Ana Menü

Şiirlerimiz

Başlatan Simurg, Şubat 06, 2007, 17:44:16

0 Üyeler ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Simurg

Ben Orada Sen Burada   

Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin
Orada zaman buruşmuş bir eski resimdi
Orada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz
Koptum oradan, bir kırık heykelim şimdi

Bir kolum derin denizlerde tek başına
Ayaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü
Alıp götürür saçlarımı bir soğuk rüzgâr
Ben orada öldüm, en çok orada bir başka türlü

Hiç bende değilsin, burada yoksun ki
Orada var mısın, ya da ben yok muyum
Tek değiliz seninle, bütün olmadık hiç
Şimdi nerdeyiz nasılız bilmiyorum

Orada akşamlar daha çok serin
Ben bu kadar değilim, bu kadar yıkık
Sarhoşum, kederliyim, yoksulum, sensizim
Orası sisler içinde orası karanlık.

Bensiz olduğun yerde değil mi en güzelsin
Bensiz olduğun yerde söyle şarkılarını aşkın
Bir mermeri al, yont, şekil ver ona benden
Bir günah işlercesine sessiz ve dalgın

En iyisi sen burada kal, hep burada
Ellerinle kal, dudaklarınla, gözlerinle
Tut ki bütün renkler senin mavi kırmızı
Burada her şey sen nasıl istersen öyle

Bir büyük ayna duvarlar çok büyük
Orayı düşünme hiç burada soyun
Utandır duvarları pencereleri, kapıları
İki yalnızız şimdi anlıyor musun

Var sandığın sen sen değilsin bir başkası
Benim anlasana benim o yok dediğin
Sabahları bir serin havayım içine dolan
Benim akşamları pencerende beklediğin

Hiçbir şey bilmiyorum, sen anlıyorsun
Senin bilmediklerini anladığım gibi
Güzel, parmaklarının değdiği bir şey
Sensizlikler içinde seninle olmak iyi

Orada bulutlar yağıyor paramparça
Orada ağlayan dağlardır göğe en yakın
Orada sen yoksun, orada bir şey yok
Orada kan ve ölüm, orada yangın

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Her güneş doğuşunda
Her güneş batışında
Seni anarım
Her gece ay ışığında
Senin için ağlarım
Her gün seni beklerim
Buluştuğumuz sessiz ve ıssız yerde
Bir gün geri dönersin diye
Saklıyorum sevgini yüreğimde
Bir gün geri dönersin diye
Gözyaşlarımı silmedim hala
Bir gün gelip görürsün diye
O zaman anlayacaksın
Ve sen de ağlayacaksın
Bu büyük sevgimi gördüğünde
İşte o zaman ben gideceğim
Ardıma bile bakmadan
Bekleyeceğim seni
Cennete gelirsin diye


BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Bir anlık bir bakışla öyle yara açtın ki,
Mızrak yarası gibi geliverdi anında.
Seni gören gözlere öyle ışık saçtın ki;
Güneşin parıltısı sönük kaldı yanında!

Önüne geçilmiyor ferman gibi sözüne,
Seni sevip kaybeden inan ölümü tatmış.
Sen: Güzeller-güzeli tanrım senin gözüne ;
Yalnız Safir'den değil Zümrüt'ten de renk katmış.

Bir anlık gelip geçen hayal gibi akışın,
Çölde serap gibisin ne yapsam tutulmuyor.
Ceylan'larda bile yok o gizemli bakışın;
Sana özgü o gözler asla unutulmuyor !

Ey ! Güzeller-güzeli sen buradan giderken,
Dört-bir yanımı hemen hasretin sardı senin.
Gökkuşağı mavisi yeşil tona dönerken :
Aldığı renge benzer gözlerin vardı senin !...

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

BENİ TANIMADIN MI   
   
Gizli sevda okuyla kalbin yönüne,
Battığın kişiyim ben tanımadın mı?
Bir kuru yaprak gibi rüzgar önüne,
Attığın kişiyim ben tanımadın mı?

Sana koştum ömrümce sevgimi anla.
Feda ettim kendimi , kendimi canla.
Bazan sevgi gösterip bazan isyanla;
Çattığın kişiyim ben tanımadın mı?

Kavuşmamız kaldı bir başka bahara,
Sevdan gizli kanayan kapanmaz yara.
Savurup kollarından başka diyara;
Attığın kişiyim ben tanımadın mı?

Senin itiverdiğin aşk denizine,
Aşk ateşi saldığın bet benizine,
Saçlarını okşarken senin dizine,
Yattığın kişiyim ben tanımadın mı ?

Demek bensiz yaşadın bahar-yazını,
Ben çekmiştim senin Bin-bir nazını...
Şiir yazarken sana gurur hazzını ,
Tattığın kişiyim ben tanımadın mı?

Seni öyle sevdim ki ben ölesiye...
Neden düştüm gözünden sevgilim niye?
''-Aşkıma köle olmuş ! Bir esir...'' diye
Sattığın kişiyim ben: Tanımadın mı ?


BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

gülümse gözlerini



gülümse gözlerini
parlasın ışığı gözbebeklerinin
koş güne
gir kavgaya
direncin sevdan olmalı
onurun hayata nedenin
alanları süsle sesinle
paylaş coşkusunu dağların
ve cesaretini bağır düşmana

gülümse gözlerini
kısma bir an bile
kimseler görmesin
kirpiklerinin birbirine değdiğini
böyle görmeli seni dost düşman
ve sen güç verip dosta
korku salmalısın
yüreğinin en karanlık yerine düşmanın

böyle var olabilirsin ancak
yaşadığına böyle inanabilirim
ve ancak
böyle sevebilirim seni

haydi durma
GÜLÜMSE GÖZLERİNİ

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

SEVGİYE DESTAN   
   
Duydum ki Gökyüzünde, meleklere eş mişsin.
Titrek bir yıldız değil taçlı bir Güneş'mişsin.
Gökyüzün'de Dolunay yanında sönük kalmış,
Safir kendi rengini senin gözünden almış!
Seni bir defa gören, Mecnun diye gezermiş.
Yüreğinde ateşin, dünyasından bezermiş.
Ferhat olur dağları, senin için yararmış,
Gece-gündüz her yerde, yalnız seni ararmış.
Bulutlarda uçarmış; bir Güneş gibi başın...
Bakışların ok imiş, gergin bir yaymış kaşın.
Sevdanın gizli oku...Nice sineler delmiş,
Senin bir tek bakışın, Dünya'lara bedelmiş!
Bakışların insanı, can evinden vururmuş.
Sana gönül verenler; günden-güne kururmuş.
Sözlerin yasa olur, emredici fermanmış.
Ölesi hastalara, senin sesin dermanmış.
Bakışların alevmiş, dudakların al kanmış.
Saçların altın teli,Yüzün pembe bir tanmış...
Selviler kıskanırmış, sen yolda yüyür iken;
Rahat gezesin diye; Gül'e dönermiş diken!
Yalçın doruklarda kar hep seni kıskanırmış;
Seni görünceye dek kendini; ak sanırmış!
Seni görmek içinmiş, çiğdemler tez açarmış.
Senle yarışsın diye Sümbül koku saçarmış...
Çaylar,dere,ırmaklar billur gibi akarmış,
Seni gördüklerinde, akmaz; sana bakarmış.
Her gönülde bir yara kapanmaz bir izmişsin.
Çiçekli bahar dalı, taze bir filizmişsin...
Seni görmeyen yaprak dalında bir gazelmiş.
Senin bir tek gülüşün, Bin çiçekten güzelmiş.
Boyun fidandan öte, Pelin'in bir dalıymış,
Dilin, Bin-bir çiçeğin; toplanan saf balıymış!
Seni her kim ki görse yakınırmış bahtından.
Tahtta hükümdar olsa, vazgeçermiş tahtından.
Gözlerini bir gören, ömrünce '' Ah! ... '' çekermiş.
Hünkar olsa Dünya'ya, önünde diz çökermiş.
Önünde durulmazmış, aşkın deli bir selmiş...
Senin aşkın herkese; zamansız bir ecelmiş.
Gözlerinde yaş ile yollarında yorgunmuş:
Seni tanıyan herkes; can evinden vurgunmuş! ...

Sen ki nefesler kesen,
Bir meltem olup esen,
Nerden bilirdim ki, sen:
Karşıma çıkacaksın!

Seni böyle duymuştum. seni Bin-bir biçimde...
Bir kez görmeye seni, hasret yandı içimde.
Gittiğim her yerde dünyamda Arş'ımdaydın,
Hiç beklemediğim bir gün ansızın karşımdaydın!
Bir anlık bir bakışın bak beni de vurmuştu.
Sonsuzda dönen dünya işte o an durmuştu.
Işığına boğuldum, Dört-bir yana taşmıştı,
Karşımda bir Güneş'tin gözlerim kamaşmıştı.
Seni gören bu gözler hiç kimseye kanar mı?
Güneş Gökyüzü'ndeyken, yıldızlar hiç yanar mı?
Sabah Yıldızı seni, görünce dönüverdi,
Elmas'ın ışıltısı, karşında sönüverdi.
''-Böyle güzel gelmedi, bir daha gelmez! '' Dendi,
Gözlerine bir baktım, firuze nehirdendi.
O firuze gözler ki, bir defa bakan yandı.
İçimde sönmüş volkan... İşte şimdi uyandı!
Hangi sıfat yakışır? Sümbül'ün bir fidesi...
Amazonun Zambağı, Malezya Orkidesi...
Sana sıfat bulamam sıfarlar eksik kalır.
Suda yüzen Nilüfer, ilhamı senden alır.
''-Güzel gördüm diyenler, hele bir sana baksın! ''
Kimsenin görmediği, çölde açan Zambaksın.
Selviler geçişine, yaprakları döktüler,
İhtişamlı Laleler, boyunları büktüler.
Gözlerine değen göz, tüm ömrünce hastadır,
Kenyanın güzel gözlü, Ceylanları yastadır.
Gökkuşağı Lori'ler, yanındayken pustular,
Seni duyan Bülbüller, ötmediler sustular.
Nazla açan gelincik, daha açmadan soldu,
Dudağını gören gül, güller kendini yoldu!
Sen: Sirius Yıldızı... Yıldızlar birincisi.
Sen Atlantik mercanı... Kızıldeniz incisi...
Aşkın tanrısı Eros, seni görünce yandı,
Kenyanın İmpalası, bile seni kıskandı.
Gözlerin Safir-Zümrüt, Dudakların yakuttu.
Aşkın karşı konulmaz, sevda yüklü buluttu.
Sen mutsuzluklar içinde, mutlulukların demi,
Yangındaki kalplere, okyanuslar meltemi...
Ok edip bakışların', nice sineler vurdun.
Alize'lerde rüzgar, Muson'larda yağmurdun.
Sevdan bir yağmur gibi, üzerime boşanır.
Bu beden senin beden, sensiz nasıl yaşanır?
Ben bir ömür adadım, sevgilim inanmadı.
''-Ah! '' Deyip yanan Kerem; benim kadar yanmadı! ...

Bilir miydim o anı,
Bir yanardağ volkanı,
Gibi korla; bu canı,
Aniden yakacaksın?

Altı Mayıs sabahı, Ferhat Şirin'e erdi.
İki sevdalı gönül, o gün baş-başa verdi.
Bir sevdaya kapıldık, alıp götüren sele,
Güneşli bahar günü, biz ikimiz ele-ele
Kimler gelip geçmişti, bak şimdi sıra bizde
Bir ''Manyetik Alan''a, çekildik ikimiz de.
Bahar ile bezenmiş; ovaları bağları,
Bize kucak açmıştı, yeşil Yıldız Dağları.
Bülbül'ün ezgisine; billur dereler çağlar
Aşkımıza yol verdi, kekik kokulu dağlar.
Yosunlarla kaplanmış, kayalık taşındaydık,
''Güzellik Suyu'' yazan pınarın başındaydık.
Bu sudan almak için, nice genç kız eğildi,
Bu su senin tenine, asla lazım değildi.
Bin-bir çeşit yeşil ton, kuşatmıştı dört yanı,
Demirköy'e giderken; Kayın, Gürgen ormanı.
İğneada'ya vardık. Sahilde ince kumlar,
Yol boyu sarı çiçek, beyaz, pembe zakkumlar.
''Bizden güzelsin...'' diye tüm çiçekler üzüldü,
Denizden esen meltem, saçlarından süzüldü!
Saçlarını okşadım. Geri döndük ormana,
''-Neden bir benzerin yok? '' Diye sormuştum sana.
Ceylan gibi kaçmıştın, seni bulmam sanmıştın.
Başı gökte Kayın'ın; ardına saklanmıştın.
Ulu Kayın altında, o ne biçim sarıştı...
Bülbülün ezgisine, ''-Ah! '' ünlemin karıştı.
''-İlk ve son sevgilimsin. Sen Birtanem'sin.'' dedim.
Akıp giden zamanı, o an dursun istedim.
Suskun kaldık bir, süre yeniden düştük yola.
Başını yaslamıştın, sana sarılan kola.
Yol boyunca çiçekler onları deriyorduk.
''Aşkımız hiç ölmesin! '' sözünü veriyorduk:
''-Yerim cenennem olsun; senden başka seversem''
''Korkuyorum Birtanem: Ya seni kaybedersem? ''
''-Hainlik eden dedin; inlesin inim-inim''
''Sadece senin oldum! Ölene dek seninim...''
Yazılmış bir kadere, var mı hiç gücü yeten?
İki cümle söyledin; beni içten titreten:
''-Yazgım değişti dedin. Değişti bu ilkbahar,''
''Neden benim içimde; hem sevinç hen hüzün var? ''
''-Sevda ateşten gömlek! '' Diyenler çok haklıymış.
Beni bekleyen yazgım, son cümlende saklıymış! ...

Beklenmeyen bir çile,
Hiç düşünmemiştim bile.
Hasret şimşeği ile,
Sevgime çakacaksın!

On Ağustos günüydü, duyulmaz oldu sesi,
Hançer yarası aldı, kalbimin his hüzmesi!
Simsiyah saçlarıma. birden aklar üşüştü,
Bulutsuz gökyüzünden, yere yıldırım düştü!
O uğursuz kara gün, aldı götürdü seni.
Hicran ateşi sardı, bu talihsiz bedeni.
Geri döndüremedim, yakaran sözlerimle,
Gidişini izledim çaresiz gözlerimle...
Bırakıp gidiyordun, şimdi başka kollara.
Çaresiz bakakaldım; ıssız kalan yollara.
Feryat koptu içimden: ''-Eyvah her şey mi bitti? ''
Bir saatlik zamanda; ömrümden on yıl gitti.
Son umut kıvılcımı... O da söndü içimde!
Yaşanan büyük sevdam, son buldu bu biçimde.
Gidişin bedenime. volkan ateşi kattı.
Ferhat ölmeden önce; bu acıyı mı tattı?
''-Hangi sevda ateşi zamanla sönmüş? '' dedim.
''-Giden hangi sevgili geriye dönmüş? '' dedim.
Merhametten eser yok, düşünmedi seveni.
Bir ayrılık bulutu, kapladı gitti seni.
Nasıl lanet yağdırdım, seni götüren sise.
Sensiz geçen bir ömre, yaşamak denir ise:
Nasıl yaşarım artık, Direnecek ne'm kaldı?
Kalbimin his demeti; hançer yarası aldı!
Sanma ki şifa bulur, gün gelir yara geçer,
Kalbimin ta içinde; yılan dilli bir hançer.
Bir ayrılık hançeri... Gitmez üstümden tasa.
Tomurcuk güller soldu, dayanmadı bu yasa...
Bir ömür böyle geçer, bitmez artık bu çile,
İdam mahkumu bile... Çöldeki mecnun bile...
Böyle acı görmedi! Böyle bendeki kanı.
Bir şiir yazdım sana, adı: '' Hasret Zindanı.''

O billurdan kalbinle,
Feryadımı duy, dinle.
Damla-damla eridim:
Ben senin hasretinle...

Bir kedere dalmışım,
Neden sensiz kalmışım?
Eller mutlu neden ben:
Hasretten pay almışım?

Düşüverdim anında,
Ölüm hiçtir yanında,
Dört duvar içindeyim:
Ben hasret zindanında...

Bir anlık bir anına,
Gelebilsem yanına,
Bir daha güneş doğmaz:
Bu hasret zindanına...

Güneş doğmaz bir daha, kalkmaz üstümden hışım.
Hüzün dolu bir aşka, bu bir ağıt yakışım...
Zindandaki bu hışım üzerimden inmedi,
Ben bir ömür tükettim, gözyaşlarım dinmedi.
''-Tanrım dedim. Bir son ver, gönlümdeki eleme,''
''-Dünya'da esirgedin, Mahşer'de esirgeme! ''
O ağacın altına sensiz, gittim her bahar...
''-Kim sevdi Tanrım dedim, Kim sevdi benim kadar? ...'' 

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Adını Sen Koy

bestesini ben yaptım,
güftesini sen yap bu şarkının
ve bulmaya çalış şiirlerimdeki gizli özneyi,
anlamaya çalış dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan
benim anlatamadığım,
senin ise hiçbir zaman anlayamayacagın sevgimi
öğelerine ayır yüreğimi,
ayır ayrı yazmam gerekirken adımın yanına yazdığım ismini
bestesini ben yaptım güftesini sen yap, ey sevgili!

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

bu yüzden   
   
saclarım beyezlazştı yagan yagmurda
hayatın tadını aldım karanlık odamdam
içeride yüregim alev alev yanıyor
belkı sana belki hayata
susuyorum konuşmam
sadece bır kadeh içki ver bana
bak dışarıdakı şu insanlara
kimileri mutlu kimileri mutsuz
ben mutsuz olanı seçtim
susuyorum konuşmam
sadece bır kadeh içki ver bana 

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

lütfen  
   
felaketim olacaksın biliyorum
dokunsam kanayacağım
tutsam yanacağım biliyorum
biliyorum ama sensiz olamıyorum
bana ne yaptın bilmiyorum
sana ne yaptım onu hiç bilmiyorum
bildiğim ve emin olduğum bir tek şey varsa
o da seni ölümüne seviyorum
bu sevgi korkutuyor beni çoğu zaman
üşütüyor ürkütüyor ağlatıyor
ama bunu kimse anlamıyor
alıp başımı gitmek istiyorum
yapamıyorum
ve yaşamak sensiz olacaksa
lütfen
ben ölmek istiyorum...


simurg

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

Simurg

Alıntı yapılan: unicorn - Aralık 11, 2006, 05:33:57
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?


Mehmet Akif ERSOY

BEŞİKTAŞK



Kahrolsun uyuyunca geçmeyen bazı şeyler..

cengiz_selcuk

beceremedim
hayatin kurallarini ogrenemedim
digerleri gibi yalan soyleyip te
ardima bakmadan gidemedim
kabul ettiremedim kendime
sevmelerin yalan oldugunu
parçalanırken yüreğim
herkes gibi olamadim
acirken bedenim
ertesi gun baskalarini savemedim
yatalak ruhumun ruhsuzlugundan
benligimin safligindan
karanliktan korkumdan
hep kaybettim
yaraticiya küstüm
kendimi cezalandirdim
sayenizde bu hale geldim.
aferin size ve tebrik ediyorum
sonsuz kez
inandiginiz masallarin gercek olmayayip
yuzunuze vurdugunda anlayacaksiniz
...
beceremedim
çok iyi niyetliydim.
hep ödün verdim
karşılık istemeden
onların istediği gibi
sevgimi esirgemedim
ama kaybettim.
üzülmeyeyim diye şefkat gösterip
hak etmediklerini söylediler
hakettikleriniz neydi.
inandiklariniz
sordunuz mu hic.
gercekmiydi.
...
yapamadım
attığım yanlış adımlar acıttı içimi
hep acıdım
sürekli bir alternatif olarak sürünmüşüm
tozlu yollarda
takılmışım taşlara takılıp
elimden tutan olmamış ezilmişim.
halbuki ne kadar kolaydı
hayatta bir mercimek tanesi olabilmek
aptal olabilip denizi seyredebilmek
yüzüne bakıp gülümserken deniz
taşlamayıp siperleri
saf olabilmek, aşık olabilmek
aşklaşmak
...
beceremedim
yaşayamadım dünyayı
yoruldum bu yaşta
daha 24 sanki sona yaklaşmış gibiyim.
yapamadım hayatta
kırdılar incittiler beni.
ve dünya yalan söylüyor
ve ben korkuyorum tekrar
birşey hissedip karalamaya tekrardan birilerini.
bunu mu istemiştiniz...
sayenizde..
...
sayenizde..
kızdım kendime
aynaya baktım sonra uzun uzun
ve hafifler diye yürek sancılarım
burun çeke çeke ağladım uzun uzun..
...



cengiz...

Delirdik

****
****
Benim hiç hayalim olmadı anne
Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat
Bir mutluluk fotoğrafı bile çekdirmedi bu hayat
Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne
Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat...

Sayki yollarda akan, şu feydasız çamurdan anne...
Sayki ıslanmaktım, üşümektim
Sayki yağmurdum anne?

Bunca yıldır gözyaşını, hangi denizlere sakladın,
Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne?
| җ  ģǿĸнªп  җ | Beşiktaş'ım oLey


* Şampiyon BEŞİKTAŞ.!

cmcpgc

ŞEHİT ANASINA

Ne mutlu, ne mutlu sana...
Oğlun şehit olmuş gözleri yaşlı ana
Ağlama artık, bırak Allah aşkına!
Toprak dardır, gökler dardır şehit olup yatana...

Mehmed'in al kanıyla çağ kapadı, çağ açtı.
Elde kılıç, yay, kalkan; kale aştı, dağ aştı.
Hilal'in zaferine kudurmuş haçlı şaþtı
Peki ana neden hala bağrın yanık, gözün yaşlı?

Belki yıllar öncesine daldırdın gözlerini...
Hatırladın kundakta ağlayan bebeğini
İşte o bebek şimdi çiğneyerek bendini,
Bu vatana, bu millete feda etti kendini...

Ana, senin oğlundu düşmana göğüs geren
O kanlı gecelerde yıldızı yere seren
Bu şanlı milletin bayrağına renk veren,
Sıradan biri değil, kahraman bir ALPEREN!

Sevin ana, sevin! O kutlu oğul senin...
Bu Mehmed'ler oldukça, korkusu yok kimsenin.
Şehit bahçelerinde açılan güller senin,
Ve cennete doğru giden ipekten yollar senin...




otuken.net
Bu vatan askiyla büyüdük biz anam
Sahip olamaz ki topragima düsman !
Binlercemiz öldük, yine de ölürüz
Yildiramaz kimse iste son sözümüz !

cmcpgc

                  SAKARYA

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.


Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük küçük kainat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş; suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler!
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümlü gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..



Necip Fazıl Kısakürek
Bu vatan askiyla büyüdük biz anam
Sahip olamaz ki topragima düsman !
Binlercemiz öldük, yine de ölürüz
Yildiramaz kimse iste son sözümüz !

cmcpgc

İSTANBUL
Bir hayal âlemi, gökten yere inmiş gibidir,
Serviler, çamlar, ağaçlar, büyülenmiş gibidir!
Dökülür şiirime, göklerden ilâhî bir ışık,
Bu Levend âbideler şehrine, dünya âşık!

Şahane yaratmış, güzel İstanbul'u Yezdan,
Fatih geçiyor, sanki donanmayla boğazdan!
Dağlar, dile gelmekte, celâdetli sesinden,
Volkan gibi coşkun atının kişnemesinden!
Canlanmada hâlâ o cihanlar dolu ünler,
Bir bayrağın, üç kıtaya hükmettiği günler!
Yalçın kayalardan duyulan aks-i sadâlar,
Beş yüz senelik bestenin âhengini çağlar!
Nur asrına âit, nice bin hâtıralar var,
Sahilde, şehid orduların marşı çağıldar!
Makberlerinin her taşı, bir mâbede benzer,
Gül yüzlü güzeller gibi, rikkatle gülümser!
Kubbeler şehrine daldıkça, gönül vecde gelir,
Mahyalardan yayılan ufka, Fetih âyetidir!
Ufku bir dağ gibi yardıkça Süleymaniye,
Şanlı mâzileri aksettiriyor, âtiye!
Seyre daldıkça, bu şahane Fetih ülkesini,
Duyarım, beş asır evvelki Zafer bestesini!
Bir hayal âlemi, gökten yere inmiş gibidir,
Serviler, çamlar, ağaçlar, büyülenmiş gibidir!
Dökülür şiirime, göklerden ilâhî bir ışık,
Bu Levend âbideler şehrine, dünya âşık!

Ali Ulvi Kurucu
Bu vatan askiyla büyüdük biz anam
Sahip olamaz ki topragima düsman !
Binlercemiz öldük, yine de ölürüz
Yildiramaz kimse iste son sözümüz !