Ana Menü

Coca Cola'nın yeni CEO'su Muhtar Kent oldu

Başlatan akbaba71, Aralık 06, 2007, 16:50:53

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

akbaba71

 Coca-Cola'nın yeni üst yöneticisi (CEO) Muhtar Kent oldu.
      Coca-Cola Co'dan yapılan açıklamada, 1 Temmuz 2008'den itibaren şirketin üst yöneticiliğini Muhtar Kent'in yürüteceği bildirildi.
      Şu an üst yöneticilik görevini yürüten Neville Isdell'in ise 2009 Nisan yındaki yıllık hissedarlar toplantısına kadar şirketin yönetim kurulu başkanı olarak görevini sürdüreceği kaydedildi.
     
Muhtar Kent kimdir?

      CNN TURK

Muhtar Kent Coca Cola'daki çalışma hayatına 1978 yılında Atlanta'da başladı.
      1985 yılına kadar değişik ülkelerde pazarlama ve operasyon birimlerinde çalışan Kent, 1985 yılında Türkiye ve Orta Asya Bölgesi Genel Müdürü oldu.
      1989-1995 yılları arasında 23 ülkeden sorumlu olarak merkezi Viyana'da bulunan Doğu ve Orta Avrupa Bölüm Başkanlığı ve Coca-Cola International Başkan Yardımcılığı yaptı.
      1995-1998 döneminde Coca Cola Amatil Avrupa Genel Müdürlüğü görevini üstlendi.
      1998-2005 yılları arasında Efes İçecek Grup Başkanlığı'na gelen Muhtar Kent, görevde bulunduğu süre içinde Efes İçecek Grubu tarafından Adriyatik'ten Çin'e kadar birçok ülkede Coca Cola ve bira fabrikalarının kurulmasına liderlik etti. Bu süre içinde Coca Cola İçecek Şirketi'nde de Yönetim Kurulu üyesi olarak çalıştı.
      2006'da ise Muhtar Kent, Coca Cola'nın Kuzey Amerika dışındaki tüm uluslararası operasyonların başına getirildi.
      İngiltere Hull Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunu olan Muhtar Kent'in ayrıca London City Üniversitesi'nden İdari İlimler Yüksek Lisansı bulunuyor. Defne Kent ile evli olan Muhtar Kent, iki çocuk babası.
     
     Dünya devi Coca Cola

      Dünyanın en büyük alkolsüz içecek üreticisi ve pazarlayıcısı olan Coca-Cola, 15 farklı kategoride 409 markaya sahip. Dünyada binin üzerinde fabrikada üretim yapıyor.
      Yaklaşık 200 ülkede faaliyet gösteren Coca-Cola, 30 bin kişiye, şişeleyicileriyle birlikte 300 bin kişiye iş olanağı sağlıyor. Coca-Cola 70 milyar dolar ile dünyanın en değerli markası.
      Türkiye'de 13 markası bulunan Coca Cola sistemi, ikili bir yapıya sahip. Tüm markaların pazarlama ve iletişim stratejileri ve uygulamaları Coca Cola şirketinin temsilcisi Coca Cola Meşrubat Pazarlama ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş tarafından yürütülürken, üretim ve dağıtım Coca Cola İçecek tarafından gerçekleştiriliyor.
      Coca Cola İçecek, yüzde 45.6 Anadolu Grubu, yüzde 40 Coca-Cola şirketi, yüzde 8.8 Etap İçecek ve yüzde 5.6 Coca-Cola Satış ve Dağıtım ortaklığından oluşuyor.
     
http://schwarzadler.blogspot.com/

2008-2009 TSL Şampiyonu Beşiktaş

erdibatmaz

200 ülkemi?

zaten dünyada kaç tane ülke varki...
bitti, dağılın.

4-8-15-16-23-42 :P

akbaba71

242 diye biliyorum bir turk u orada gormek guzel tebrikler
http://schwarzadler.blogspot.com/

2008-2009 TSL Şampiyonu Beşiktaş

Alves

Sen taraftar olarak elini taşın altına koymuyorsan,futbolcudan da tekmeye kafa uzatmasını bekleyemezsin...

keskinli

Ölürüm Beşiktaşım,ZehirimSensin
Evvelim Sen Oldun,Ahirim Sensin

freedom forever

Biraz da matrakoloji

Dünkü gazetelerin birçoğundaki manşet ortaklığı, Milliyet'te de keskin bir çarpıcılıktaydı:
"Müthiş Türk"
Yuvarlak ve kıpkırmızı büyük bir yıldız içine oturtulmuş açıklama da şöyleydi:
"Dünya devi Coca Cola'nın yönetimi Muhtar Kent'e emanet"
* * *
Vatan ise aynı haberi manşetten, gençleri özendirecek bir ballandırmayla vermişti:
"Hayatın gerçek tadı
Muhtar Kent'in dünya içecek devi Coca Cola'nın başına getirilmesi Türkiye'yi gururlandırdı. Kent yeni görevinden yılda 35 milyon dolar kazanacak"
* * *
Türkiye'de zengin bir hayat sürme hasretiyle kavrulan ve bunun için ne yapacağını da pek bilemeyen milyonlarca insan var.
Ne yazık ki, hayatlarına imrendikleri kişilerin biyografilerine; onların nerelerden gelip, nerelere gittiklerine pek de ilgi göstermiyorlar.
* * *
Gazetelerdeki aynı haberlerde, Muhtar Kent'in kim olduğunu açıklayan satırlara göz gezdirirken, bir diplomatın oğlu olduğunu öğrendim; babası Necdet Kent'miş.
* * *
1939-1946 arası, ortaokul ve lise yıllarında hep aynı sınıfların, hafta sonu tatillerinde de okulda kalanlara mahsus "B" şubelerini paylaştığımız; kalın camlı gözlükleriyle sınıf arkadaşım Necdet Kent...
* * *
Şimdi Türkiye; iç politikada değil de, evrensel piyasada kendisinin eriştiği doruk noktadan kıvanç duyarak, onun oğluyla övünüyor.
* * *
Hemen önümdeki sıranın sağ köşesinde otururdu Necdet. Onun yanında Asım Koman, benim yanımda da -gelecekte büyükelçi olacağını yine bilemediğim- Erol Celasun otururdu.
Şerif Mardin de aynı sınıftaydı, Metin And da, Orhan Boran da, Dışişleri'nin ünlü diplomatlarından Papaz Tahir de...
* * *
Gerek Necdet, gerek Erol, gerek Şerif, gerek Papaz Tahir sınıfın parlak öğrencilerindendiler.
Bizden 1 sınıf yukarıda olan İlter Türkmen de, yine bir sınıf birincisiydi.
* * *
Gece etütlerinde onlar sürekli derslerine çalışırlarken; bendeniz de, çalışılacak dersleri -suyuna tirit- çarçabuk bitirir; ya şiir yazmaya uğraşırdım, ya da "Kimsesiz Çocuk Remi"nin yazarı Hector Malot'yu okurdum.
* * *
Muhtar Kent'in babası Necdet Kent'in, 2. Dünya Savaşı sırasında Marsilya'da görevli olduğu da haberler arasındaydı.
Acaba o Necdet Kent, bizim sınıf arkadaşı olan Necdet değil miydi; çünkü bizler liseyi 1946 yılında; 2. Dünya Savaşı sona erdikten sonra bitirmiştik.
* * *
Kim bilir belki de Necdet, önümde bir yandan ders çalışırken, bir yandan da Marsilya'da diplomatlık yapıyordu.
Bir insan aynı zamanda 2 yerde birden olamaz mı?
Politikacılar bağırıp durmuyorlar mı:
- Biz hem oradayız, hem buradayız, diye?
* * *
İçleri zengin bir hayat sürme hasretiyle yanıp tutuşan insancıklar...
Keşke onların da akılları, bir yandan gösterişli villalara, pahalı arabalara, ışıklı vitrinlere takılıp kalırken; bir yandan da Recaizade Mahmut Ekrem'in eserleriyle, biyografisine azıcık takılabilseydi.
* * *
Recaizade'nin kimin oğlu, kimin babası ve kimlerin de hocası olduğunu öğrenseler; neden kendilerinin, sülaleleriyle birlikte "önemsizler kategorisine" daha yüzlerce yıl önce süpürülmüş olduğunu düşünürler ve içlerini kavuran hasretin kökenine inerlerdi.
* * *
Recaizade Mahmut Ekrem'in babası Recai Efendi, Sultan Abdülmecit döneminde Takvimhane Nazırı idi.
Bir ara kendisini, tarihsel belgeleri düzenlemesi için, bir evrak deposuna tayin etmişlerdi.
* * *
Recai Efendi çok sıkılmıştı o evrak deposunda ve şu mısraı yazmıştı:
"Semen geldi Recai'ye bu mahzende oturmaktan"
* * *
Bu mısraın özelliği, ne kadar değişik söylersen söyle vezninin bozulmamasıydı. Şöyle ki:
Bu mahzende oturmaktan semen geldi Recai'ye.
Yahut:
Oturmaktan semen geldi Recai'ye bu mahzende.
Yahut da:
Recai'ye semen geldi bu mahzende oturmaktan.
* * *
Recaizade Mahmut Ekrem'in oğlu da Ercüment Ekrem Talu idi; annesinin adı "Güzide" olduğu için; "Güzide"nin, öztürkçesi olan "Talu"yu, soyadı olarak almıştı kendisine. Günlük dilde "seçkin" demekti.
* * *
Türkiye bugün "çok uluslu şirketler"den Coca Cola'nın başına geçen Muhtar Kent'le övünüyor.
"Ulus-devlet" modeli içine sığamayan şirketler...
* * *
Ne zaman başladı ki salt iç piyasalara sığamamak?
Fizikçilerin teknolojiye ekledikleri yeni buluşlarla mı, yoksa koltuklarını "yerel"de sağlama almak zorunda olan politikacıların nutuklarıyla mı?
* * *
Öf aman...
Gına geldi bendenize "değişim ne" anlatmaktan...
* * *
İçleri zengin bir hayat sürme hasretiyle yananlar, enseyi karartmasınlar.
20-25 yıllık bir çalkantı döneminden sonra, "burjuva enternasyonalizmi" sarmalayacaktır onları da...

ÇETİN ALTAN

Paris'te 72 gün boyunca fabrikalar çalıştı, atölyeler üretti, fırınlar yiğit Parislilere ekmek yetiştirdi. Paris'te 72 gün boyunca ücretin, sermayenin, karın, paranın olmadığı bir dünya kuruldu.