Ana Menü

Baba Hakkıyla İlgili Anılardan Bir Kaçı....

Başlatan BEŞİKTAŞ, Nisan 27, 2007, 23:07:06

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

BEŞİKTAŞ

Biraz uzun ama beşiktaşlıyım diyen herkez okumali...

Bir fenomendir Baba Hakkı'sı kartalların. Bir maçta oyundan atılan sağ bek Cihat önce Baba Hakkı'ya müracaat etmiş: "Çıkayım mı Baba?" "Çık!" demiş Baba başını önüne düşürüp çaresiz söylenmiş; "Sen çık Cihat! Sen çık!" Çıkmış Cihat. Aynı Baba Hakkı 1946 yılında bir Karagümrük maçında sahne alıyor bu kez. Orta hakem Müjdat Gezen'in babası Necdet Gezen. Yan hakem de yılların gazetecisi Fahri Somer.


           Baba bir pozisyonda dömi voleyi yapıştırıyor topa. Ağların yırtık yerinden dışarı çıkıyor top. Karambol anı; Necdet hoca pozisyonu net göremiyor ve autu gösteriyor. Taraftar iyice çileden çıkıyor ve başlıyor Necdet hocaya çalışmaya...
       Malzemeler, sahanın içine doğru sökün ediyor. Kan gövdeyi basacak, burnundan aerobik yapan bir insan topluluğu. Kibarlık var, arada Baba Hakkı var, iki de bir eliyle sus işareti yapıyor. Baktılar susmuyor Beşiktaş taraftarı tribünün önüne gidip bağırıyor basbariton; "Çıkın dışarı! Susmayacaksanız boşaltın burayı!"
       Kafa Sebahattin, babayı tribünün önünde hazırolda dinliyor önce, sonra da talimata uymak gerektiğini anlatıyor taraftarlara. Kafa Sebahattin de tribünün ağır abilerinden. Susuyorlar biraz ama Necdet hoca o maçta ip olsa tutulacak, su olsa kuyudan çekilecek cinsten değil. Maddenin hiç bir haline benzemiyor. Neyse...
       Maç zar zor atılan iki golle ve neredeyse mağlup olunacakken Baba Hakkı'nın ve Şükrü Gülesin'in golleriyle bitiyor. Ama dert basmış triubünleri. İkibin kişi bekliyor hakemi. Hacamat edecekler. Baba Hakkı maç bitiminde talimatı veriyor Fahri Somer'e; "Necdet abiye söyle yanıma gelsin!"
       Necdet hoca, Baba'nın yanına sökün ediyor. Biriken kalabalığın arasından birlikte çıkıp gidiyorlar. Türk filmlerinde olurdu böyle sahneler. Ağır abilerden biri girer devreye, kitle dağıtır linç pozisyonunu. Baba Hakkı deyince akan sular dururmuş gerçekten.
       Kafa Sebahattin; "Baba Hakkı dedin mi duracaksın kardeşim!" dediydi geçenlerde ki sohbetimizde; "Ondan hakemler bile korkardı. Otoriterdi. Aslanda, kaplandı, hem aslandı, hem kaplandı!" Hem aslan hem kaplan!!! Baba'nın mitolojideki yerine zorluyoruz sohbetimizde.
       Baba Hakkı'yı henüz Hakkı Yeten'ken Galatasaraylı idareci Ahmet Kara Bey'in; "Şu Beşiktaş, Hakkı'yı alsın güçlensin. O zaman ligdeki kuvvetli takımların sayısı artar, biz de futbol görürüz! -hem maddi hem manevi çabalarla-" diyerek aldırdığı söylenir. Rivayet muhtelif.
       Bir maçta Şükrü Gülesin'e kornerden topu bana at, dercesine elini kaldırıp yer gösteriyor işaret parmağıyla. Gelişine yazılacak baba. Şükrü her zamanki gibi kaleye atıyor topu ve futbol yaşamında attığı 39 korner golünden birinden bir örnek sunuyor. Baba kovalamaya başlıyor Şükrü'yü; "Neden bana atmadın oğlum!"
       Elimde bir fotoğraf var. Sözün bittiği yerdir orası. Baba süveter giymiş. Baklava dilimi bir süveter. Siyah-Beyaz. Maç öncesi şöyle bir diyalog geçmiştir büyük olasılıkla Baba ile hakem arasında; "Hocam biraz hastayım!" der eliyle göğüs kısmını ve süveterini göstererek. Tamam, anlamına gelen bir kafayı öne eğme işareti yapar hakem de gözlerini kapatarak. Ağır abilerin ünlenme, seslenme, anlaşma dilinden örnekler vererek.
       1978 yılında Güven Taner'in Baba Hakkı'yla yapılmış röportajının ses kasetlerini buldum. "Herkes e hizmet ettim ben. Gerek saha içinde gerekrse saha dışında! Ama kendim selvi gibi kaldım ortalıkta. Selviler dibine ışık salmaz! Selviler öyledir!" diyordu gülerek. Yine basbariton.
       Benim canım dostum Doktor Hakan Savlı'nın şiiri anlatıyor onu en çok. Fazla söze ne hacet;
       
       Baba Hakkı'yla Taci
       Maç başladı çocuklar, saaetime baktım beş dak'ka on dak'ka gol yok... dayanamadım / küalkıp bağırdım: "Baba Hakııı!..." topu kesti, döndü, tribünlere baktı...
       Seni orada bulmak Tacettin / bir Pazartesi, dinlemek teneffüste" dünkü maçın mühim anlarını / nasıl olsa yine Baba Hakkı'ya attıracaksın bütün golleri... Bir an gözgözeyiz, bütün stad sus pus / elimi saatime götürüp dedim: / "Hani be Baba Hakkı, gol nerede?" dedim. Başını eğdi / "geliyor Tacicim" der gibi yaptı / topu aldı bi çalım, iki çalım, şut ve gol! / herkes ona koşarken, döndü, tribünlere / beni hafifçe selamladı...
       
       Seni orada bulmak Tacettin, sen ki / en yoksuluydun sınıfın, arka sıralarda, dalgın gözlerle, / çıta gibi zayıf / kambur / konuşurken kekelerdin, en utangacı / Sanki sen yalnızca Baba Hakı'yı anlatırken yaşadın... ve maç bitti, omzuma alıcam / "dur!" diyor bana; "Taci yapma Allaşkına!" / "Olur mu?" dedim / "Olur mu be Baba Hakkı!" / almışım onu orada omzuma... iki tur... o ve ben... Baba Hakkı!
       İşte seni oradan almak / Dolmabahçe'de bir aksak üsüt / ağaçlı yolda yürürken sarmaş dolaş / ikinizi bir bayrağın desenlerine koymak / "bu bizim bayrağımız" demek sonra onlara / "çıkmaz sokaklardan çıkardık aşka" / yaşadık... bunlar hayatlarımız / ve içinde hiç bir şey yok... öykülerimizden başka!"
       
       Fenomenim dedim ona "Fenomenim! Git selam söyle kartallara gökyüzünün maviliğini yırtarak! Tamam mı fenomenim tamam mı?"    

Doğmamış çocuğuna Beşiktaş marşını dinletmek, doğar doğmaz SİYAH BEYAZ forma almak ve şampiyonlar ligi final maçına 6 aylıkken götürme düşüyle yaşamaktır.BEŞİKTAŞLI olmak...BEYAZ gömleğine SİYAH kravat seçebilme ayrıcalığıdır BEŞİKTAŞLI olmak... Sarı- kırmızı aristokrasi ve sarı - lacivert küçük bir

die-4-u

Baba Hakkı sadece bizim değil bütün kulüplerin kaptanıdır...
Ne mutlu ki bize;tarihimzde gururla anlatabileceğimiz efsanelerimiz var..

melankolizm