Ana Menü

Hastanede Hepatit C okulu

Başlatan freedom forever, Kasım 20, 2006, 19:27:17

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

freedom forever

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı, öğretim üyeleri Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, Prof. Dr. Galip Ersöz ve Doç. Dr. Fulya Günsar Hepatit C hastalarını ve birer yakınlarını hastalık hakkında bilinçlendirmek için okul açtı.

Prof. Dr. Akarca, "Hasta, hastalığı hakkında çoğu şeyi yanlış biliyor. Biz de hastaların neyi tam bildiğini bilemediğini kestiremiyoruz. Poliklinik ortamında da hastalara yeterli bilgi verilemediği için bu okulu açtık. Hepatit B hastaları için de açacağız" dedi.

Hepatit C okulu sorumlusu Prof. Dr. Akarca, Hepatit C'nin 1989 yılında keşfedildiğini, 1990'lı yıllardan itibaren kan merkezlerinin testlerinde yer almaya başladığını söyledi. Hepatit B gibi korunmak için bir aşısı bulunmadığını, en iyi korunmanın kanla bulaşı yollarında gerekli önlemlerin alınması olduğunu belirten Prof.Dr. Akarca, "Hepatit C virüsünün karaciğerde yaptığı uzun süreli harabiyet ve iltihaba kronik C hepatiti denir. C Hepatiti hiç belirti vermeyen sinsi bir hastalık. İleri siroz olana kadar hiç bir belirti ortaya çıkmayabilir. Kronik C hepatiti olan insanların yüzde 90'ınında hiçbir belirti olmaz. Olursa da hastalığa atfedilemeyecek halsizlik gibi, çabuk yorulma gibi başka sebeplerle de olabilecek şikayetler olur. İnsanlar onu tanımayabilir" diye konuştu.

KENDİNİZİ KORUYUN

Prof. Dr. Akarca, ABD'de karaciğer nakli yapılan hastaların çoğunun C hepatitli olduğuna dikkat çekti. Bunun damardan uyuşturucu kullanımından kaynaklandığını vurgulayan Prof.Dr. Akarca, eskiden hepatit C'nin en önemli bulaşı yolunun kan nakli olduğunu, tanınmaya başladıktan sonra kan merkezlerinde testlere girip kontrolün sağlandığını söyledi. Hastalığın bu yolla bulaşma ihtimalinin sıfır olduğunu belirten Prof.Dr. Akarca, "Çünkü kan verilmeden önce kontrolden geçiriliyor. Şimdi sağlıklı koşullarda yapılmayan pearcing, dövme, manikür ve traş gibi yollarla bulaşıyor. Dişhekimleri de aletlerini steril hale getirmeli. Manikür aletlerinden de bulaşma olur. Mutlaka dezenfekte edilmeli. Berberler kan taşı kullanmaktan vazgeçmeli. Traş bıçakları her zaman tek kullanımlık olmalı. Cinsel yaşamda çok eşlilik de riskli" dedi.

TEDAVİSİ VAR

Hepatit C'nin çok uzun süre devam eden kronik bir hastalık, tedavisinin de oldukça zahmetli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Akarca şöyle konuştu:

"Sevindirici olan taraf şu ki, hepatit C tamamen tedavi edilebilen bir hastalık. Mikrop vücuttan tamamen atılabilir. Hastalık tamamen izi bile kalmadan düzelebilir. Onlarca yıl süren hastalık, teşhis edilene kadar çok zaman geçmiş olabilir. Tedavisi bir yıl boyunca haftada bir iğne, günde 5-6 tane hap. Yan etkileri çok olan bir tedavi. İğnenin, ilacın kan düşüklüğü, ateş, depresyon, saç dökülmesi gibi yan etkileri var. Hastalar bundan yılabiliyor ama tedavi verdiklerimizin yüzde 95'i tedaviyi tamamlayabilir. Çocuk grubunda bu hastalık hemen hemen görülmüyor, neden öyle olduğu bilinmiyor. Enterasan bir özelliği daha var, 40 yaşından önce mikrobu alan kişilerde hasta son derece iyi seyreder. Siroza ilerleme ihtimali yüzde 5-6'dır. 40 yaşından sonra mikrobu alırsanız hızlı ilerliyor bunun nedeni ise bilinmiyor."

Hastalığın tanınmaması ve tedavisinin gecikmesi halinde, siroz ve karaciğer kanserine neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Akarca, "Geç tanındığı zaman da hem tedavisi güçleşir, hatta tedavi edildiği halde mikrop temizlense bile yine karaciğer nakli gerekebilir. Hastalar bazen hastalığın yönetimine dair motivasyonunu kaybediyor. Ben düzelmeyeceğim herhalde, psikozuna giriyor. Hastalık çevrede iyi tanınmadığı için etraftan hastalık duyulunca hastalar uzaklaşıyorlar. İşinden eşinden, sevgilisinden ayrılan insanlar var. İşin sosyal yönleri de var" dedi.

OKUL YARARLI

Hastanelerimizde poliklinik bazında hastalara çok yeterli bilgi verilemediğine değinen Prof. Dr. Akarca, şöyle konuştu:
"Hasta, hastalığı hakkında çoğu şeyi yanlış biliyor. Örneğin bulaştırıcılığı konusunda yanlış bilgilere sahip oluyor. Hiç gerek olmadığı halde el sıkışmayan, beraber yemek yemeyen, kabını kacağını ayıran hastalar var. Hastaların neyi tam bildiğini neyi bilmediğini biz de tam olarak kestiremiyoruz. Onun için 20-25 kişilik bir hasta ve hastanın en yakınını davet ediyoruz. Anket dağıtıyoruz. 'Cinsel ilişkide prezervatif kullanılmalı mı, hastalığın düzeleceğine inanıyor musunuz, şu şekilde hastalık buşalır mı?' gibi soruların yer aldığı anket uyguluyoruz. Ardından hemen sonuçlarını değerlendirip hastalıkla ilgili ne kadar bilgi sahibi olduklarını belirliyoruz. Sorduğumuz sorular üzerinden eğitim yapıyoruz. Yararını görüyoruz, Hepatit C hastalarının yanısıra bu yıl hepatit B hastalarına da okul açacağız."
Paris'te 72 gün boyunca fabrikalar çalıştı, atölyeler üretti, fırınlar yiğit Parislilere ekmek yetiştirdi. Paris'te 72 gün boyunca ücretin, sermayenin, karın, paranın olmadığı bir dünya kuruldu.