuk tomurcuk
Filiz filiz hayat
Düşünsene ne güzel olurdu
Düşmansız yaşamak
Haydi boşver bunlara
Şimdi bunlar tatlı hayal
Eğer birgün sevgilim

Son verecekse hayatıma
Bir ses / isterim durmasın patlasın
Anlam bulacaksa kulaklarımda
Yalnız... Düşerse kanımın bir damlası yere
Bilsinler ki
Orada kırmızı yediveren gülleri açacak
ve bülbüller ağıt yakacak ölüme
Korksunlar korksunlar artık
korksunlar alev çemberindeki akrep gibi
Çünkü ölümleri
Gül dikenlerinden olacak

erdal AYRANCI
HAYATTA BEŞİKTAŞ

mdc

yumrukluyorum duvarları
yumrukluyorum kara gecenin bedenini ellerim kan içinde
nehirler taşmış yanaklarımdan
otuz yedi can
otuz yedi gül çatlamış susuzluktan sivas'ın içinde
nasıl uyku tutar gözlerimi
döne döne semaha duranlar tutuştu önce
sonra türküler
sonra şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına
HAYATTA BEŞİKTAŞ