Ana Menü

Kuru Kuruya Maç Anlatmam [Ertem Şener]

Başlatan Non Mollare Mai, Mayıs 23, 2008, 12:50:40

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Non Mollare Mai

"Kuru kuruya maç anlatmam"

Avrupa Kupaları karşılaşmalarında bizleri heyecana taşıyan Ertem Şener, sık sık eleştirilmesinden şikâyetçi değil. Aksine eleştirilerin kendisini kamçıladığını ile getiriyor. Türkiye'de bir maç anlattıktan sonra hakkında en fazla yazı yazılan kişiyim. Reha Muhtar'ından Yüksel Aytuğ'usuna, Burhan Ayeri'sinden Mesut Yar'ına kadar herkes beni kaleme alıyor...

Başkaları maç anlattığı zaman fazla bir şey çıkmıyor... Kim eleştiriliyor? Jose Mourinho, Fatih Terim, Başbakan... Demek ki güzel yoldayız. 'Devam' diyorum kendi kendime. Benim hakkımda yazı yazılmadığı gün öldüğüm gündür. Hakkımda eleştiri yapılmıyorsa, eleştirilecek bir insan dâhi değilim artık demektir.

***

Star TV ile neredeyse özdeşleşen bir ses Ertem Şener...
Özellikle Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarında Avrupa takımı oyuncularının ayakkabı numaralarına kadar izleyiciye aktarmasıyla tanınan bir isim...
Kendine has üslûbuyla ekranda kimileri tarafından ilgiyle takip edilen, kimi sporseverlerin ise eleştirdiği bir ekran siması...
Star TV'de randevulaştıktan 2 gün sonra sohbetimiz için karşı karşıyayız Ertem Şener ile...

Kanal D, CNN Türk, Star TV Spor Servisleri'nin bir arada bulunduğu katta haber editörleri ile muhabirlerin en iyi haber için koşturduğu ortamda spor sohbetimize koyulduk bile...
Sizler de misafir olmaya ne dersiniz?..
Tarih bölümü mezunu, Ege aşığı bir insan Ertem Şener...
Çerkez kökenli ama Malatya doğumlu Ertem Şener'in sohbetimize başlarken kendisiyle çok önem verdiği bir detaya şahit oluyorum.
Ekranda her gördüğünüzde sürekli bronz halde bir Ertem Şener görüyorsunuz değil mi?
İşte bunun sebebi...
Efendim, Ertem Şener'in ciddi bir solaryum tutkusu var.
Evet, evet...
Yaz kış ekranda her dem tatilden dönmüş haliyle izleyenlerini karşılayan Ertem'in vazgeçemediği detaylardan biri, solaryum.

"SOLARYUM KENDİMİ İYİ HİSSETMEMİ SAĞLIYOR"

Bunun nedenini ise 'ekranda kendisini daha iyi hissetmesi' olarak açıklıyor Şener...
Ama ben dayanamayıp, günümüzde güneşin dahi ciddi cilt kanseri tehdidi oluşturduğuna ve sakıncalarına dikkat çekmeye çalışsam da Şener, "7 yıldır bir şey olmadı" diyor. Artık 'ben uyardım' demekten başka bir şey kalmıyor bana...
Neyse o, kendisini iyi hissettiğini söyledi ya, önemli olan bu...
Biz yeniden sohbetimize dönüyoruz.

Tiyatro geçmişi olan, Avcılar'da yerel bir radyoda yıllar önce istek programları sunan Ertem Şener'in bir gün Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarını tüm Türkiye'ye anlatacağını kim bilebilir ki?...
Tüm yaşıtları kız arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi tercih ederken, Ertem Şener, öğrencilik günlerinde bazen kıraathanelerde seyrettiği, bazen radyodan dinlediği maçlarda, "İlker Yasin nasıl maç anlatıyor. Ercan Taner nelere vurgu yapıyor" diyerek detaylar arasında gezinirmiş. Muğla'da tarih öğrencisi olduğu dönemde yerel TV'de izlediği bir maçı, spikerin o kadar kötü anlattığına kanaat getirmiş ki, televizyonun kapısını çalarak, "Ben bu maçı daha iyi anlatırım" diyerek maçlara talip olduğunu ilan etmiş...


"SEN MİSİN BEĞENMEYEN, GEL BU MAÇI ANLAT!.."

Bu açıklamayı yaptığı sırada karşısındaki iki kişiden birinin maçı anlatan kişi olduğunu bilmeden...Telefon numarasını bırakarak ayrılmasının ardından bir gün geçmişken gelen telefon, tarih öğrencisi Ertem Şener için yeni bir başlangıcın da habercisi olur.

Bir gün önce anlatımlarını beğenmediği ve bugün sevgiyle yad ettiği spiker İlker Cömert, Bodrum-Muğla arasında ciddi bir trafik kazası geçirmiştir.
'Muğlaspor-Yeni Salihlispor karşılaşmasını anlatır mısın' teklifiyle maç spikerliği startı verilmiştir artık Ertem Şener için... Bu maç anlatımlarının yer aldığı demoları tanıdığı tanımadığı, sadece adını ve adresini bulduğu tüm kuruluşlara gönderir.

"ALLAHIM ÜMİT AKTAN BENİ ARIYOR!.."

Ufak bir talebi vardır: Dinleyip, değerlendirip değerlendirmeyeceklerini bildirmeleri...Bir yaz günü, öğleden sonra bu demoları dinleyen bir isim, Ertem'in babasının işyeri telefonunu arar. Telefondaki ses, bu demoların sahibiyle tanışmak istemektedir.
Bu isim Ümit Aktan'dır.
Ertem Şener, ertesi gün adeta uçarak TGRT binasındadır.
Ümit Aktan, Ertem'e bir kağıt uzatır, 'Televizyon, Eczacıbaşı, Galatasaray ve video' yazmaktadır bu kağıt parçasında.
Dinledikten sonra elini uzatır Ümit Aktan ve 'Hayırlı olsun' der...
Ertem Şener'e ne olmak istediğini sorar.

'Ne olmak istiyorsun' sorusunun ardından da, 'Çok iyi bir kumaş ama çok makaslanması gerek' diyerek, 3 gün sonra Sampdoria - Udinese maçının yayını için görev verir.

3 ay sonra Ümit Aktan'ın TGRT'den istifası Ertem Şener'in de hayatını değiştirir.
Her şey yerle yeksan olmuştur.
Hayatı sıfırlamak ve yeniden okuluna ağırlık vermek için döndüğü Muğla'da bir hafta sonra yeniden çalan telefonun ucunda bu kez Ender Asman vardır.

"KANAL 6, BENİ MESLEĞE HAZIRLADI"

Kanal 6'da çalışmak için İstanbul'a çağırır Şener'i.
"Burada sıkıntılı ama meslek adına hayatımın en kıymetli günlerini geçirdim" diyor o günleri anlatırken Ertem.
Kanal 6'nın yoğun temposuna kendini kaptırdığı bir gün, otobüste elinde kostümlerle yayına yetişmeye çalışırken, çalan telefon bu kez Bülent Karpat ve Star TV ile yolların kesişmesi anlamına gelir Ertem Şener için.
Çalışmaya başladığı 3. gün ise İstanbulspor - Çanakkale maçı için Çanakkale'dedir.
Aykut'ların, Oğuz'ların, Sergen'lerin, Saffet'lerin takımda olduğu, Cem Uzan'ın kulüp başkanlığını yaptığı, Sibel Can konseriyle başlayan futbol şöleni Ertem Şener'in Star TV'deki ilk maç yayını olur.
Ertesi gün Star TV'nin telefonlar susmaz.
'İlker Yasin Star'da mı başladı' diye...
Hatta, 10 bin dolara iddiaya girenlerin yanı sıra, Merzifon'dan bir çuval un için iddiaya giren sporseverleri bugün dahi gülümseyerek hatırlıyor Ertem Şener.
İlker Yasin ile ilk karşılaştığında, "Benden öğreneceğin çok şey var ama, kendin ol" sözüyle kendi sesini oturtmuş Ertem Şener.
Sabri Ugan, Uğur Önver ve Ersin Düzen çalışma arkadaşları olur.

"ERSİN DÜZEN İLE BİRLİKTE YÜRÜDÜK"


Ersin Düzen ile olan gönül birliğini ise bugün sevgiyle yad ediyor. Birbirlerinden çok şey öğrendiklerinin altını çizerken.

"İkimizi birbirimiz düşürmeye çalışanlar oldu ama biz hep bir aradaydık. Kulvarımız farklıydı. Ben maç anlatırdım, o program sunardı. Sonrasında birbirimizin tecrübelerinden yararlandık. Bizim jenerasyondan ikimiz, dişimizle tırnağımızla bir yerlere geldik. Teleon'da maç yayınları sırasında Büşah Ağabey'in (Gencer) iki dudağına bakardık."

- Bu cümlelerden anlıyorum ki, şu an görüşmüyorsunuz, doğru mudur?..
"Onu her seyrettiğimde 'Allah yardımcısı olsun, inşallah daha iyi yerlere gelir' diyorum."

- Kırgın mısınız?

"Evet, bir ara bir soğukluk girdi aramıza. Çok özel sebeplerden dolayı. İncir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden birbirimize gönül koyduk. Ondan sonra da hiçbir zaman eskisi gibi olamadık. Ama eminim, o beni maçlarımda ve programlarımda yürekten destekliyor. O maç anlattığında, program sunduğunda da ben hep daha iyi olmasını isterim."

- Uzun yıllardan bu yana Star TV'desiniz...

"Star TV'deki çalışma dönemimde en uzun Serhat Ulueren ile çalıştım. Serhat Ulueren ile Savaş Toprak'tan çok şey öğrendim. İkisinin de bu meslekte üzerimdeki emekleri çoktur. Onlar kendilerine şimdi ayrı bir kulvar çizdiler. Allah yollarını açık etsin. Umarım, hepimizin işi rast gider..."



"FUTBOLİG, BENZERLERİNİN ARASINDAN SIYRILDI"

- Televizyon seyircisinin alışkanlığı olan bir kanalsınız. Burada çıtayı nasıl yukarı çıkarmayı düşünüyorsunuz?
"Star TV'de bu odaya yönetici olarak girdiğim gün, kendime hedef koydum. Bana güvenen Fatih Ediboğlu ve İlker Yasin'i mahcup etmemem gerektiğini bilerek, gerçek gazetecilik örnekleri taşıyan programlar yapmak istedim. Nasıl yani?.. Tabii ki belden aşağıya vurmayarak. Benzeri programların arasında sıyrılarak, Futbolig'i bir marka değeri haline getirmek. Ki bugün reytinglerimizde bunu gösteriyoruz. Ben de maç görüntüsü yok, ama haber dosyalarımla, yorumcularımın ağırlığıyla kendi yağımızla kavrulup, programımızı belirli bir yere getirmeye çalışıyoruz. Fazlaca olumlu eleştiriler alıyoruz. Burada bir kanalın sorumlu kişisiyim ama İlker Yasin faktörünü unutmamak lazım. O bütün spor kanallarımızın başında. En büyük hocamız ve bizi yönlendiren, belli normlarda hedefe yürüten kişidir. Halen çok şey öğreniyoruz ondan."

- Bugüne kadar birçok isimle çalıştınız, gerek gazeteci, gerekse spiker olarak. Bugün, kendinize nasıl harman hazırladınız?
"Çok güzel bir soru. Şöyle ki, hepsinden bir parça aldım. Her yemeğin tadına baktım gibi yani."

- Artık kendi spesiyalinizi oluşturacaksınız o halde?..

"Evet. 'Ah tamam ben oldum' diyecek kadar kolay bir şey değil bu. Ümit Aktan'ın nükteli anlatımını, İlker Yasin'in seviyeli, düzeyli ve vurgulu anlatımını, Ercan Taner'in heyecanını bir araya getirmeye çalışıyorum. Futbolun futbol olduğunu hatırlatan kurallar içerisinde anlatımı kendime hedef edindim, bunu yapmaya çalışıyorum. Gazeteciliği Büşah Gencer'den, televizyonculuk gazeteciliğini Serhat Uluer'inden, 'nasıl reyting yapılır'ı Savaş Toprak'tan öğrendim."

"EKŞİ SÖZLÜKÇÜLERİ MUHATAP ALMIYORUM"

- Şampiyonlar Ligi maçlarında tüm gözler sizin kanalınıza kilitleniyor.... Bu sizde ayrı bir sorumluluk duygusu beraberinde de heyecan yaratıyor mu?
"Kesinlikle evet. Heyecanlanmazsanız bu işi yapamazsınız zaten. Her anlattığın maç sanki ilk anlattığın maç kadar heyecanlı, son anlattığın maç kadar da tecrübeli olmalı. Buna inanıyorum. Çok heyecanlanırım. Bir maça 10 gün çalışırım. O, 90 dakika kısa görünse de çok önemlidir."

- Çalışıyorum derken...
"Futbolcuların özel yaşamlarından istatiksel bilgilere kadar. Maçtan bir gün önce futbolcuların kaldıkları otele giderim. Mesela bir maç öncesi Milanlı Pirlo'ya ulaştım. Barcelona'da otelinde sohbet ettik. Bunu seyirciyle paylaştım. Ben öğrendiklerini paylaşmayı seviyorum. Çok eleştirildim. Maalesef bizim insanımızın öğrenmeyle ilgili sıkıntıları var."

- İnternet günümüz insanının artık elinin altında. Çeşitli spor kanalları ve spor gazeteleriyle tüm bilgilere çok rahat ulaşabiliyorlar. Siz nasıl öne çıkabileceğinize inanıyorsunuz? Farklı detayları paylaşıyorsunuz. Ama bir o kadar da eleştiriliyorsunuz...

"Maç içinde gereksiz yerlerde konuşmalarım oluyor, buna katılıyorum."

- Sizi forumlarda da sıkıştırıyorlar...
"Evet. Ekşi Sözlükçüler beni çok eleştiriyorlar. Hiç ciddiye almadığım bir haber kaynağı. Kendilerine göre haber kaynağı. Artık gülüyorum. Eskiden, 'Acaba' derdim ama, şimdi hiç ciddiye almıyorum. Çünkü, orada yazı yazanların bu işi çok istediğine, spor spikeri olmak arzusunda olup da bir türlü beceremeyip bu işe yapanlara çamur atan kişiler olduğuna inanıyorum. Bu nedenle muhatap almıyorum o kişileri."

"KURU KURUYA MAÇ ANLATMAYI SEVMİYORUM"

- Sizin, 'maç anlatımında devrim yaratmak istiyorum' şeklinde iddialı bir söyleminiz var. Bununla neyi kastediyorsunuz?
"Tabii ki, maçta sadece isim söyleyerek değil. Ki bunu meslek içinde beni eleştiren jenerasyonum ve bir üst kuşaktan meslektaşlarım da bunu yapmaya başladılar. Futbolcuların hangi yemeği sevdiğinden, annesinin kaç kardeşi olduğu gibi bilgileri vermeye başladılar. Jose Mourinho ile 120 kişilik basın ordusu içinde diğerlerinin arasından sıyrılarak, yarım saat özel sohbet imkanı yakalayabilecek kadar mesleğime saygılıyım. Bunu size burada, ekranda izleyenlere anlatabilmek benim için çok özel bir durum. M.United'lı Evra'nın 23 kardeşi var.



Shevchenko'nun aynı zamanda Milano'da modaya el atmaya hazırlandığının tek tek söylenmesinin ne zararı olabilir. Evet bunlar bir devrim benim açımdan. Bunları gerektiği yerde söyleyeceğim. Söylemeye de devam edeceğim. Çok beğenen var, çok da beğenmeyen var. Ama ben heyecanlı anlatımım, bilgilerim var ve bunu sunuyorum. Hata yapmıyorum. Tam tersine çok iyi yaptığıma inanıyorum. Sevilla maçında Halit Kıvanç beni anlımdan öptü. 'Çizginde devam et, çok iyisin' dedi. Benim yanımda gözyaşları döken bir ustadan bunları duymak, müthişti. Kuru kuruya maç anlatmayı sevmiyorum. İstatistikler kattım. Futbolda rakamlarla oynamaya başladım."

- Sevilla maçında Semih'e söylediğiniz sözler..

"Evet... Bazı şeyler spikerin içine doğar. Semih oyuna girerken, 'Sana ihtiyacımız var Semih' dedim. Oyuna girdikten 3 dakika sonra Semih gol attı."

"MAÇA GİDERKEN TARAFTARLIK CEKETİMİ STAT DIŞINDA BIRAKIRIM"

- Takım tutuyor musunuz? Bir takım taraftarı olmak anlatıcının objektif duruşunu bozar mı?

"Evet tutuyorum. Ama şöyle söyleyeyim size. Bir cerrah ameliyata girdiği zaman Arnavut, Iraklı, Amerikalı diye ayırım yapar mı? Ben de maç anlatmaya giderken, taraftarlık ceketimi stat dışında bırakıyorum. Şartlar ne olursa olsun, Avrupa'da oynanan kupa maçlarında duygusallığımı bir kenara bırakamıyorum."

Barcelona'ya gittiğinde San Sebastian sahilinde gezmektense 7-8 saat takımın kampında nöbet tutmayı göze alıyor Ertem Şener."Burada 2 futbolcudan aldığım özel bilgi benim 2 maçımı kurtarır" diyecek kadar işine sevdalı...
Bu satırları özellikle okuyuculara iletmemi isteyen Ertem Şener'i kırmak mümkün mü?
Bunu sevenlerinin de kendisini eleştirenlerin de bilgisine sunulmasını istiyor.
Malumunuz, elçiye zeval olmaz.
İletiyorum.

Sözler Ertem Şener'e ait.

"HAKKIMDA YAZILMADIĞI GÜN, BİTTİĞİM GÜNDÜR"

"Bunu n'olur yazın... Türkiye'de bir maç anlattıktan sonra hakkında en fazla yazı yazılan kişi kim? Çok fazla yazı yazılıyor. Reha Muhtar'ından Yüksel Aytuğ'suna, Burhan Ayeri'sinden Mesut Yar'ına... Başkaları maç anlattığı zaman fazla bir şey çıkmıyor... Kim eleştiriliyor? Jose Mourinho, Fatih Terim, Başbakan... Demek ki aynı çizgide gidiyoruz. Demek ki, güzel yoldayız. 'Devam' diyorum kendi kendime. Eskiden üzülürdüm, 'Neden böyle yazılıyor' diye. Ama, artık üzülmüyorum. Tam tersine beni kamçılıyor. Benim hakkımda yazı yazılmadığı gün öldüğüm gündür. Hakkımda eleştiri yapılmıyorsa, eleştirilecek bir insan bile değilim artık demektir."



- Sevilla maçında Recep Ağabey ile yine mikrofonunuz açık kalmış.
"Yine mi? Doğrudur. O bizim için önemli bir insan."

(Sohbetimiz sırasında bir bey ile bir şeyler söyleyen kişinin meşhur Recep Ağabey olduğunu öğreniyorum. Geçtiğimiz bir maçta da Emre Tilev ile maç arası sohbeti mikrofonlara yansıyan Recep Ağabey'in ekrandaki üstünlüğü tartışılmaz!.. Taraftar da artık onu çok iyi tanıyor!..)

Sohbetimizi Şener'in başlayacak bir toplantısı nedeniyle bitiriyoruz. Ama tiyatroculuk yönünün ekran heyecanını yenmesinde büyük katkısı olduğunun altını çizmeden edemiyor Şener.

Hatta bunu biraz da sakıncalı buluyor. "Hiç korkum yok. Bazen bu durum sakınca yaratıyor. Hatta eşim dahi bu konuda sık sık eleştirir beni. Çünkü ekranda hiçbir şeyden korkmuyorum. Bu fena!.." diyerek. Son sözlerini sorduğumda ise yine maç ve maç anlatımını dile getiriyor.

"Maç anlatmayı çok seviyorum. İdolüm olan İlker Yasin'in ellerine kendimi teslim ettim. Yolumu buluşumda büyük katkıları var, burada da başımız her sıkıştığında yanı başımızda... İyi ki var.."

Heyecanını özenle muhafaza ediyor Ertem Şener...
Çünkü, onun en büyük hazinesi, heyecanı...
Kendi heyecanlanmazsa, bizi de heyecanlandıramayacağının farkında...
Dilerim ki, önümüzdeki günler, yıllar takımlarımızla nice başarılarda aynı heyecanı getirir bizlere...
O halde nice maç heyecanı yaşayacağımız günlere!..

Röportaj: Saadet ÖZCAN
edit

[KralKartal]

Etikete gerek yok, eskiler tanir bizi

saldır beşiktaş

"Kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. İşte başarımın sırrı." Michael Jordan

kartalpenchesi

güzel bir röportaj olmuş ertem şener maçları iyi anlatıyor ama benim favorilerim emre tilev ve ümit aktan (özellikle radyo)
Şampiyon Olacağız Beşiktaşım Bu Sene