Ana Menü

Oda Tv Operasyonu

Başlatan NoPasaran, Şubat 14, 2011, 18:10:57

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

NoPasaran



Polis, muhalif tavrı ile bilinen "Oda Tv" adlı haber sitesinin binasında ve yazarlarının evlerine baskın yaptı. Sitenin sahibi olan gazeteci/yazar Soner Yalçın ile Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu'nun da evinde arama yapıldığı bildiriliyor.

Yalçın'ın Cihangir'deki evinin sabah 06:00'da polisler tarafından basıldığı ve OdaTV ofisinde de arama yapıldığı öğrenildi.

Bu arada çalışan isimler hakkında tutuklama kararının olduğu iddia ediliyor.

Yine gelen haberlere göre operasyonun, sitede yayınlanan "Ergenekon aramalarıyla ilgili" görüntüler nedeniyle yapıldığı öne sürülüyor.
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

melankolizm


NoPasaran

Siyasete girmeden merak ediyorum

Çokmu demokratik oluyoruz
Yada faşizmmi bunun adı::
Aşk bu Aşk !

volkanca.net

ilhan mansız_melis

28 Mayıs 1994 tarihinde "Kızlar futboldan anlamaz" sözüne tepki olarak doğdum.

[KralKartal]

Lenin Stalin Saddam Hitler ve benzeri liderleri (Putin) ornek aliyorlar sanirim.

Konusma yasagi, kendisine ters duseni hapse atmak, yok etmek, ezdirmek..
Bunu tarihte bu liderler iyi yapti, kimi komunistti kimi fasist ama kendi gorusune karsi olanlari
ezdiler...
Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

NoPasaran

Odatv operasyonu üzerinden 160 gün geçti.
Gerçi...

Ergenekon soruşturması kapsamında ilk hapise konanlar 1500 günü aşkındır dört duvarın arkasındalar; bu nedenle bizim 160 günü "abartmamamız" mı gerekir!
Aslında...

İstatistik her daim yaşanılanın korkunçluğunu anlatmaz, sadece kur – soğuk bir rakam kümesidir.
Silivri'de olmak; sadece bir gün, bir hafta hapiste olmak ne demektir bilir misiniz:
Silivri tecrittir; insansızlıktır. Kimseyi göremezsiniz, birkaç gardiyan dışında.

Silivri'de günde 18 saat su yoktur. Ama bol elektrik vardır; 24 saat ışıklar açık olmak zorundadır.
Silivri'de yaşam her daim göz önündedir; kameralar sizi sürekli takip eder.

Silivri beton demektir, Silivri demir demektir, Silivri duvar demektir. Yeşil bir ot bile yoktur, çiçek dikmek yasaktır. Toprağı ancak koklayarak, o da yağmur yağdığında hissedebilirsiniz; Silivri'de toprak yoktur.

Silivri'deki arkadaşlar tutukludur ama hükümlü muamelesi görürler! Haftada bir telefon görüşmeleri vardır, 10 dakikayla sınırlıdır. Haftada bir görüşmeleri vardır, kalın pis cam ardında telefonla; 45 dakika.

Silivri'de diğer tutuklularla yan yana getirilmezsiniz; yasalar işlemez bu cezaevinde. Sosyal etkinlikler de yoktur.
Tek etkinlik haftada bir gün 45 dakika mini futbol sahasında yürüme olanağıdır!
Kimi köşeyazarları, kimi tv yorumcuları "adalete güvenelim, adalete sığınalım" diyorlar.
Adalet soyut kavram.
Silivri gerçek yaşam.
Biz ayda bir ziyarette cezaevine girerken yapılan aramaların şeklinden bile nasıl tedirgin oluyoruz; arkadaşlarımız o insanı yok etmek için kurulmuş cezaevinde yaşıyorlar.
Suçları ne? Bilgisayarımıza kimin gönderdiği belli olmayan, virüslü olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş sözde "belgeler" nedeniyle!
Evet, acıdır ama 21. Yüzyılda bir yayın kuruluşuna gönderilen virüslü spam'le gazeteciler cezaevindedir.

Kime yanalım, aynı yolla Mustafa Balbay, 869 gündür Silivri'de bir hücrede yaşam mücadelesi vermektedir. Sadece gazeteci değil aynı zamanda milletvekilidir.
Ne diyorlar; "adalete güvenin."
Daha ortada iddianame yok.
Sonra mahkeme süreci başlayacak.
Sonra... Sonra... Sonra...
Silivri'de 1500 gündür yatan tutuklular var.
Aslında şöyle mi demek lazım:
Ey adalet Nerdesin

Odabudsman

Odatv.com


Aşk bu Aşk !

volkanca.net

NoPasaran

BİLGİSAYARINDAKİ DOSYANIN UZAKTAN GELEN VİRÜS OLDUĞU BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ TARAFINDAN BELGELENEN..

TUBİTAK TARAFINDAN İLK İNCELEMEDE "BÜYÜK İHTİMAL VİRÜS" AMA İNCELEMESİ HENÜZ BİTMEDİ DENİLEN DOSYALAR İÇİN YATANLARDAN MAKHEME BAŞKANINA  SORU "BUMU ADALET"





Sayın başkan, değerli üyeler...

3 hafta önce; Odatv Harddisklerini TÜBİTAK'a inceletmek için nihayet karar aldınız.

Nihayet diyorum.

Çünkü...

Biz 18 Şubat 2011 günü tutuklanmadan önce bu dokümanların virüslü olduğunu/ bize ait olmadığını söyledik. Mahkeme tutanağında var...

Sonra...

Tutuklandık ve tahliye taleplerimizi belirten dilekçelerimizi verdik. O dilekçelerde hep şunu dedik: Şu harddiskleri bağımsız bir bilirkişi heyetine inceletin.
İnceletildi mi? Hayır!

Bu mu adalet?

Sonra 6 Nisan 2011 tarihli Boğaziçi Üniversitesi teknik raporunu savcılığa ve mahkemeye sunduk.
Savcı Bey, o tarihte bu soruşturmanın savcılarından biriydiniz. Nereden mi biliyorum?

71. Ek klasör, 26 No'lu dizinde...

Odatv'den çıkan dokümanlarla ilgili emniyete bir yazı yazmışsınız...

Tarih ne?

13 Nisan 2011!

Yani Boğaziçi Üniversitesi raporu da o zaman elinizin altında...

Savcı Bey, o zaman "ya biz bu adamları tutuklu tutuyoruz ama, baksana bir üniversiteden de rapor çıkmış "virüstür" diye, şunları şu harddiskleri biz de savcılık olarak bir TÜBİTAK'a gönderelim" dediniz mi?

Hayır!

Bu mu adalet?

Sonra...

Tarih: 7 Temmuz 2011

Sayın başkan, siz o tarihte 11.Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimlerindensiniz.
Bizlerin tahliye talepleri sizin önünüze gelmiş. 67 Nolu Ek Klasör dizin no 587'den öğreniyoruz...

Siz de doğal olarak dosyalarımızı incelemişsiniz... Hem dosyalarımızda, hem de avukatlarımızın tahliye taleplerinde Boğaziçi Üniversitesi'nin ilgili raporu var.

Ayrıca tahliye talepli dilekçemizde, 10. Maddede şu harddiskleri tarafsız kuruma inceletmenizi talep ediyoruz.

Sayın Başkan siz ne yapıyorsunuz?

Hepimizin tutukluluk halinin devamına karar veriyorsunuz.

Peki, güzel...

Peki, "ya bu insanların çarpıcı bir iddiası var, ellerinde de bir rapor var, şu harddiskleri bir TÜBİTAK!a göndermek gerek, öyle ya amaç gerçek neyse ortaya çıksın" diyor musunuz?

Hayır! Bu mu adalet?

Sonra...

Tarih 26 Ağustos 2011

Sayın üyeler, Odatv iddianamesi ve ek klasörleri, iddianameyi 10 günde okumuşsunuzdur...

Peki, siz sayın üyeler...

"Bu adamlar tutuklu, davanın temelini dijital dokümanlar oluşturuyor, zaten duruşmalarda TÜBİTAK'a gönderilmesi kararı alınacak, Ergenekon davalarından biliyorsunuz, bari zaman kazanalım, şimdiden gönderelim şu harddiskleri TÜBİTAK'a" diyor musunuz?

Hayır! Bu mu adalet?

Evet...

Sayın Başkan, sayın üyeler ve sayın savcı...

Sizler şu geçtiğimiz bir yıl içinde bir şekilde bu soruşturmayla, davayla ilgili dosyaları gördünüz, ilgili teknik raporu fark ettiniz...

Peki ne zaman TÜBİTAK'a gönderme kararı aldınız?

3 hafta önce...

TÜBİTAK ne zaman rapor hazırlar?

Belki bir yıl sonra...

Tekrar soruyorum:

Bu mu adalet? Bu mu hukuk? U mu insan hakları? Bu mu adil yargılama?

Sayın Başkan, değerli üyeler...

Geçen duruşmalarda söylediklerimi tekrarlamayacağım...

Ama şunu tekrar ve tekrar hep söyleyeceğim.

Bu davada terör suçu vs. değil, her şeyiyle gazetecilik yargılanıyor!

Bu sahte dokümanlarla dolu iddianame diyor ki; Zaman ve Samanyolu gibi yayın yapacaksın, yoksa seni 4 duvar arasına atarım.

Hayır sayın heyet,

Gazetecilik hayatım boyunca kalemimi satmadım, eğilmedim ve kimseden talimat almadım!

Zaman ve Samanyolu gibi yayın yapmadım, yapmayacağım da!

Bunun bedeli hapis olsa da, tutkuyla bağlandığım mesleğimi, gazeteciliği kirletmeyeceğim.

Adalet mülkün temelidir sözünün gereğini yerine getirmenizi talep ediyorum...

Teşekkür ederim...

Barış Pehlivan
Odatv.com
Aşk bu Aşk !

volkanca.net